Aslında günlerin birbirinden fazla bir farkı yok. Biz insanlar geçmişten gelen kültürel birikimlerimiz doğrultusunda farklı anlamlar veriyoruz. Elbette, verdiğimiz anlamların ortaya çıkmasında inancımız en önemli belirleyicidir, olması gerekir. Ne var ki bizim gibi yabancı hayranlığına yakalanmış toplumlarda günlere ve aylara yüklenen anlamlarda bir karmaşa, belirsizlik ortaya çıkıyor. Daha doğrusu gerçek kimlik ile etkisi altına girilmiş olan kültürel kimliğin çatışması sebebiyle ortaya ciddi bir çelişki, daha doğrusu kimliksizlik çıkıyor. Bu bakımdan dün geceyi kendilerine göre geçiren Batı taklitçilerinin bir yandan kendilerini tarif ederken genellikle atadan gelen etkiler kullanıyor, öbür yandan bir geceyi günah işleme yarışına döndürmeleri sanıyorum toplumumuza arız olan kimliksizliğin etkisiyledir.
Aslında hayat kesintisiz akıp giderken bizlerin bir takım günlere yüklediğimiz anlamlar sebebiyle kesinti noktaları ortaya çıkıyor. Hemen belirteyim ki, toplumların zamana yükledikleri farklı anlamlar hayatın kesintisizliğini engelliyor değil. Doğum ile ölüm arasındaki düz çizgi gerçekliğini koruyor. Biz ne dersek, ne düşünürsek düşünelim hayat akışını sürdürüyor. Bu bakımdan önemli olan kendi değer yargılarımız içinde günleri ve geceleri değerlendirmek ve ona uygun hareket etmek/edebilmektir. Meseleye bu açından bakıldığında, özellikle şuursuz bir şekilde yabancı kültürlerin değer yargılarına göre yaşantılarını belirleyenlerin bu sabah bir nefis muhasebesi yapabilmeleri ve yaratandan af dileyebilmeleri üzerlerindeki yükü hafifleteceği ümit edilir.
Benim açımdan dün ile bugün arasında bir fark olmadığı için hayatıma kaldığı yerden Allah’ın izni ile devam ediyorum. Buna rağmen biz istesek de istemesek de toplumun önemli bir kesimi bugünün sabahında uykuya yattılar. Zaten her Miladi yılın ilk günü özellikle büyük şehirlerde sabah saatlerinde yola çıktığınızda şehrin daha uyanmamış olduğunu görürsünüz. Kendilerine yeni yıla ayakta girenler yeni yılın ilk gününe uyanık girmemeyi tercih ediyorlar. Bizim meslekte gazetenin her gün çıkması gerekir. Okuyucularımızın tatil günleri vardır ama bizde yoktur. Mesleğe başladığım ilk yıllarda gazetecilerin senede 5 gün tatilleri vardı. Ramazan Bayramı’nda 2, Kurban Bayramı’nda 3 gün. Elbette, yıllık izin hakları bunun dışında. Bir de günlük yazı yazıyorsanız bugün canım istemiyor, yazmayacağım diyemezsiniz. O bakımdan hayatımız kesintisiz akıp gider. Geçen bir yıl içinde yaşadıklarımızı okuyuculara hatırlatmak, geleceğe dönük tahminler yapmak da artık her sene sonu ve başında tekrarlanır olmuştur. Meseleye bu açıdan baktığımızda geçen bir yılın ülkemiz ve İslam âlemi açısından sıkıntılarla geçtiğini, önümüzdeki yılda da aynı sıkıntıların sürüp gideceğini düşünmek insanı üzüyor. Dileğimiz, geçen senelerde olduğu gibi bu seneyi de Derin Devlet ya da Paralel Yapı tartışmaları ile geçirmemek. Çünkü insanımızın iradesi dışında ortaya çıkan yapılanmaların müspet sonuçlarını bu yapıyı oluşturanlar tahsil ederken sebep olduğu sıkıntıları toplumumuz çekiyor.