Tekrar tekrar izlediğim filmler arasından Pembe Panter‘in yeri ayrıdır. Peter Sellers‘in usta oyunculuğuyla hayatımıza giren Müfettiş Clouseau (Peter Sellers) karakterini eminim siz de hatırlamışsınızdır. Hani şu bizim sakar dedektif...

Pembe Panter‘in fikir babası yönetmen Blake Edwars 88 yaşında hayat gözlerini yumdu. Arkasında dev bir külliyet seyrine doyum olmayan onlarca film bıraktı. Ve bizim gibi Pembe Panter severlerin hayatlarında da derin izler.

İnsanları güldürmek, güldürürken eğlendirmek, eğlendirirken bir şeyler söylemek, kolay bir iş değil, zeka ve yaratıcılık istiyor ve bütün bunların yanında bir organizasyon kültürü. Bu melekeleri üzerinde toplamayı başarabilen ender yönetmenlerdendi Blake Edwards.

Pembe Panter denilince akla önce Peter Sellers ardından filmin müziğine imza atan Henry Mancini gelir. Filmin müziği de film kadar öne çıkmış hatta bazı yerlerde filmin ötesine de geçmiştir. Henry Mancini gibi bir müzisyenle, Peter Sellers gibi bir sanatçıyı bir araya getiren Edwards, sayısız başarılı filme imza atmıştır. The Party (Parti) filmi de bunlardan biridir ve benim klasiklerim arasındadır.

Usta artık aramızda değil, zihinlerimizde bıraktığı görsel tadlar ise taptaze. Çocuklara nasıl bir armağan bıraktığı ise hepimizce malum. Filmin ilk serisi 1963 yılında çekilmiş ardından Pembe Panter karakteri çizgi sinemaya aktarılmıştı. O günden bugüne Pembe Panter çocukların en sevdiği çizgi filmlerden başında geliyor. Ve hâlâ büyük bir iştahla çocuklar tarafından izleniyor.

İnsanları güldürmeyi ve gülümsetmeyi önemsiyorum. Kapitalizmin çarkları arasına sıkışan  insanların gülümsemeyi unutmaması lazım. Unutmaması lazım ama insanları güldürmek de kolay bir meziyet değil.

Bir düşünün İspanya‘da bir komedi filmi çekeceksiniz ve tüm dünya aşağı yukarı aynı başarı grafiğini yakalayacaksınız. Hindistan‘da, Japonya‘da, Türkiye‘de benzer tepkiler alacaksınız. Bunu başarmak kolay değil, mesele insanları güldürmekse... Kolay olmadığını anlamak için son yıllarda insanların en çok güldüğü yabancı filmlere bir göz atın, dünya sinemasında öne çıkan komedyenleri gözünüzün önüne getirin. Evet bekliyorum... Eminim ki hâlâ düşünüyorsunuz.

Bugün için tüm dünyanın hep birlikte güldüğü bir isim yok gibi. Bir aralar Jimm Carey vardı artık o da yok Edie Murphy‘i saymıyorum bile. Oysa geçmişe dönüp baktığımızda Jack Lemon, Jerry Lewis, Peter Sellers, Louis de Funnes gibi daha bir çok isim sayabiliriz. Bu isimler dünyanın her yerinde saygıyla anılan ve bilinen sanatçılar. (1)

İmkanlar bugün daha ileri düzeyde olmasına rağmen komedi türünde kült filmler çekilemiyor. Komedyen de çıkmıyor işin açıkçası. Türkiye‘den örnek verelim. Kemal Sunal‘ın yeri dolduralabildi mi? Bırakın Kemal Sunal‘ın yerini doldurmayı Şener Şen yıllardan beri komedi filmi çekmiyor. Türkiye‘de artık komedi denilince akla bel altı espriler ve galiz küfürler geliyor. Gün geçtikçe Blake Edwards‘in ne kadar zor  işler başardığını daha iyi anlıyoruz.

Walter Benjamin sinemanın önemine inanan bir düşünürdü. Sinemanın eğitici ve dönüştürücü etkisi olduğunu söyledi ve yazdı. Ben de Benjamin‘le aynı fikirdeyim. Sinema bir araç. Bu aracı toplumun gerilen sinirlerini biraz olsun rahatlatmak için kullanmanın faydalı olacağını düşünüyorum. Kült yapıtlar beklemiyorum ama en azından ustalara saygıları adına bu tip girişimlerde bulunulmalı.

Blake Edwards‘in Pembe Panter‘i insanoğlunun yeryüzündeki macerasında, bir kilometre taşı oldu. Olmaya da devam edecek.  Bu vesile ile ustaya toprağı bol olsun diyelim.

Blake Edwards öldü Pembe Panter yaşıyor...

(1) Çocukluğumda beni, Tony Curtis, Yul Brynner, Jack Lemon, Clint Eastwood, Jerry Lewis, Peter Sellers, Kirk Douglas, Alfred Hitchcock, Marlon Brando, Louis de Funnes, gibi daha nice ustayla tanıştıran babama da bu vesile ile Allah‘tan rahmet diliyorum.

Muhabir: Haber Merkezi