Milletimizin "Kandil" olarak adlandırdığı bu geceler, ışıklarıyla sadece karanlık gecelerimizi değil, aynı zamanda manevi feyziyle de daralan gönüllerimizi, bunalan zihinlerimizi berraklaştırır. Gönüllerimizi, manevi dünyamızı ve geleceğimizi aydınlatır. Kandiller, öze dönüşün, Yüce Yaratanımıza yürekten yakarış ve yönelişin, günahlarla kirlenmeye yüz tutmuş gönüllerimizi arındırmanın, kısacası bize, kendimizi bulma ve bilmenin, denetleme ve değerlendirmenin, nefsin yanıltıcı arzu ve isteklerinden uzaklaşmanın, bir beşer olarak ilahi kudret karşısındaki acziyetimizin şuurunda olarak taat, ibadet ve şükürlerimizi artırmanın, bir kere daha geçmişimizin muhasebesini yapıp geleceğe hazırlıklı olmanın imkanlarını sunar. Bu tür gün ve gecelerde iç dünyamıza dönme, Yüce Yaratanla ve çevremizle bağlarımızı yeniden gözden geçirme fırsatı yakalarız. Ahlâk ve erdemin, doğruluk ve dürüstlüğün, paylaşımın, hak ve hukuka riayetin, barış içinde yaşamanın, kutsala saygının insanî erdemler bağlamında ulaşılabilecek en üstün değerler bütünü olduğunu zihin ve gönüllerimizde derinden hissederek, düşünce ve duygularımıza, söz ve davranışlarımıza bu eksende yön vermeye karar veririz. Bu vesileyle günah ve kusurlarımızdan arınma, sahip olduğumuz güzellikleri devam ettirme gayretine gireriz.
Kandiller, günümüzün yoğun karmaşık ve stresli hayat akışı içinde kaybolup giden ve öze dönüşünü ihmal eden günümüz insanı için içe dönük bakış ve öz denetim fırsatıdır. Bu esnada iman, ibadet ve temel ahlâki erdemler bakımından kendimizi sorgular ve yeniler, tavır ve davranışlarımızı ilahi öğütlerin ışığında gözden geçirir, Yüce Rabbimize olan sevgi ve bağlılığımızı pekiştirebilirsek bize sunulan bu altın fırsatları iyi değerlendirmiş oluruz. Esasen Regaib, Mirac, Berat, Kadir Gecesi, Cuma Gecesi, Arefe Günü ve Ramazan Bayramı gibi mübarek gün ve geceler değerlendirebildiğimiz sürece, güzel amellerle içini doldurabildiğimiz, yanlışlarımızın farkına varıp doğru istikamete yönelebildiğimiz ölçüde bizim için bereketli ve kazançlı zaman dilimleri olacaktır.
Bu mes ut gecelerde ALLAH Teâlâ nın bütün inanan kullarına va di var. Tevhîd safındaki ümmetine Resûlullah (S.A.V.) Efendimizin şefaati var. Bu gecelerde gönüller îmân feyziyle dolarak Hakikat-i Muhammediyye mihrabına yönelmiş olurlar. Bu mihraba yönelenlere karşı, ALLAH Teâlâ nın mağfireti sınırsız, merhameti sonsuz, acıması bitmez, rahmeti asla tükenmez. Bu mübarek gecelerde mü min ve muhlis kullar ALLAH Teâlâ ya yönelip saf tutarlar. Ve tek ağızdan ve tek kalpten: "İyyâke ne büdü ve iyyâke neste în. İhdines-sırâte l-müstakîm. Sırâtallezîne en amte aleyhim ğayri l-mağdûbi aleyhim ve leddâllîn.= Rabbimiz sadece, yalnız ve ancak Sana ibadet, kulluk ederiz. Ve bütün işlerimizde yalnız, sadece ve ancak Senden yardım isteriz, medet bekleriz. Bizi bütün işlerde dosdoğru, Sana doğru varan yola hidayet eyle, eriştir, yönelt. Kendilerine nimet verdiğin; ihsanda, lütuf ve ikramda bulunduğun o mesut bahtiyar kimselerin Peygamberlerin, salihlerin yoluna. Ne o kötü amelleri sebebi ile Senin tarafından kendilerine gazap olunmuş, kızılmış ve ne de Haktan yüz çevirerek yolunu sapıtmış dalalete düşmüşlerin yoluna değil. (Fatiha sûresi:5-7) Âmin, kabul et ya Rabbi" diye dua ederler.
Bu mübarek geceler afv ü atâ kapısının çalınacak, nasib alınacak vakitleridir. İhlasımızı tazelemeliyiz, imanımıza ibadetlerin hazzını katmalıyız, üstümüzden gafleti atmalıyız.
Bu gecelerde az isteyene çok verilir. Gönül kaplarımızı iman ve irfanla dolduralım. Bu gecelerin ilâhi havasında bahtiyar olalım.
Bu geceler; kararmış kalplerin ağaracağı, lûtuf ve ihsanın son hadde varacağı, rahmet ve mağfiret kapılarının kapanmamak üzere açılacağı, iman safında bulunanlara irfan armağanlarının saçılacağı, ilâhî feyzin sağnak halinde yağacağı İslâm Dini nin büyüklüğüne, üstünlüğüne, derinliğine, enginliğine, değişmezliğine candan inanmış olanların "mücerred ruhlar" halinde öbek öbek kibriyâ fezâsına uçacağı gecelerdir.