Vahşi kapitalizm, çağdaş dünyada insanlığın birbirinden haberdar olmasını engelledi. Batılı adamlar, kendilerinin ve kendi insanlarının refahı için bütün coğrafyaları sömürdükçe sömürdüler. Bir yanda, batılı ülkelerde yaşanan refah plazaları ve barlarda hayvanlar gibi tepişen, çılgınca eğlenen, su gibi içki tüketen, ben merkezciliğin, egoizmin, hedonizmin dibini bulmuş bir insanlık… Bir yanda, açlıktan, sefaletten kırılan, bir damla ilaca, bir kaşık çorbaya, bir yudum suya hasret kalmış, ölümle pençeleşen çocuklar… Barbar İsrail’in 2 Mart’tan bu ana abluka altında tuttuğu Gazze’de çocuklar açlıktan ölüyor, farkında mısınız?
Gazze’de yaşananlar, kelimenin tam anlamıyla izleyenlerin yüreklerini sızlatan cinsten… Açlık, sefalet, yokluk, sefalet, fakirlik... Gazze’de her yerde, mülteci kamplarında ölüm kol geziyor… Barbarların saldırılarıyla tamamen tahrip olan hastanelerde minicik çocuklar, bebekler her an ölüm riskiyle karşı karşıya. İsrail sürekli saldırıyor… Hastane, klinik, mülteci kampları dinlemiyor. 2 Mart’tan bu yana abluka altındaki bölgede insani yardımların girişine izin verilmediği için insani kriz derinleşiyor… İnsani yardım kuruluşlarının dağıttığı bir tas yemeğe ulaşabilmek için insanlar birbirini ezdiği görüntüler vicdanları sızlatıyor. Sağlıksız koşullarda her an ölümle yüz yüze yaşayan binlerce insan, binlerce bebek, binlerce çocuk. Anaların gözlerinde umutsuzluk… Kara gözlü çocukların gözlerinde umutsuzluk... Birbirlerine sarılmış kara gözlü çocukların yüzlerinde, bezginlik, bitmişlik, tükenmişlik okunuyor… Hayattan hiçbir beklentisi kalmamış, umutları tükenmiş, kaderlerindeki acı sonlarını bekleyen insancıklar, sanki bu halleriyle “vur patlasın, çal oynasın” hayatlarına devam eden insanlığa “neredesiniz?” diye haykırıyorlar… Hal diliyle, insanlığını unutanlara, gözyaşı ülkesine çağrı yapıyorlar…
Küreselleşmeymiş, globalleşmeymiş, dünyanın küçülmesiymiş, sınırların kalkmasıymış… Bunların hepsi palavra… Küreselleşme, emperyalist sermayenin ülkeleri daha iyi sömürebilmek, ekonomilerin göbeğine sızabilmek için ürettiği sihirli bir kavram sadece… Siyonist kuklası ve küresel eşkıya ABD, Gazze’de yaşanan dramın sona erdirilmesi için kılını bile kıpırdatmıyor. Ortadoğu turuna çıkan kukla Trump, “Gazze’ye yardım girişi konusunda” bir çift laf etti; ama uluslararası baskılara dayanamayan barbarların bölgeye girmesine izin verdiği yardımlar okyanusta bir damla, bir çay kaşığı gibi kaldı. Gazze kasabı Netenyahu, yaptıkları operasyonları durdurmuyor… Hatta Filistinlileri bölgeden sürgün edip, Trump’ın Gazze’ye çökme planına uygun olarak toplama kamplarına götürme planını duyuruyor. İnsanlar başının çaresine baksın havalarında. Han Yunus kentinin tahliye edilmesi istendi, binlerce Filistinli bir bilinmezliğe doğru göç yoluna doğru düştü.
Sömürge söz konusu olduğunda, paralarını doğurtmak için operasyon gerektiğinde küreselleşme, fakat çocuklar, insanlar açlıktan ölürken, hastalıklarla boğuşurken, bir lokma ekmeği, bir yudum suyu bile bulamazken, “Herkes kendi başının çaresine baksın”… Lanet olsun böyle küreselleşmeye, lanet olsun böyle insanlık vicdanına!… Lanet olsun böyle sermaye düzenine… Lanet olsun, “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın… Hep ben kazanayım, benim karnım doysun, başkaları açlıktan ölürse ölsün” zihniyetiyle hareket edenlere… Ne diyordu Üstad Necip Fazıl Kısakürek
“Bu nasıl bir dünya, hikayesi zor; Mekanı bir satıh, zamanı vehim.
Bütün bir kainat muşamba dekor, Bütün bir insanlık yalana teslim”
Bütün bir insanlık yalana teslim olmuş durumda… Kara gözlü çocuklar, ölüyor… Kara gözlü çocuklar, ilaç bekliyor… Kara gözlü çocuklar, bir damla su, bir kırıntı ekmek bekliyor… Küresel eşkıyalar ise, servetlerinin önemli bölümünü, menfaatlerini arkalayacak sömürge stratejileri üretmeye, silahlanmaya ve savaşa ayırıyor… Sadece kara gözlü çocuklar değil, insanlık ölüyor… Nerede Birleşmiş Milletler… Nerede Birleşmiş Milletlerin bu insanlık trajedisinin sona erdirilmesiyle ilgili olarak hazırlayacağı ve harekete geçireceği acil yardım hatları. Bu insanlık dramının ortadan kaldırılması için insanlığın harekete geçmesi gerekiyor. Dünyadaki bütün liderler sadece nutuk atıyor! Sanki nutuk karın doyuruyor! Bu insanlık dramının, trajedesinin sona ermesi ve barbarların durdurulması için harekete geçilmeli. “Tok açın halinden anlamaz” diye bir söz vardı. Ne diyordu şair, “Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin… Aksırıncaya, tıksırıncaya kadar yiyin”… Sizin atacağınız nutuklara karnımız tok… Bilesiniz!