Her Müslüman günün belli bir saatinde dünyanın muhasebesini yaparak durum muhakemesi yapmalıdır. O ân a kadar geçirdiği zamanın muhasebesini, geleceğinin de plan ve programını gözden geçirmelidir. Bundan mahrum her Müslüman ister kadın/ister erkek olsun her an bir felâkete/şeytanın iğfaline mâruz kalabilir.
İyi Müslüman olmak demek, İslâm ı yaşayan, yaşanması için gerekli ortamın oluşması yolunda üzerine düşeni yapan, haysiyetini kaybetmeyen insan demektir.
Peygamberimiz Efendimiz (s.a.v.) in insana tebessüm etmenin sadaka olduğunun beyanı, Müslümanın muhatabına nasıl davranacağının önemini ortaya koyuyor.
İslâm, insana sağlıklı yaşamın bütün ölçülerini vermiştir. Buna rağmen Müslüman kardeşim:
Sende hâlâ çehrende secde izi yoksa,
Geceleri boylu boyunca keyfemayeşa uzanıp yatıyorsan,
İki günün birbirine denkse,
İşine besmele ile başlamıyorsan,
Hâline hamdetmiyorsun,
Küsleri/birbirine dargınları barıştırmıyorsan,
Kur ân okumayı bilmiyorsan, öğrenmek için de bir gayret yoksa,
Kur ân-ı Kerim i öğrettiğin kişilerin miktarı iki elinin on parmağı sayısını geçmiyorsa,
Sabah namazlarının vaktini çoğunlukla uykuda geçiriyorsan,
Çok gülüp az ağlıyorsan,
Çok seyredip az okuyorsan,
Özünle sözün bir değilse,
Olduğun gibi görünmüyor göründüğün gibi olmuyorsan,
Namazlarını hep vaktin son an larında kılıyorsan,
Kaza borçların da hep kazaya uğruyorsa,
Allah ve Rasulünü ana/baba, hanımını/beyini tanıdığın kadar bile tanımıyorsan,
Allah tan gelip yine O na döneceğini bilmiyorsan,
Öksüz/yetim başı okşamadıysan,
Dünya hayatının geçici olduğunu unutmuş gibi yaşıyarak hayatın bitmeyeceğini sanıyorsan,
Üstadını ve yazdıklarını kutsallaştırıyorsan,
Müslüman kardeşlerin için duâda bulunmuyorsan,
Ona buna üstünlük taslıyor da, üstünlüğün takva ile mümkün olduğunu hâlâ bilmiyorsan,
İslâm a ve onun âli hükümlerine hâkaretler yağdıran kenelere tepkini göstermiyorsan,
Haddini aşanlara hadlerini bildirmeyi düşünmüyorsan,
Evrensel bir kardeşlik hukukundan uzaksan,
"Kâbe Arab ın olsun, Çankaya bize yeter" diyenleri sanatçı zannedip onlara saygı duyuyorsan,
Hastalandığında ziyâret edilmeyi bekleyip de sağlığında hasta ziyâretinde bulunmuyorsan,
Seni öldürmeye gelen sende dirilemiyorsa,
Şehâdeti gönülden arzulamıyorsan,
Malım azalır, aç kalırım gibi endişelerle elindekileri Allah (c.c.) için kullanmıyor/harcamıyorsan,
İnfakın/tasaddukun malı bereketlendireceğinden habersizsen,
Sofra duası, namaz duâsı/bila istisna dualar sana lüzumsuz geliyor; el açıp Hakk a yalvaracak zaman bulamıyor(!)san,
Ezan okunduğu hâlde ezânı duymuyor, davete icabet etmiyorsan,
Kendin doyuyor, tıkındıkça tıkınacağın arzusu içinde şişiyorsan,
Komşunla ilgilenmiyorsan,
Akrabalarınla ilişkin bozuksa,
Yanıbaşındaki aç seni ilgilendirmiyorsa,
Kendinden başkasını düşünemiyorsan,
Tefekkürün, tezekkürün, teşekkürün yoksa,
Sen, insan olduğunun farkında bile değilsen...
Evet sen, bütün bunlardan habersizsen bilesin ki, senden ne köy olur ne de kasaba! Sen mutfakla-helâ arasında bir boru olmaya mahkumsun. Senin bugünün gibi şu hâlinle akıbetin de çok feci olur. Sen, şu hâlinle canlı bir cenazesin. Şâir soruyor:
"Ey hayat süren leşler
Sizi kim kurtaracak!"
Ey insan! Leş olmayı bırak! Tevbe et! Allah a dön! Kurtuluşa er! Er ki, akıbetin hayır olsun...