Maneviyata dayanmayan, kendini sistemin bir alternatifi olarak görmeyen, bozuk düzene tabi olan, tavizkâr tüm zihniyetleri bir sayardı Erbakan Hocamız… Erbakan Hocamız için Akepe ile Cehape’nin, Dem ile Mehape’nin, Genç Parti ile Yerepe’nin hiçbir farkı yoktur. Taviz veren… Günübirlik politikalara ayak uyduran… Karakterinden ve varoluşsal özelliklerinden harcarken imtina etmeyen… Dünü dün, bugünü bugün sayan… İstikbali dert etmeyen… Sadece… Sadece… Sadece… Arzın, semanın, içerisindeki tüm canlı cansız varlıkların ve zamanın Rabbine ve Rasulüne biat etmeyen tüm zihniyetler beşerdir. Batıldır. Bizden beridir…
“Bana bakın yav… Sizin birbirinizden ne farkınız var Allah aşkına yav…” Derdi Erbakan Hocamız… Kime? Cehape ve Akepe taraftarlarına… Haklı çıktı mı? Defalarca…
İkiniz de konserlere milyonlarca lira harcıyorsunuz. İkiniz de yolsuzluğun dik âlâsını yapıyorsunuz. İkiniz de Amerika’nın, Avrupa’nın, İsrail’in kuyruğundan ayrılmıyorsunuz. İkiniz de maneviyatı tahrip ederek, nesillerimizi harap ediyorsunuz. İkiniz de faize yatırım yaparak, insanlarımızı aç bırakıyorsunuz. Zengini daha zengin, fakiri daha fakir hale getiriyorsunuz. İkiniz de taklitçi bir zihniyete sahipsiniz…
Akp-Chp uyumuna basit bir örnek: Kültür yolu festivalleri hangi kültürün çocuklarının fikri acaba?
Akp hükümetinin atadığıKültür ve Turizm Bakanlığımızın 2025 yılının başından beri farklı farklı büyükşehirlerimizde icra etmekte olduğu Kültür Yolu Festivalleri hakkında bilginiz var mı? Akp zihniyetinin gerçeğini bir kere daha ortaya koyan bu güzide organizasyon hakkında bir bilgilendirme yapmaya çalışalım inşallah.
Heyecan olsun. Önce tarihler…
5-13 Nisan tarihleri arasında Adana’da yapılmış. 17-25 Mayıs tarihleri arasında Manisa’da yapılmış. 24 Mayıs-1 Haziran tarihleri arasında Şanlıurfa’da yapılmış. 21-29 Haziran tarihleri arasında Samsun’da yapılmış. 28 Haziran-6 Temmuz tarihleri arasında Bursa’da yapılmış. 5-13 Temmuz tarihleri arasında Trabzon’da yapılmış. 12-20 Temmuz tarihleri arasında Van’da yapılmış. 2-10 Ağustos tarihleri arasında Nevşehir’de yapılmış. 16-24 Ağustos tarihleri arasında Erzurum’da yapılmış. 30 Ağustos-7 Eylül tarihleri arasında Çanakkale’de yapılmış. 6-14 Eylül tarihleri arasında Kayseri’de yapılmış. 13-21 Eylül tarihleri arasında Gaziantep’te yapılmış. 20-28 Eylül tarihleri arasında Ankara’da yapılmış. Aynı tarihlerde Konya’da yapılmış. 27 Eylül-5 Ekim tarihleri arasında İstanbul’da yapılmış. 4-12 Ekim tarihlerinde yani şu sıralar Malatya’da devam ediyor. 11-19 Ekim tarihleri arasında Diyarbakır’da devam ediyor. 18-26 Ekim tarihleri arasında da canım Mardin’imizde başlayacak… Çok değil şunun gibi bir iki organizasyona verilen parayla bir kütüphane yapılabilirdi… Şehirde kütüphane yok… Kültür Yolu… Neyse devam edelim. 25 Ekim-2 Kasım tarihleri arasında İzmir’de, 1-9 Kasım tarihleri arasında da Antalya’da icra edilecek bu güzide festival…
Bu festivalin içeriğini anlamak adına sadece Mardin için açıklanan programdan birkaç etkinlik örneği verelim. Gerisini siz araştırın lütfen…
İsterseniz şu sıra CHP’yi vurmak için sık sık dile getirdikleri konserlerden başlayalım. Kültür Yolu Festivali’nin sadece Mardin ayağında verilecek konserleri sizlerle paylaşayım. Buray, Bengü, Sagopa Kajmer, Derya Uluğ, Ebru Yaşar, Haluk Levent, Alişan, Murat Boz, Merve Özbey… Dindar kesimi susturmak, muhafazakâr görüntüyü ihmal etmemek, başka bir deyişle din sömürüsüne devam etmek için de gariban birkaç tane ilahi sanatçısı eklemişler… Bu yazıda adlarını anıp, hedef göstermek istemeyiz. Böyle bir organizasyonda yer almayı kabul ettikleri için Allah selamet versin onlara…
Bu kadar mı? Değil tabii ki… Yerelden evrensel aşk ezgileri isimli bale gösterisi… Pablo Picasso’nun eserlerinin sergileneceği resim sergisi… Yarısı Yılan Yarısı İnsan Sanatçıların Anlatımıyla Şahmeran Efsanesi… Sen de çal etkinliği… Sen de söyle etkinliği… Kuklacı ve Pinokyo çocuk oyunu… Saçma sapan bir sürü olay… Birçok şehrimizde günlerce süren bu festivallerde milyonlarca lira harcanıyor.
Peki asıl soruyu soruyoruz. Bu konserler, bu etkinlikler hangi kültürün çocuklarının fikri acaba? İslam medeniyetinin böyle bir kültürü yok. Türk milletinin böyle bir kültürü yok. Kürt milletinin böyle bir kültürü yok. Arap milletinin böyle bir kültürü yok. Anadolu irfanında böyle bir organizasyonun yeri yok. Komşu ülkelerimizin çoğunun böyle bir kültürü yok. Dünya üzerindeki hiçbir Müslüman ülkede süregelen böyle bir kültür yok. Israrla aynı soruyu soruyoruz kendimize… Bunlar hangi kültürün çocukları?
Peki bizim Millî Görüşçülere ne oluyor Allah aşkına yav?
Necmettin Erbakan Hocamız vefat ettiği için, savunduğu tüm hakikatler onunla beraber mi defnedildi? Ya da reis tevbe etti, hakka hizmet ediyor da bizim mi haberimiz yok? Şu an dahi Gazze sokaklarında binlerce mazlum Müslüman cesetlerin parçaları yolların ortasında durmuyor mu? Siyonizm, kafasına göre bütün şehirlerimizi bombalamıyor mu? Ülkemizde zengin daha zengin, fakirler daha fakir hale gelmeye devam etmiyor mu? Gencecik çocuklar işsizlikten dolayı, maneviyat tahribatından dolayı, bağımlılıkların pençesinde birer birer intihar etmiyor mu?
27 Şubat 2011 tarihinden bugüne ne değişti de Millî Görüşçü abilerimiz kardeşlerimiz akp ile irtibatlı, iltisaklı adamlarla bu kadar yakın temas haline giriyor? Onların bürokratlarını makamlarında ziyaret etmek için bu kadar heyecanlanıyor? Onların sunduğu imkânlarla iş yapıyor? Yapmaya çalışıyor? Onların akademisyenlerinden ders alıyor? Ne zamandan beri imkânsızlardan dolayı, tavrımızdan taviz verir hale geldik?
Millî Görüş davasını AKP’lilere de solculara da kurban etmeyin!
“Ne sağdayız ne solda, hak yoldayız hak yolda” sloganına ne oldu? Bizim ağabeylerimizden, hocalarımızdan, üstatlarımızdan öğrendiğimize göre Millî Görüş davası, tavizkar modernist muhafazakârlara da dinsiz imansız solculara da yakın durmayacak kadar muazzam bir birikimin eseridir. Temeli olan bir yoldur. Ne oldu da birtakım abilerimiz muhalifliği, birtakım abilerimiz de iktidarı heves haline getirdi? Biz ne muhalefetiz ne de iktidarız. Biz bu sistemin alternatifiyiz, diye öğretilmedi mi bize yıllarca?
Ne zaman tebliğ vazifemizi, cihat kaygımızı hasılı tüm İslami hassasiyetlerimizi kaybetmeyi göze alacak kadar, her şeye muhalif bir noktaya geldik? Yahut ne zamandan beri maddi imkânsızlıklardan dolayı… İnsanların bizi sevmeme ihtimalinden dolayı… Bağışçıların bağış yapmaması kaygılarımızdan dolayı… Birilerine referans olamama korkusundan dolayı… Kamu kurumlarında mimlenme ihtimalimizden dolayı… Tamamen iman zafiyetinden kaynaklanan bu ve benzeri sebeplerden dolayı iktidara yakınlaşmaya başladık?
Ne zamandan beri tüm hatalarına rağmen diye başlayan cümleler kurar olduk? Ne zamandan beri haktan gayrısının ne düşündüğünü önemser olduk? Ne zamandan beri hayat standartlarımızın düşmesinden, konfor alanımızın daralmasından çekinir olduk? Ne zamandan beri ölümden korkar olduk? Ey şehadet yolunun yılmaz müdafileri…
Sivil toplum bürokrasiden, Millî Görüş hepsinden evladır!
Bürokrasi, atanmışlardan müteşekkildir. Sivil toplum, adanmışlardan neşvünema bulur. Atananlar zayıftır. Adananlar kuvvetlidir. Devletleri adananlar kurar. Atananlar yıkar. Halkları adanan kurtarır. Atananlar zelil eder. Memleketleri adananlar ihya eder. Atananlar zayi eder. Hakkı adananlar müdafaa eder. Atananlar tahrip eder. Bu yüzden sivil olan kıymetlidir. Gönüllü olan kıymetlidir. Allah’ın rızasını kazanmak için koşan kıymetlidir. Mesai saati gözetmezler. Maaş hesabı yapmazlar. Yıllık izin hayali kurmazlar. Cennet hayali kurarlar… Altlarından ırmaklar akan… Şehadet arzularlar. İsmail gibi… Salih gibi… Muhammed gibi… Yahya gibi… Maskeli gibi…
Millî Görüş ise sivil inisiyatifin ufkunun zirvesidir. İddialı bir cümle gibi gelebilir. Ancak dileyen açıp tarih okuyabilir. Müslümanların merdiven altlarında Kur’an eğitimi vermeye çalıştığı dönemlerde ülkenin dört bir köşesinde teşkilatlanarak, Müslümanları ülke yönetimine dahil eden davadır Millî Görüş… Derneklerin resmi olarak yeni yeni varlık göstermeye başladığı dönemlerde, dünyanın dört bir yanında kurban organizasyonları, kalıcı eserler yapan davadır Millî Görüş.
Çünkü Millî Görüşçüler hakka inanırlar. Hakka dayanırlar. Hak için yaşarlar. Haktan beklerler. Hakka sığınırlar. Haktan yanadırlar. Hakkı haykırırlar. Hak için dövüşürler. Hak için dayak yerler. Hak için içeri alınırlar. Hak için ötekileştirilirler. Hak için sivrilirler. Hak için doğrulurlar. Düştükleri yerden “Ya Hak!” diye kalkarlar. Hakkın nizamını tesis etmek için nefes alırlar. Hak için ölürler. Ona da ölüm denmez. Şehadet denir. Onlar da diridirler. Biz bilemeyiz.
Ortaokuldan itibaren her bir ferdini çeşitli milkolar vesilesi ile Siyonizm’e karşı cihat etme şuuru ile yetiştiren… En ufak yaş gruplarına kadar teşkilat sistemi oluşturan… Çekirdekten kırk farklı ilim yolunun kapısını aralayan… Babalarının il dışına seyahat etmeye çekindiği dönemlerde, evlatlara bin kilometre ötelerdeki mazlumları kurtarmanın heyecanını aşılayan… Bin farklı organizasyon şekli ile bin farklı adama liderlik vasfı kazandıran… Yüz binlerce insanı hak nizamı hayali ile tanıştıran bir davadır Millî Görüş Hareketi…
Müfredatı hakka dayalı… Yaptıkları gençlik çalışmasına cihat gözüyle bakan… Yaptıkları yardım çalışmasına cihat gözüyle bakan… Yaptıkları siyasi çalışmaya cihat gözüyle bakan… Yaptıkları ilmi çalışmaya cihat gözüyle bakan… Yaptıkları her işin akabinde sadece şehadet arzulayan… Kendilerini yetiştiren vatan topraklarını ana kucağı gibi aziz sayan… Kırk kere devlet yıkılsa kırk kere yeniden kurabilecek, kırk bin adam yetiştiren davadır Millî Görüş Hareketi…
Sonuç
Millî Görüş Hareketi’nin tek siyasi partisi Saadet Partisi’dir. Saadet Partili olmayan hiç kimse Millî Görüşçü değildir. Millî Görüş Hareketi’nin kurucusu ve lideri olan Necmettin Erbakan Hocamızın ifadesiyle, başka siyasi görüşlere sahip oldukları halde Millî Görüşçü olduğunu iddia edenler palyaçoya benzer. Palyaçolara meyledenlerin yeri de sirkten başka bir yer değildir…