Bazı ayetler vardır, okur geçeriz. Ya da Kutsal
Kitabımızda anlatılan bazı kıssaları masal gibi dinleriz. Acaba bana ne vermek
istiyor diye düşünmeyiz. Bu ayet benim hayatımda ne zaman tezahür edecek
diye merak etmeyiz. Oysa hepsi bize söylemiştir ve muhakkak bizde de karşılık
bulacağı bir gün gelecektir.
İşte Bakara Suresi nin 60. ayet-i kerimesi de bunlardan
birisidir. Musa Aleyhisselamın kavmi için Rabbinden su istediğini anlatır.
Hani, Mûsâ kavmi için su dilemişti. Biz de, Asanı
kayaya vur demiştik, böylece kayadan on iki pınar fışkırmış, her boy kendi su
alacağı pınarı bilmişti. Allah ın rızkından yiyin, için. Yalnız, yeryüzünde
bozgunculuk yaparak fesat çıkarmayın demiştik
Kitabımızda, Musa Aleyhisselamın azgın kavmiyle yaşadığı
sorunlarını anlatan yüzlerce ayet vardır ve bu da öyle bir ayettir. Fakat
farkında olmasak da bize, hayatımıza dair çok fazla ipucu verir.
Ayetten gördüğümüz kadarıyla Musa peygamber çöldedir.
Yanında kavmi olduğu halde yalnızdır. Onların azgınlığından dertlidir. Ve suya
muhtaçtırlar. Rabbinden su isteyince Rabbi ona su verir fakat bunun için kayaya
vurmasını ister. Ve Musa Aleyhisselam emre uyup asasını kayaya vurunca suya
kavuşurlar...
Evet, bazen bizim de kendimizi kalabalıklar içinde de
olsak sanki çölde bir başımıza kalmış gibi yalnız hissettiğimiz oluyor değil
mi Bir damla suya, bir parça kalbimizi serinletecek rüzgâra, Rabbimizden
gelecek olan bir yardım eline muhtaç olduğumuzu iliklerimize kadar
hissettiğimiz... Dertlerden, sıkıntılardan, üst üste gelen imtihanlardan
başımız önümüze eğilip de mahzunlaştığımız... Ya da öylesine bunalıp da dua
etmek için elimizi açtığımızda iki kelimeyi bir araya getiremediğimiz!...
İşte öyle zamanlarımıza bir ışıktır bu ayet-i kerime.
Bizim de kendimizi Musa Peygamber gibi yapayalnız ve yardıma muhtaç olduğumuzu
hissettiğimiz zamanlarımız gelecektir. O zaman gelip de ellerimizi semaya
kaldırdığımız zaman ilk yapmamız gereken Samed olan Rabbimize muhtaç olduğumuzu
hem kendimiz hissetmek hem de O na hissettirmektir. O çölden bizi O ndan başka
kimsenin kurtarmaya gücünün yetmeyeceğini ve muhtaç olduğumuz suya bizi bir başkasının
kavuşturamayacağını idrak edebilmemizdir. Bu, aynı zamanda kulluğumuzun ve
duanın kabul olabilmesinin de bir şartıdır.
Bunu yapıp da salih bir kalple ihtiyacımız olan şeyi
istedikten sonra bilmeliyiz ki tek başına dua asla yeterli olmayacaktır. Ben
dua ettim Rabbim bana verecek diye beklemek boş yere hayal kurmaktır ve
mutlaka ama mutlaka duamızın karşılığını görebilmemiz için bizim de gayret
göstermemiz gerekecektir. Çünkü Musa Aleyhisselam dua ettikten sonra asasını
taşa vurması istenmiş ve o da bunun gereğini yapmıştır.
Dua edip eylemde de bulunduktan sonra yapmamız gereken
şey ise tevekküldür. Asasını taşa vurduktan sonra Taştan su çıkar mı düşünce
ve endişesine düşmemiştir Musa Aleyhisselam. Çünkü Rabbi söylediyse olmazlar
olur. Çünkü Rabbi dilediyse olmaz diye bir şey yoktur. İste bizler de bir
sıkıntıdan kurtulmayı isterken buna yüzde yüz inanmak ve eğer Allah tan yardım
istemişsek yardım olunacağımıza güvenmek zorundayız...
Ayeti kerimede geçen bir başka ince ayrıntı ise Musa
Aleyhisselamın elindeki malzemesinin zayıflığıdır. Elinde zayıf bir asa vardır
ve onunla bir kayaya vurması istenmektedir. O ise Bu zayıf asa kocaman kayaya
ne yapabilir ki dememiştir. O ümitsizliğe düşmeden emri yerine getirmiştir.
Eğer bir an tereddüt edip de vurmasaydı asla suya kavuşamayacaklardı.
Bu da demek oluyor ki bizler kendimizi, imkanlarımızı,
ellerimizdeki malzemelerin zayıf ve yetersiz oluşunu, karşımızdaki imtihanın
bir kaya kadar sert oluşunu düşünerek ümitsizliğe düşemeyiz. Ben yapamam, ben
beceremem, tek benim olmamla ne değişir ki diyerek kendimizi hafife alamayız.
Ya da gördüğümüz yanlışlara karşı Benim uyarmamla bir şey değişmez
düşüncesiyle tebliğden geri duramayız. Verdiğimiz bir tek selamsa dahi onu
Rabbimizin etkili kılacağını, belki bir güler yüzümüzle, bir tatlı sözümüzle
bir kimseye rehber olabileceğimize inanmak zorundayız.
Son olarak da duamız kabul edilip isteğimiz şeye
ulaştığımız zaman ondan memnun olmalı Rabbimiz bize ne verdiyse razı olup Musa
peygamberin kavmine verildiği gibi karşımıza on iki pınar da gelse biz
içeceğimiz yeri bilmeli ve başkalarının hakkına göz dikip bozgunculuk
çıkarmamalıyız. Evet, açlık, susuzluk, yalnızlık, çaresizlik, hastalık İnsanız
ve her an, her şeyle imtihan ediliyoruz. Fakat unutmamamız gereken şu ki kayalar,
taşlar gibi çetin de olsa derdimiz, değil mi ki Rabbe teslim olmayı bildik
mutlaka yardım göreceğizdir. Yeter ki dua, eylem ve tevekkül kaidelerini
korumayı bilelim.