Kızıldeniz, Umman denizi ve Hint okyanusundaki Osmanlı Donanmasının Faaliyetleri

Bu dönem Avrupa’da keşifler çağıdır. 1492 yılında Amerika’nın keşfi ardından Bertolomeu Dias’ın 1488 yılında Ümit Burnu’nu keşfi üzerine Venedik ve Cenevizlerin elinde olan Hint ticareti Portekizlilerin hâkimiyetine girmeye başladı. Portekizler, güçlü donanmalarla Hint okyanusunda görülmeye başladılar. Onlar, bölgedeki Müslüman tüccarları da engelliyorlardı. Ayrıca, bu bölgede kendilerine üsler de elde etmeye çalışıyorlardı. Bu amaçla, Kızıldeniz’in ağzında bulunan Sokotra adasıyla, Basra körfezinin ağzında bulunan Hürmüz Boğazı’nı ele geçirdiler.

Bu sırada bölgedeki en güçlü Müslüman devleti olan Sumatra adasındaki Açe Sultanlığı da Osmanlı himayesine girdi. Osmanlılar, her ne kadar Hint okyanusunda yaptıkları savaşlarla Portekizlileri bölgeden uzaklaştıramadılarsa da, onların bölgede serbest bir şekilde dolaşmasını engellediler. Bölgedeki ticaretin devamını sağladılar. Bölgede sömürgeciliğin oluşmasını geciktirmiş oldular.

Süveyş Kanalı Projesi

Portekizlilerin Ümit Burnu’nu bulmaları sonucu Hint okyanusunda sömürgecilik faaliyetlerine başlaması ve bölgedeki ticareti engellemesi üzerine Osmanlılar, Hint okyanusunda Portekizlilere karşı savaşmaya başladılar. Fakat bölgeye gönderilen gemilerin yetersiz olması ve Süveyş’teki küçük tersanenin yetmemesi üzerine Yavuz Sultan Selim döneminden itibaren burada bir kanal açılması düşüncesi gündeme geldi. Daha sonra bu planı Sokullu uygulamaya çalıştıysa da bilinmeyen nedenlerden ötürü gerçekleşemedi. Bu plan uygulansaydı, Asya’nın sömürgeleşmesi engellenir veya azaltılırdı. Ayrıca, Akdeniz ticareti de en azından kısmen Osmanlı denetiminde devam ederdi. Bu çalışma Osmanlıların zayıflamasını da engellemiş olacaktı.

Bazı rivayetler, bu kanal projesinin Hz. Ömer döneminde ilk defa gündeme geldiğini, fakat Hz. Ömer’in, düşmanın donanmasıyla Kızıldeniz’e girerek Mekke’yi kuşatabileceğini düşünerek karşı çıktığını söylemişlerdir.

Navarin Faciası (1827)

Mora’daki Yunan isyanının bastırılması üzerine Avrupalı devletler (İngiltere, Fransa ve Rusya) Osmanlıları cezalandırmak amacıyla Navarin’de bulunan Osmanlı donanmasına bir baskın düzenleyerek yaktılar.

İslam alemi için yeni bir Haçlı seferinin başlangıcı sayıllan bu olay, Türk denizciliğinde bir dönüm noktası olmuştur. Üç kıtada toprakları bulunana ve bunlar arasındaki bağlantıyı denizler aracılığıyla sağlayan Osmanlı Devleti bu facia ile birden bire donanmasız kalmıştı. Böylece donanmasız bir deniz imparatorluğu haline düşen Osmanlı Devleti’nin geleceği de tehlikeye girmişti. Bu facia, yalnızca gemi ve benzeri deniz araç gereci bakımından değil, aynı zamanda lll. Selim zamanından beri yetiştirilmeye çalışılan kıymetli bir çok Türk denizcisinin yitirilmesi açısından da önemliydi. Bu yüzden Navarin olayına Osmanlı Devleti büyük tepki göstermiştir.