Bir gün, Yeni Bir Dünya ya açacağız gözlerimizi.
Uyanacağız ve penceremizden baktığımızda, kardan aydınlık bir sabahın gelip her
yere yerleşmiş olduğunu göreceğiz. Belki yıllar sonra belki aylar Ama Allah ın
vaadi haktır. O bir şeye Ol dediği zaman, olmazlar oluverir.
Hakkın gelip batıla galebe çalacağının müjdesini
verdiğinde, sökülmez bir ilmek olarak hepimizin kaderine yazıldı bu kutlu
haber. Ve gecenin katran gibi karasını artırdığı bu dönemde, batılın kapkara
bulutlarıyla tüm evreni kapladığı, kirli elleriyle dünyayı bataklığa
sürüklediği bu ahir zamanda, aydınlığın geceyi boğacağı sabah belki yarından da
yakındı
Evet, hayaliyle yanıp tutuştuğumuz yenidünyamız tüm
inananlar için, tüm mazlumlar için, Geliyorum sinyalini veriyor. Burada asıl
sorulması gereken soru şudur: Bizler evlerimizde oturup, rahat yataklarımızda
uyurken mi karşılayacağız bu altın çağı; yoksa karanlığın aydınlıkla boğuştuğu,
sabahın geceyi boğduğu bu sancılı süreçte, rahatı, uykuyu ve nefse hoş gelen
diğer her şeyi evlerimizde bırakıp o geceyi hazırlayan mimarlardan mı olacağız
Bizler tribünde oturup yalnızca olayları izleyen ve arada tezahürat yapıp alkış
tutan, stadyum dolusu ama kimse tarafından adları bilinmeyecek olan insanlar
yığını mı olacağız; yoksa sahanın tam ortasında olup oyunu sergileyen, tam bir
koordine içinde durmadan koşturan ve kazanmak için çalışan sayıları az ama
insanlıktaki yerleri çok olan ve tarih defterinden asla silinmeyecek has
oyunculardan mı olacağız Zira tribünde oturanlar asla tarihe geçmezler.
Dünyada bir iz bırakmak için, sahada/arazide olmak
lazımdır! İşte tüm mesele budur. İşte herkesin kendi nefsiyle çatışmaya
gireceği ve tarafını belirleyeceği şey budur. Çünkü biliyoruz ki, Rahman ın
Hakkı hâkim kılması için hiçbirimize ihtiyacı yoktur. Hiçbir yardıma muhtaç
değildir. Ama bizler, O nun yolunda olup kendimizi kurtarmaya mecburuz. Önde
gidenlerden değil, artık bu çağda önde koşanlardan olmaya ve tek kişi olarak
gerekirse bir orduluk işi yapmaya mecburuz.
Evet, insanlığın umarsızlıkta birbiriyle yarıştığı bu
zamanda bizler umarsız olan o insanları da umursamaya, kıpırdanmak için bile
hali olmayan uyuşmuş bu millet için bizler sürekli eylemde olmaya mecburuz.
Onlar narkozlanmışsa bizler inadına sağlam olmaya, onlar hastalık kapmışsa
bizler ısrarla sağlıklı olmaya mecburuz. Eğer kararımızı vermişsek bu oyunda
olmaya, tüm insanların ve meleklerin bizi hayırla yâd etmesine, dağlar, taşlar,
gökteki yıldızların bize şahitlik etmesine Bizler farklı olmalı ve
farklılığımızın da farkında olmalıyız. Bizler tüm uyuyanları uyandırmak için
uyanık olmalıyız. Bizler kanlara zerk edilen zehri söküp damarlardan çıkarmak
için panzehir olmalıyız. Yeni bir dünyanın kurulması, hali hazırdaki müminlerin
gevşekliği sebebiyle gecikiyorsa, bizler sımsıkı olmalıyız. Çoğunluğun
sabırsızlığı bu gecikmeye sebep oluyorsa, biz sabrı kuşanmalıyız. Anaların
vurdumduymazlığı sebebiyle nesiller helak olup fetih nesli ortaya çıkmıyorsa
biz bütün zamanımızı, tüm mesaimizi harcamalıyız. Babaların başıboşluğu
sebebiyle adil düzen temelli mümin evler oluşmuyorsa biz var gücümüzle
kendimizi cihada adamalıyız. Çünkü biliyoruz ki, Allah dinini koruyamayan, yeni
bir dünya kuramayan İsrailoğullarını tarih sahnesinden sildi.
Bize bir şey olmaz güvenini nefislerimize yerleştiren
nedir o halde Kutsal Kitap, Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse
(bilsin ki) Allah, sevdiği ve kendisini seven müminlere karşı alçak gönüllü
(şefkatli), kâfirlere karşı onurlu ve zorlu bir toplum getirecektir. (Bunlar)
Allah yolunda cihat ederler ve hiçbir kınayanın kınamasından korkmazlar (hiçbir
kimsenin kınamasına aldırmazlar). Bu, Allah ın, dilediğine verdiği lûtfudur.
Allah ın lûtfu ve ilmi geniştir. (5/54) dediği halde, bizim bu gevşekliğimizin
sebebi nedir Hiç mi korkmuyoruz değiştirilmekten Hiç mi korkmuyoruz oyundan
alınmaktan Hiç mi korkmuyoruz helâk olmaktan Bizler tir tir titremeliyiz
korkudan. Ya değiştirilirsek telaşı iliklerimize kadar işlemeli. Uykularımızı
kaçırmalı. İştahımızı kesmeli. Umarsızca gülen yüzümüzü bir anda değiştirmeli.
Yükselen seslerimizi bir anda kısmalı. Tüm insanlar için koşturmaktan, başka
hiçbir şeye vakit bulamamalıyız biz. Kimseyle çekişmeye, kimsenin hakkına
girmeye fırsatımız olmamalı. Öyle doldurmalıyız ki vakitlerimizi günah işlemeye
halimiz de vaktimiz de kalmamalı. Cihat için artık zaman değil, aktif zaman
gerekir diyor ya Hocamız, cihadı alnımızın çatına öyle bir vurmalıyız ki tüm
zamanlarımızı o doldursun. Rabbimizin kelamını yüceltmeyi kendimize öylesine
büyük bir görev edinmeliyiz ki altında ezilmeliyiz bu sorumluluğun. Ezilmeli ama
ezildikçe büyümeliyiz. Belimiz büküldükçe ruhumuz doğrulmalı, yüreğimiz
dolgunlaşmalı.
Ve bizler, gıkımızı bile çıkarmamalıyız kendimizi feda
ederken. Rabbimiz bizi helâk edip yerimize yenilerini getirmesin diye, dünyalık
her şeyimizden vazgeçerken, bu adanmışlığımızdan bir an bile şikâyetçi
olmamalıyız. Bir an bile karamsarlığa, umutsuzluğa kapılmamalıyız. Evlerimizin
üzerinde dolanan kara bulutları gördükçe, Rabbimize sığınmalı, O nun
tehdidinden yine O na kaçmalıyız. Bu dünyada yaptığımız her şeyin karşılığını
asıl yurdumuzda kat kat göreceğimizi bilmenin verdiği kalp huzuruyla Yeni Bir
Dünya için kendimizden geçmeye, İslam dini için kendimizi feda etmeye ve Ben
ümmete aidim şuuruyla nefsimizi tamamen ezerek her yerde her ortamda
koşturmaya devam etmeliyiz!
Rabbim bizleri, Hak nizamının kurulduğu günlere, oturduğu
yerden ulaşanlardan değil, gayret sarf ederek, cihat ederek ulaşanlardan ve
ayette ifade buyrulduğu gibi önde olanlardan eylesin.