Bu da sorumu diyenler olabilir. Ama gerçek şu ki birçokları neden çocuklarını sünnet ettirdiklerinin şuurunda olmadığı izlenimini vermektedirler. Bu nedenle başlık yaptığımız soruyu sormak ve cevabını aramak zorundayız.
İbrahim (as)’ın dışında bütün peygamberler sünnetli olarak dünyaya gelmişlerdir. Çünkü Allah peygamberlik görevini vereceği kişileri en mükemmel bir şekilde yaratmıştır. İbrahim peygamberin sünnetsiz olarak yaratılıp sonra, hem de 80 yaşında sünnet edilmesi diğer insanların sünnet edilmesinin zor olmayacağını ortaya koymak ve cesaret vermek içindir. Bu olay 80 yaşında bir insanın sünnet olması zor değilse körpe yaşlardakilerin sünnet edilmesinin daha kolay olacağını açıklar.
Burada ikinci bir soru daha aklımıza gelebilir. O da “mademki çocukların sünnet edilmesi yapılırının daha mükemmel olması içindir; Allah niçin onları da sünnetli olarak yaratmamıştır” sorusudur. Gerçekten bu soruya cevap verilmesi gerekmektedir.
Çocukların küçük yaşlarda, temyiz çağında çok hareketli olduklarını biliyoruz. Hatta bu nedenle onlara yaramaz diyenlerimiz çoktur. Halbuki o hareketlilik çocukların gelecekte başarılı olacaklarına işarettir. Dolayısıyla çocukların fazla hareketli olmasına sevinmeli, onlar için yaramaz değil –duramaz- deyimini kullanmalıyız.
İşte çocuklarımız bu hareketli dönemlerinde düşebilir; bir yere çarpabilir ve yaralanıp kan kaybına uğrayabilirler. Bu kan kaybı başta karaciğer olmak üzere kan yapıcı ilikler diğer bezeler yeniden kan üreterek telafi ederler. Ama ilk defa karşılaşılan kan kaybında kısa zamanda yeteri kadar kan üretimi yapılamayabilir. Ama daha önce sünnet işlemi yapılan çocuk az-çok istirahat edeceği için normal süresi içinde rahat bir şekilde kaybedilen kan yerine yenisi üretilir. En önemlisi kan üreten merkezler bu işin egzersizini veya provasını yapmış olurlar. Allah göstermesin; ama bundan sonra karşılaşılacak yaralanma ve kan kayıplarında daha verimli çalışır ve kızanlarımızı veya delikanlımızı zayıf düşmekten korurlar.
Sünnet işleminin erkeklerin ilgili organlarında kanser karşı bir bağışıklık getirdiği, sünnetli erkeklerin eşlerinin de diğerlerine oranla daha az rahim kanserine yakalandıkları tıp otoritelerinin, hatta tıbbi araştırmaların ortaya koyduğu bir gerçektir. Afrika’da yapılan araştırmaların AİDS hastalığının da sünnet geleneğinin olduğu kabile ve milletlerde ötekilerine oranla çok az görüldüğünü ortaya koyduğunu da çeşitli yayınlardan ve bilimsel dergilerden öğrenmiş bulunuyoruz. Sünnetin karı-koca arasında daha uyumlu bir cinsel hayat sağladığı da bilinen bir gerçektir. İşte bütün bu olgular “çocuklarımızı niçin sünnet ettiriyoruz” sorusunun cevabıdır.
Öyleyse bunca hayati faydaları olan bir dini faaliyeti yaptıktan sonra bize bu nimeti sağlayan dinimize ve dolayısıyla Allah’a ve Peygamberimiz Hz. Muhammed (sas)’e minnettarlığımız artmalı, Allah’ın tüm emirlerini yerine getirmeye gayret etmeli, Peygamberimizin tesviyelerine uymalıyız. Sünnet cemiyetlerini de onların razı olacakları etkinliklerle icra etmeli, onları darıltacak eğlencelerden sakınmalıyız.
Ayrıca Kur’an-ı Kerim’in Mümtehine suresi 4. ayetinde bize örmek olarak gösterilen ve Allah’ın emridir diye oğlunu kurban etmeye teşebbüs eden İbrahim (as)’ı örnek alıp babalar olarak hiç değilse çocuklarımızın dinimize aykırı isteklerini kurban edelim. Ve Allah’ın buyruğu diye oğlunun kurban edilmesine rıza gösteren Hacer validemizi örnek alıp anneler olarak hiç değilse çocuklarımızın İslam’a aykırı arzularını kurban verelim. Ve yine Yaratan istiyor diye kurban edilmeye razı olan İsmail’i örnek alıp gençler olarak hiç değilse kötü arzularımızın kurban edilmesine rıza gösterelim.