Hz. Ömer (ra) halife iken bir Cuma hutbesinde, “Ben haktan ayrılırsam bana ne yaparsınız?” diye sorunca, ashab-ı kiramdan en zayıf olanlarından biri ayağa kalkarak kılıcını çekmiş ve şu cevabı vermiş: “Seni kılıçlarımızla düzeltiriz ya Ömer”…Hz. Ömer (r.a.) de ellerini açarak; “Ya Rabbi! Sana şükürler olsun ki ben Senden gaflete düşersem, Senin adaletinden ayrılırsam, beni kılıcıyla doğrultacak cemaate sahibim” diye şükretmiş. Türkiye, 2018’den bu yana Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle yönetiliyor. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın otoriterliğini besleyen, tek adamlığını ortaya koyan, istişareyi tamamen kaldıran bu sistem, maalesef ülkemizi bodoslama uçuruma götürdü. Cumhurbaşkanının imzaladığı kararnamelerle, ülke tek elden yönetilen, parlamentonun tamamen devreden çıkarıldığı bir savrulma yaşadı. 7 yıllık Cumhurbaşkanlığı hükümet sürecinde “Türkiye şahlanacak, aya, uzaya çıkacak” söylemlerine rağmen, maalesef bir arpa boyu yol alamadık. Cumhurbaşkanı Erdoğan, sürekli, “Şahlanıyoruz, Avrupa Türkiye’yi kıskanıyor” diyor. İnanıyor musunuz? Şahlanan ne ülkemizin durumu, ne de vatandaşımızın ekonomik gücü oldu. Asgari ücretin 22 bin 104 lira olduğu, emeklilerin açlık sınırının altında maaş aldığı, Et ve Süt Kurumu önünde bir kilo kıyma, bir kilo et alabilmek için dondurucu soğukta beklediği, Kent Lokantalarının önünün kuyruklarla dolu olduğu ülkemizde, ekonomik kriz, açlık, fakirlik, döviz kuru, işsizlik, enflasyon ve vatandaşların borçları şahlanmış durumda. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçilen 2018 yılından bu yana ekonomik göstergeler sürekli kötüleşiyor. Bir litre benzin ve mazotun neredeyse 50 lira sınırına dayandığı, avronun döviz bürolarında 40 Tl bandına çıktığı Türkiye’de yaşayan herkes derinleşen ekonomik krizi iliklerine dek hissediyor. Tarım ve hayvancılık politikaları iflas etmiş, çiftçilerin traktörlerine bile haciz gelmiş durumda.  İnsanımız bütçelerini denkleştirebilmek için kredilere ve kredi kartlarına sarılmış durumda… Ödenemeyen borçlar dolayısıyla, muhtarlıklar icra dosyalarıyla dolu… 2018’de TÜFE enflasyonu yüzde 20,30 iken 2024 yılını yüzde 44,38 ile kapattık. Gıda enflasyonunda durum farklı değil. 2018 yılında yüzde 25,11 olan gıda enflasyonu geride bıraktığımız 2024 yılında 43,58’e yükseldi. Son 5 yılda temel gıda maddeleri, kira, enerji ve ulaşım gibi zorunlu harcamalar 10 kattan fazla arttı. TÜİK'in 2025 yılı Mart ayı enflasyon oranı ise Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in tüm iyimser açıklamalarına rağmen yüzde 39,05 oldu. İğneden ipliğe her ürünün fiyatlandırılmasında önemli bir rol oynayan döviz kuru da şahlanışa geçenler arasında yer aldı. 2018 yılında dolar kuru ortalama 4,8 lirayken 2025 yılında 7,5 kat artış yaşayan dolar 36,5 liralara kadar yükseldi. Altında da durum farklı olmadı. 2018 yılında ortalama gram altın fiyatı 220 lira iken 2025 yılı Mart ayına geldiğimizde gram altın fiyatı 3 bin 420 liraya kadar çıktı. Ekonomi yönetimi her fırsatta maaş artışlarıyla övünse bile maaşların döviz ve altın karşısında alım gücü düştü. Emekli ve asgari ücretliye verilen maaş adeta harçlığa dönüştü. Bir diğer şahlanışa geçen ekonomik gösterge ise açlık ve yoksulluk sınırı oldu. 2018 yılı Şubat ayında 4 kişilik bir ailenin asgari geçim tutarı bin 637, yoksulluk sınırı ise 5 bin 331 liraydı. 2025 yılı Şubat ayına geldiğimizde dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 23 bin 324 TL’ye, yoksulluk sınırı ise 75 bin 973 liraya yükseldi. Bir aile, 4 ferdinin asgari ücretle çalışması durumunda ancak yoksulluk sınırına ulaşabiliyor. Türkiye'de 2018 yılında yüzde 16,5 olan geniş tanımlı işsizlik oranı, 2025 yılı itibarıyla yüzde 28,1’e kadar yükseldi. Derin ekonomik kriz altında ezilen üniversiteden mezun gencimiz de emekli olmuş 65 yaş üstü vatandaş da iş aramakta.  İktidar geçinemeyen vatandaşı sosyal yardıma muhtaç etti. 2018 yılında 2,6 milyon hane sosyal yardım alırken, her geçen yıl sosyal yardıma muhtaç hane sayısı büyüdü. 2024 yılı verilerine göre sosyal yardım alan hane sayısı 3 milyon 688 bin 378’e yükseldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, her fırsatta gençlere evlenerek 3 çocuk yapmaları konusunda çağrıda bulunuyor. Ülkenin içinden geçtiği derin ekonomik kriz gençleri evlilikten uzaklaştırıyor. Evlenenler de yapacakları çocuklara nasıl bakacaklarının derdine düşmüş durumda. 2018 yılında 142 bin 448 olan boşanma sayısı, 2024 yılında 187 bin 343’e yükseldi. 2018 yılında 553 bin 202 olan evlilik sayısı 6 yılda sadece 15 bin 193 kişi artarak 568 bin 395 oldu. Bu veriler, ülkemizin geldiği ve getirildiği çarpıcı noktayı özetliyor… Son olarak en başta anlattığımız Hz. Ömer’le (ra), ashab-ı kiram arasındaki diyaloğa gelelim… Acaba Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yanında yöresinde ülkenin geldiği bu fecaat durumu anlatabilecek kalibrede birileri var mıdır? Bu ekonomik, sosyal tabloyu özetleyecek eleştiriyi yaptığında Erdoğan, “Beni düzeltecek birileri var” diyerek bu durumu kabullenebilir mi? Hiç zannetmiyoruz! Zira Erdoğan, “Evimize ekmek götüremiyoruz” diye şikayet eden bir esnafa, “Tepkini abartılı buldum, al keyif çayı iç” diyerek üzerine çay paketi fırlatmıştı… Vatandaşın üzerine çay paketi fırlatan Cumhurbaşkanı, memleketin halini kendisine anlatacak danışmanlarına, MKYK ve MYK üyelerine ne fırlatır acaba? …