Size bugün bir köyden bahsedeceğim. Elazığ’ın Ağın ilçesine bağlı, bin nüfuslu, 150 haneli Beyelması köyünden. Bir Harput sevdalısı olarak Elazığ’ı bilirim. Şair Nazım Payam’ın yönetiminde çıkan Bizim Külliye dergisi bu şehri bana daha bir sevdirdi. (Azerbaycan Edebiyatı ağırlıklı 77. sayı şu an elimde) İzzetpaşa Vakfı himayesinde çıkan bir uzun soluklu dergi Bizim Külliye. Cami cemaati ve avludakiler de bu işe dâhil. Caminin sadece müezzin mahfili ile minber ve mihraptan ibaret olmadığını, ismi ile müsemma bütün bir dünyayı cami olduğunu en güzel şekilde ifade ediyor yaptıkları hizmetler. Caminin ufkunun avluda kalması maneviyat algımızın sığlığı ile yakından alakalı olsa gerektir. Cami cemaati camiye yardım ettiği zaman yaptığı bu iyiliğin bir ucunun ahirete ulaşabileceğine kati surette inanıyor, ama yol, su, okul, köprü, kimsesiz çocuklar ve hayvanlar söz konusu olduğunda aynı heyecanı göremiyoruz ne yazık ki.

Bu anlayışı tadilattan geçirebilmek için irili ufaklı hamleler lazım. Yazımın başında adını zikrettiğim Beyelması köyü tam da bunu gerçekleştirmiş. Sıkı durun: Beyelması köyü sakinleri, kış aylarında dolu hane sayısının azalması sebebiyle köyde sahipsiz kalan ev kedilerinin mama ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla Cuma namazı sonrası yardım toplamışlar. Toplanan bu para kış boyu aç kalan kedi ve köpeklerin mama ve gıda ihtiyacı için harcanacakmış. Üstelik bu şirin köyün gönlü güzel insanları bu yardımı on yıldır yapıyorlarmış.

Haberi gazetelerde okuduğumda memleketimize ve insanımıza dair umudum arttı. Üstelik bir sürü hayvan sevgisinden nasibi olmayan vicdan yoksunu insan müsveddelerine rağmen. Şiddetin insan eliyle doğaya yönelmesinden daha vahşi ne olabilir şu dünyada. Öfkesini kediden köpekten, ağaçtan çiçekten alan ruh yoksunları bu dünyanın sadece kendilerine ait olduğunu zannediyorlar.

Hayvanlara şiddet yerinde duran bir şey değil. Bu barbar ve vandal güruh şiddetin karşısında duranlara karşı da tırnaklarını sivriltip diş bilemekten geri durmuyor. İşte bunların son örneği: “Balıkesir’de iş yerinde beslediği yavru köpekleri gezdiren Zübeyde Hazar, iddiaya göre kimliği belirsiz kişiler tarafından, ‘Burada köpek gezdiremezsin’ denilerek saldırıya uğradı. Kanlar içinde kalan Hazar, hastaneye kaldırıldı.”  Her gün bu örneklerin bir yenisi ile karşılaşmak mümkün. Zira hayvanlara karşı tahammülsüzlük ve şiddet sanki vaka-ı adiyeden sayılır hale gelmiş. Dini bütün, muhafazakâr, dindar kesimin hayvan hakları konusunda gerektiği kadar duyarlık göstermemesi ise başlı başına anlaşılmaz bir durum. Değil evinde, sokağında, kapı önünde bile kedi köpeğe tahammül edemeyen namazlı, abdestli insanların tabiattan kopuk din anlayışlarının ne denli pamuk ipliğine bağlı olduğu daha iyi anlaşılmaktadır. Diyanet’in tabiatla uyumlu bir din algısını yeniden inşa etmesi icap ediyor. Kur’an’ı anlamadan okuyan cami cemaatinin her biri bir kevni ayet olan hayvanat ve nebatata karşı dikkat ve ibret nazarıyla bakması elbette beklenemez.

Hayvanları koruma üzerine konuşmayı bırakalım, hayvanları koruyalım!

Doğal dengenin bozulduğunu ikide bir söyleyip ahlanıpvahlanmayalım; tabiattan gasp edilenleri bu gasıplardan geri alalım.

Sokak çocukları üzerine doktora yapmayalım, onları sokağın her türlü kötülüğünden koruyup kurtaralım.

Camileri tabiata, tabiatı camilere açalım. Kedi dostu Üsküdar Aziz Mahmut Hüdayi Camii imamı Mustafa Efe’ye buradan selam çakalım.

Camiler sadece namaza iştirak edenlerin evi değil, bütün çaresizlerin ve kimsesizlerin de sığınağıdır. Safları onlar için de sıklaştıralım. (Yine buradan görev yaptığı caminin abdesthanesini yıkanabilmeleri için evsizlere açan Gümüşsuyu Selimi Camii imamı Osman Görkem’e de selam gönderelim.)

Camilerin avlularına, sokak aralarına, pencere önlerine hayvanların aç kalmamaları için yem ve mama seferberliği başlatılabilir. Hiç olmazsa her sokakta camiye yakın birileri buna öncülük edebilir. (Soğuk hava ve kar yağışı sebebiyle yiyecek bulamayan yaban hayvanları için caminin hoparlöründen Türkçe ve Kürtçe anonslarla cemaatini doğaya yem bırakmaya çağıran ve kendisi de buna öncülük eden Muş’un Korkut ilçesi Taşlıca köyü imamı İbrahim Özkaya’ya da buradan kucak dolusu selam.)

Unutmayın hayvanları darp etmek, fiili eziyet vermek nasıl şiddet ise, onları aç susuz bırakmak, aşırı soğuk ve sıcaktan koruyacak asgari ortamlar bulmak için hiç çaba sarf etmemek de onlara karşı dolaylı bir şiddettir. Sofranızdaki lokmada onların da hakları olduğunu unutmayın.