Köyünüzden veya mahallenizden olup da ayrı gruplara

katılan, onların sloganlarıyla ayrı ve aykırılığını ortaya koymaya çalışanların

sloganlarına bakarak siz de ona karşı katı davranmayın.

Dış düşmanlara karşı kullanacağınız enerjiyi, iç düşman

üreterek tüketmeyin.

Sizin onunla beraberliğiniz yüzde doksan beştir.

Yüzde beşlik bir slogan ve o sloganın içini dolduracak

kadar bilgi kırıntısıdır.

Yüksek tahsilimde de ben bunu gördüm.

Konya Yüksek İslam Enstitüsü nde okurken hemen bitişiğimizde

Selçuk Eğitim Enstitüsü vardı.

Aramızı bir metre yükseklikteki bir duvar ayırırdı.

Bir akşam Vedat Aksu arkadaşımızın evinde otururken aynı

köyden olup solcu olan bir öğrenciye Seninle, Vedat la, filan ülkücünün

arasında ne farkınız var, üçünüz de aynı köydensiniz ve lise bitinceye kadar bu

işlere bulaşmadınız, şimdi ne oldu da sen solcu oldun dediğimde Kız meselesi

diye cevap verdi.

Mayıs 1989 da Fransa ya din görevlisi olarak gittiğimde

Avrupa daki işçileri yeni gören biri değildim.

Ben, 1973 yıllarında Fransa da işçiydim.

İşçilerimiz daha hanımlarını götürmemişler. Üç Cuma

namazını kılmamanın şiddetli tehdidini üzerlerinde taşıyorlar ve Milli Nizam

Partili, AP li ve CHP li insanlarımızın arasında hiç bir ayırım olmadan evinin

salonu geniş olan bir arkadaşın evinde ben onlara Cuma namazı kıldırıverirdim.

İşçilerimizi ve iç dünyalarının iyiliğini ben bilirim.

Dünkü yazımda bahsettiğim ve Diyanet in hepimizin eline

tutuşturuverdiği TÜRKİYE DE ANARŞİ VE TERÖRÜN SEBEPLERİ VE HEDEFLERİ isimli

kitaba göre sağcı, solcu ve de İslamcı bütün cemiyet ve cemaatler hainler

olarak tanıtılıyordu.

Bir Albay, bize kitabı dört derste özetledi.

Ben, bu şartlanmayla Fransa daki camime vardım. İlk gün

Teravih namazı öncesi vaazımı yaptım.

Namazdan sonra sarıklı, cübbeli, sakalı neredeyse

göbeğine varacak iki cemaat yanıma gelerek Senin ağzın Diyanet ağzına

benzemiyor, bizim camide de vaaz verir misiniz dedi.

Veririm ama yatsı namazından sonra, sahura kadar

serbestim diye cevap verince Biz de seni sahura kadar dinleriz, yarın almaya

geleceğiz dediler.

Ben de onlara Siz gelmeyin, Diyanet, beni Karabekir

paşaya emanet etti. Ben onun arabasından başka arabaya binmem diyorum, Bekir

bey bıyık altından keyifle gülüyor.

Karabekir paşa dediğim, Ecevit hayranı, Ramazan

orucundan başka oruç bilmez, Cuma namazından başka namaz kılmaz ama bir Fransız

kalesinin harap bir yerini camiye dönüştürmede ve dernek kurmada birinci

derecede çalışan ve dernek başkanı olan yaşlı, esmer mi esmer bir Kayserili.

Adı Bekir olduğu için onun adını Karabekir paşa koydum, o da çok memnun.

İkinci gün yatsı namazından sonra Karabekir paşayla

Cemaleddin Kaplan adına açılan camiye gittik, sahur yemeğini orada yedikten

sonra evimize döndük.

Üçüncü gün gündüz vakti Milli Görüş ün başkanı geldi ve

onların camisinde de yatsı namazı sonrası vaaz vermemi istedi.

Vaaz verebileceğimi, bir gün sizde bir gün Cemaleddin

camiinde yaparım ancak kimin camisinde isem diğeri de oraya gelecek ve sahur

yemeğini orada yiyeceğiz.

Buna Ülkücülerin camisini de kattık.

Üç günde bir üçünün camisinde vaaz veriyorum, Sahuru

beşimiz yiyoruz ve dağılıyoruz.

Ülkücü arkadaş bir gün Cemaleddin cinin evinde iken bana

Hocam, sen bununla bizim aramızı bulmaya çalışıyorsun ama birleşmemiz mümkün

değil. Bunlar Bayrak düşmanı diyor, ev sahibi de Evet diye cevap veriyor.

Ben, Hayır, bu, Bayrak düşmanı değil diyorum, ev sahibi

Hocam, beni savunma, ben bunun dediği gibi Bayrak düşmanıyım diyor, ben de

Hayır sen, bayrak düşmanı değilsin diyerek iddiayı biraz uzatıyorum.

Kendini Bayrak düşmanı olarak tanıtan ev sahibine sordum,

Nerelisin dedim, Afyonluyum dedi.

İstanbul da hiç yaşadın mı dedim, hayır dedi.

Evinin köşesinde çerçeveletip astığı Boğaz manzarasını

gösterdim. Manzaranın sağ üst köşesinde Türk Bayrağı var.

Sen, bunu buraya Boğaz manzarası için mi astın diye

sorunca Hocam be, yaramı derinden deştin bee. Valla dilimizle ne kadar inkar

etsek de konsolosluğa yaklaşırken uzaktan Bayrağımızı görünce tüylerim diken

diken oluyor beee deyince, ülkücü arkadaşa dönerek aldın mı cevabı.

Norveç te gördüm, iki emmioğlu, birlikte Milli Görüş te

çalışırken araları açılmış şehrin ana caddesinin öbür tarafına da öbürü cami

açmış.

İki emmioğlu iki camiyi yönetiyorlar, ben de konferans

için gittiğimde ikisinde de konuşuverdim.

İkisinin de görüşü aynı ama yönetim şeklindeki farklı

anlayıştan dolayı ayrılmışlar o kadar.

Biz, birbirimize benzeriz ve biz ayrılamayız.