Her yıl Recep ayı ve Regaib gecesinden bahsedilir, ilgili
hutbeler okunur. Bu vesile ile de barış konusuna temas edilir. Ben bu yazımda
bu konuda iki inceliğe dikkat çekmek istiyorum.
1- Cahiliyet döneminde bile can, mal ve namusa tecavüz
etmenin haram olması dolayısıyla bağırıp çağırmaların duyulmayışı sebebiyle
Receb-i esamm (sağır recep) denilen bu ayda savaş değil harp yapmak yasak
olunca arkasından Ramazan ayı geldiği için Şaban ayında da Müslümanlar kolayca
harbe çıkmazlar. Ramazan dan sonra gelen Şevval ayında harp yapmak yasak
değilse de bu ayda altı gün oruç tutmak önemli sünnetlerden olduğu için ve
arkasından da harp yapılması yasak olan Zilkade ayı geldiğinden Şevvalde
başlayan harp sona ermez, Zilkade ayına sarkar düşüncesiyle Şevval ayında da
Müslümanlar harbi başlatmaz. Zilhicce ve Muharrem aylarında da harp yapılması
yasaktır. Böylece senenin tam yedi ayında kendilerine saldırılmadıkça harp
yapmazlar. Ancak saldırı olursa savaşır, yani kendilerini savunurlar. Öyleyse
yılın yedi ayında harp yapmaktan kaçınan Müslümanların barışçı olmaları pek
tabiidir. Dolayısıyla Müslümanlar hiçbir zaman saldırgan olamazlar. Şu halde
İslam barışçı bir din olarak çıkar karşımıza. Evet! İslam barışçı bir dindir.
İnsanların huzuru için yegâne (biricik) bir nizamdır. Bu husus unutulmamalıdır.
2- Kur an-ı Kerim in Tevbe suresi 36.ayetinde Yüce
Mevla mız ayların sayısının kendi katında 12 olduğunu ve bunlardan dördünün
Haram (harp yapılması yasak) aylar olduğunu bildiriyor ama o dört ayı
belirlemiyor. Onların hangi aylar olduğunu Peygamberimiz Recep, zilkade, zilhicce ve Muharrem olarak
açıklıyor. Demek oluyor ki Peygamberimizin söz ve davranışları (hadis-i
şerifler) büyük bir öneme sahiptir. Sadece haram aylar konusunda değil birçok
mevzuda kapalı olan ayet-i kerimeler Peygamberimiz tarafından açıklanmıştır.
Namazın sadece kıyam, rükû ve secdeleri zikredilmiş ama bunlar nasıl
yapılacağı ve diğer hususlar tamamen peygamberimizin fiili ve sözleriyle
belirlenmiştir. Öyleyse Ben Kur an-ı kerimi kabul ederim; hadislere itibar
etmem diyenlerin iddiaları geçersizdir. Hadis-i şerifler Kur an-ı Kerim den
sonra İslam ın ikinci kaynağı olarak çıkıyor karşımıza. Buna itiraz gülünç
olur.
3- Senenin dört ayının haram olduğunu bildiren Tevbe
suresinin 36.ayeti ayların sayısının 12 olduğunu bildirirken bunun yer ve
göklerin yaratıldığı zaman beri olduğunu da açıklaması ilmiye sınıfının
(akademisyenlerin) dikkatini çok önemli bir noktaya çektiğini düşünüyorum.
Şöyle ki: ayların sayısı yer ve göklerin yaratıldığı zamandan beri 12 ise
günlerin sayısı da Kameri yıl itibarıyla 354, Şemsi (güneşle ilgili) yıl
itibarıyla da 365 gündür. Öyleyse astronomiye göre en az iki milyar, Zooloji
veya biyolojiye göre en az beş yüz bin seneden beri var olan bu dünyanın
günleri ve dolayısıyla ayları niçin artmamış veya eksilmemiştir Dünya güneşin
etrafında dolandığına göre dünyanın kendi ekseni çevresinde dönme hızı (1.666
km) aynı (saatte 1.666 km) kalmak şartıyla bu dolanma hızı artsaydı günlerin ve
dolayısıyla ayların sayısı azalacaktı. Bu dolanma hızı azalsaydı senenin günleri
ve dolayısıyla da ayların sayısı artacaktı. Böyle bir şey olmadığına göre
dünyamız güneş etrafında hep aynı hızla (saatte 108.000 km) dönmektedir. Peki,
bu gerçek önünde dünyayı yüzbinlerce, hatta milyonlarca yıldan beri aynı hızla
güneş etrafında dolandıran kimdir Şeklinde bir soru sorulmayacak mı Elbette
sorulacak. Peki, sorunun cevabı nedir Tereddütsüz bir şekilde Allah tır.
Öyleyse gelin o Allah ın emirlerine göre yaşayalım ki bizim dengemiz de
bozulmasın.