Bu bileşenler bir araya geldiğinde, yeni yılda belirlenecek zam oranının belirli bir aralıkta oluşacağı görülüyor. Ekonomiste göre zam oranı büyük olasılıkla yüzde 23 ile 25 arasında olacak. Bu aralık, hem ekonomik göstergeler hem de karar mekanizmasının önceki yıl uygulamalarıyla uyumlu görünüyor.
Geçen yıl uygulanan yöntem, analizde önemli bir referans noktası oluşturuyor. 2025 yılı için beklenen enflasyon baz alınmış, Merkez Bankası’nın tahmin bandının üst sınırı olan yüzde 26’ya yüzde 4 refah payı eklenerek yüzde 30 artış uygulanmıştı. Bu modelin yeniden gündeme gelme ihtimali yüksek. Çünkü Eryılmaz’ın aktardığına göre Merkez Bankası’nın 2026 yılı için hedef enflasyonu yüzde 16, üst bant tahmini ise yüzde 19 olarak belirlenmiş durumda. Bu nedenle hesaplamaların üst bant üzerinden yürütülmesi bekleniyor. Üzerine eklenecek yüzde 4–5’lik refah payı da zam oranını tahmin edilen seviyelere taşıyor.
Ekonomistin değerlendirmelerinde ayrıca alternatif bir senaryoya da yer veriliyor. Geçen yıl “Gerçekleşen enflasyon ile beklenen enflasyonun ortalamasının alınması” önerisi gündeme gelmiş ancak hayata geçmemişti. Eğer uygulanmış olsaydı zam oranı yüzde 32,5 seviyesine çıkacak ve refah payıyla daha da artacaktı. Bu durum, alternatif hesaplama modellerinin zam oranını nasıl değiştirebileceğini gösteren önemli bir örnek sunuyor. Eryılmaz’ın açıklamalarında bu yıl böyle bir uygulamanın beklenmediği özellikle vurgulanıyor.
Zam oranı üzerinden yapılan maaş hesaplamaları analizde bir diğer önemli başlık. Yüzde 23 artış senaryosunda net asgari ücret 27.187 liraya, yüzde 26 artış senaryosunda ise 27.630 liraya karşılık geliyor. Bu aralık, olası maaş seviyesinin nasıl şekilleneceğini netleştiriyor. Bu hesaplamalar, karar vericiler açısından olduğu kadar çalışanlar için de yeni yıl beklentilerini belirleyen temel bir gösterge niteliği taşıyor.
Analizin bir diğer bölümü ise enflasyon ve fiyatlama davranışları arasındaki ilişkiye odaklanıyor. Eryılmaz’a göre reel sektörde maliyetler yükselirken ücret artışlarının sınırlı tutulmaya çalışılması dengenin bozulmasına neden oluyor. Özel sektörün fiyat belirlemede gerçekleşen enflasyonun çok üzerinde artışlar uygulaması, ücret politikalarıyla fiyatlama davranışları arasındaki uyumsuzluğu ortaya koyuyor. Kamu tarafında yönetilen fiyatların gerçekleşen enflasyona göre artırılması ise sistemi daha da kırılgan hale getiriyor. Bu nedenle Eryılmaz, enflasyonla mücadelede tüm tarafların eşit sorumluluk üstlenmesi gerektiğini vurguluyor.




