Neden insanların arkasından konuşuruz?

Bu bir soru değil sevgili okur, soruya seni kışkırtma cümlesidir.

Gıyabında bir insanla ilgili konuşmanın nefse hoş gelen, şeytan tarafından süslendirilmiş bir tarafı olmalı.

O şimdi aranızda yok ve siz onu başkalarının yanında en olumsuz halleriyle konuşuyorsunuz. 

Daha doğrusu çaya, kahveye katık ediyorsunuz bu muhabbeti. 

Birini başkasının yanında kötülemek kötüleyen kişinin kendisini kötülediği kişiye kıyasla aklama teşebbüsüdür.

Gıybet eden kişi demek istiyor ki; benim gibisini ve benden daha iyisini bulamazsınız.

Dinleyenler ise gıybeti yapılan kişiye nazaran kendilerinin daha ahlaklı olduğu zehabıyla teselli bulmaya çalışır. 

Yüzüne karşı konuşma cesaret isteyen bir meseledir. Fakat şurayı da unutmamak gerekir ki kişinin varlığının ağırlığı lehte ya da aleyhte onun hakkında yüz yüze konuşmayı engeller.

Neden acaba?

Başkalarına koz vermek başkasının yanlışını ve kusurunu ona anlatmak ya da eleştirmekten her zaman daha heyecan vericidir.

Bu heyecan yasak ağaca tamah ederken duyulan heyecanın bir benzeridir. 

Yedikten sonra yasak ağacı insan utancını örten elbiseden sıyrılır.

Arkadan konuşmanın aldatıcı hazzı kişiye aynı zamanda mutlak emniyet vaat eder.

Aynı şey ölmüşlerimiz için de geçerlidir.

Ölülerin arkasından konuşulmaz ahlaki düsturu her ölümcül insanı ölü ile veya ölümle hesaplaşmaya doğru yöneltecektir.

Kelam ile ölünün yüzüne giden yol arasında bir sürü yol levhaları vardır.

Kolay kolay muvaffak olamazsınız ölünün önünden konuşmaya.

Arkası iletişime açık, önü iletişime kapalıdır ölümün zira. 

Gıybet etmenin karşılığı Kur’an-Hucurat Suresi’nde ölmüş kardeşinin etini yemeye eşdeğer tutulmaktadır.

Arkasından konuştuğunuz kişi –kendisi orada bulunmadığı zamanlarda savunmasız kalmış biri olarak koruma altına alınmıştır. 

“Ölü”, “et” ve” gıybetçi” İnsan ölüm denilen serüveni et sertliğinde yere çalar. 

Çünkü et bir dirimden sonra gelendir. Et biterse ruh da boşlukta kalır. 

Çürüyen etin, fersude olmuş anlamlar dünyasında karşılığı gıybet, yani dedikodu yapmaktır.

Ölmüş insanların arkasından laf söylemek değerler skalasından yere çakılmaktır. 

Meyyit olmuş bir insanın hiç akla gelmemesi gereken özelliği nedir?

İhtiyarlık doğal ölüme hazır insanın normal halidir.

Bu yüzden ihtiyarlara da sözümüzü kısa, öz ve iktisatlı kullanmamız icap eder. 

Çünkü ihtiyarlar da en az gençler kadar geriden gelene karşı duyarlıdırlar. 

Sanki oralarda bir yerlerde ciddi bir kaçak varmış gibi dünya ile sözleşmesi biten veya bitmek üzere olanlarla gıyapta konuşanlar arasında hep gizli bir anlaşma vardır.

Sen beni konuşma, beni dinle; bana yetiş; sen illa ki bir konu bulamamışsan beni izle.