Çelİşkİ, ortaya yeni bir fikir çıkacaksa iyidir. Ama
normal şartlarda çelişkinin iyi bir tarafı yok. Ortaya yeni bir fikir çıkacaksa
derken iki zıt fikrin çatışmasından yeni bir (üçüncü) fikir çıkabilir. Ama
çelişki zıddını yok ediyorsa bu durumda çelişkinin iyi tarafından bahsetmek
güçleşir. Çünkü iki çelişenin birinin diğerini yok etmesi durumunda çelişkiden
söz edemeyiz; burada iki zıddın birinin birini yenmesi yani galip gelmesi söz
konusudur. İki çelişenin birinden biri diğerini ortadan kaldırıyorsa burada
çelişkiden değil savaştan söz etmek gerekir. Çelişki bir araf durumu değildir.
Arafta yeni bir fikir ortaya çıkmaz. Çünkü araf zaten fikirsizliktir. Bir fikri
olmayan arafta olur. Fikir sahibi bir insan arafta değildir. Fikir sahibi bir
insan sahibi olduğu fikrin tarafında olduğundan dolayı arafta değil kendi
fikrindedir. Burada fikir sözcüğünü, insanın kendisinin ortaya koyduğu düşünce
anlamında kullanıyorum. Tabi başkası tarafından ortaya konulan fikre de taraf
olabilir bir insan; bu, fikir sahipliğinden ziyade başkasının fikrine inanma
yani taraf olma anlamına gelir. Veya da sahibi başkası olan fikrin sempatizanı
yani fanatiği olmadır. Şunu da belirtmemde fayda var; başkasının fikrine taraf
olmak ya da sahibi başkası olan bir fikre inanmak, yeni bir fikir ortaya
konulmuş demek değildir. Hâlihazırdaki bir fikrin taraftarı olmak anlamına
gelir. Arafta olmaktansa başkasının ortaya koyduğu fikre taraf olmak daha
iyidir. Kendi fikrin olması tabi ideal olandır. Burada ideal sözcüğünü iyi
anlamında kullanıyorum. Yoksa sözcüğün kökeninde var olan ideadan söz
etmiyorum. Ki idea, gerçekte olmayan anlamına gelir. Bir insanın kendine ait
fikri de gerçekte olmayan yani o insan o fikri ortaya koyana kadar öyle bir
fikir olmaması durumudur. Yoksa hâlihazırda var olan fikir ortaya konulmuş yeni
fikir olmaz; çünkü o zaten daha önce ortaya konulmuştur. Dolayısıyla çelişki
ile araf arasında büyük fark var. Bir insan arafta olmaktansa çelişkide olsun
daha evladır. Tabi çelişki yeni bir fikir ortaya çıkarıyorsa. Yoksa günümüzde
Türkiye de olduğu gibi çelişki yeni bir fikir ortaya çıkarmadan sadece çelişki
olarak kalıyorsa bunun arafla pek de bir farkı kalmıyor demektir. Dahası
çelişki iki çelişenin biri diğerini yok ediyorsa burada çelişki değil de savaş
var anlamına gelir. Ülkemizde her alanda savaş var.
Türkiye de insanlar hem Müslüman hem de Hıristiyan gibi
yaşıyorlar. Herhangi bir vatandaşımıza Müslümanlıktan başka bir din atfedilse
anında saldırır ya da en azından küfür eder. Oysa yaşantısına bakılsa
Müslümandan ziyade Hıristiyan olduğu ortaya çıkar. Herhangi bir Türk
vatandaşına İngiliz olduğu söylense söyleyenle kavgaya tutuşur. Ama yaşantısına
bakıldığında Türklükten eser yok. Tamamen bir İngiliz gibi yaşıyor; giyim
kuşamı İngiliz, yeme içmesi İngiliz, hâl ve hareketleri İngiliz. Bir insanın
giyim kuşamı, yeme içmesi, hâl ve hareketleri hangi millete benziyorsa o insan
o millettendir. Ama ülkemizde öyle değil; insanımız kendimize ait giyim kuşam
yerine İngilizlere ait giyim kuşama, kendimize ait yeme içme şekli yerine
İngilizlere ait yeme içme şekline, kendimize ait hâl ve hareket yerine
İngilizlere ait hâl ve hareketlere sahip yalnız sorsan Türk yani Müslüman.
Ülkemiz insanı bütün alanlarda çelişki yaşıyor. Fakat bu çelişkiden ne bir yeni
fikir çıkıyor ne de çelişenin biri diğerini yok ediyor. Öylece, arafta
bekleniliyor. Ülkemiz insanı kendi kendisiyle savaş halinde; ne yeniyor ne
yeniliyor ne de bir üçüncü yani yeni bir fikir ortaya çıkıyor.
Araftan çıkmak için hem devlet hem de millet olarak büyük
bir devrime ihtiyaç var. Büyük ve köklü bir devrim yapmak gerek!