Allah Teâlâ şöyle
buyuruyor: İnkâr edenler, kesinlikle diriltilmeyeceklerini ileri sürdüler. De
ki: Hayır! Rabbime and olsun ki mutlaka diriltileceksiniz ve yaptıklarınızdan
haberdar edileceksiniz Bu, Allah için çok kolaydır.
Şeddâd b. Evs den
(R.A.) rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz şöyle buyurdu: Zeki ve
akıllı o kimsedir ki, nefsine hâkim olur, nefsini dünyada hesaba çeker ve
ölümünden sonraki hayatı için çalışır, gayret eder, salih amel yapar. Âciz o
kimsedir ki, kendisini hevâ ve heveslerine tâbi kılıp amelsiz, ibâdetsiz ALLAH
Teâlâ dan cennet, mağfiret gibi birtakım temennilerde, dileklerde, kuruntularda
bulunur. Her yeni eskir, her doğan
ölür, her beklenen gelir Geleceğinden hiç şüphe olmayan ahiret, hesap vermek
üzere tekrar diriltileceğimiz hayattır. O büyük ve mukadder olan günde, dünyada
yapıp ettiklerimizin kaydedildiği amel defterlerimizi elimize aldıktan sonra
adalet terazileri kurulacak ve hesap görülecektir. Dünya hayatında yapmış
olduğumuz her hayrın mükâfatını göreceğimiz gibi, işlemiş olduğumuz her günahın
da hesabı sorulacaktır. O gün, kitabında salih amel ve iyiliklerin ağır bastığı
kimse kurtuluşa erecektir. Hayır adına tartıları hafif gelenlerse kendilerine
yazık etmiş olduklarına bizzat kendileri şahitlik edeceklerdir.
İman esaslarından biri olan, çoğu defa ALLAH Teâlâ ya
imanla birlikte zikredilen ahirete iman, insanın sorumluluk bilinciyle hareket
etmesini sağlar. Bu bilinçle hareket eden kimse dünya hayatında ilkesiz,
sorumsuz bir şekilde asla hareket etmez. Âhirete iman etmek, insan hayatına
tutum ve davranışlarına anlam katar, yön verir, değer kazandırır, varoluş
amacını hep diri tutar. Bu inanç ALLAH Teâlâ ya, topluma, aileye ve kendimize
karşı olan sorumluluklarımızı layıkıyla yerine getirmemizi sağlar. Bizim her
türlü tutum ve davranışımızdan haberdar olan bir Rabbimizin olduğunu, bütün
amellerimizin kaydedildiğini ve bunlardan bir gün mutlaka hesaba çekileceğimiz
şuurunu canlı tutar. Ahirete inanan bir
insan, hayatında her daim ölçülü ve tutarlı hareket eder. Kin, haset,
düşmanlık, nefret gibi duygularını törpüler. Affetme, bağışlama, hoş görme gibi
hasletlerini geliştirir. Bela ve musibetler karşısında sabırlı ve metanetli
davranır. Huzuru ve mutluluğu, ALLAH Teâlâ ya imanda ve O nun rızasını
kazanabileceği amellerde arar.
Ahirete inanmak ve ona hazırlık yapmak, şüphesiz dünyayı
ihmal etmek olarak da algılanmamalıdır. Nitekim Kur ân-ı Kerim de, Karun ile
ilgili ayet-i kerimede: ALLAH Teâlâ nın sana verdiğinden O nun yolunda
harcayarak ahiret yurdunu iste; ama dünyadan da nasibini unutma. Allah sana
ihsan ettiği gibi, sen de insanlara iyilik et. Yeryüzünde bozgunculuğu
arzulama. Şüphesiz ki Allah, bozguncuları sevmez buyrularak hem bu dünya için hem de ahiret
için çalışılması gerektiğine vurgu yapılmıştır. Teğâbun sûresi:7 Tirmizi, Sıfetul-Kıyame:25, No:2459, 4/638
Kasas sûresi:77
Ankebût sûresi:64