Vergi, vergi verenlere yararlar sağladığı için vergide zorlama yoktur. Verginin nimetlerinden yararlanmak isteyen vergi verir, yararlanmak istemeyen vergi vermez.
Adil bir yönetim sisteminde "vergi" ne gibi yararlar sağlar
- Vergisi ödenen mal sigortalıdır, hukuk tarafından korunur. Vergi beyanında gösterilmeyen mallar ise hukuk tarafından korunmaz.
Sadece bu prensip bile vergi vermeyi teşvik etmek için yeterli müeyyidedir. Vatandaş malını sigorta etmek istemiyorsa vergisini ödemez. Bundan dolayı zorlanmaz. Vergisini vermez ama malının sigortalanmamasına da katlanır.
- Vergisini ödeyen kimse, ödenen vergiler nisbetinde işyerlerine gelecekte krediler almayı istihkak eder. Tarım sektöründe de geçmiş on yılda ödenen vergi kadar kredi açılır. Bu kredi faizsiz ve icrasızdır.
Temel prensip şudur; ne kadar vergi, o kadar kredi. Kredi istihkak etmek istiyorsan vergi ver, kredi istemiyorsan vergi verme! Ayrıca verilecek kredinin faizsiz ve icrasız olduğunu bil.
- Altyapı hizmetlerinden de ona göre yani verilen vergiler nisbetinde yararlanılır. İşletmelere elektrik, su, gaz ve diğer genel hizmetlerde vergi nisbetleri ile destek yapılmış olur.
Her türlü altyapı hizmetlerinden yararlanmak istiyorsan, ben her türlü hizmetlerden yararlanmak istiyorum diyorsan, o zaman vergini ver ve bu hizmetlerden yararlan. Yok, ben altyapı hizmetlerinden yararlanmak istemiyorum diyorsan, o zaman sen bilirsin.
- Gayrimenkullerin ve tesislerin değerleri ödenen vergilerle belirlendiği gibi, yöneticilerin iş verme kredileri de ona göre düşürülür veya yükseltilir.
Gayrimenkul veya tesislerin herhangi bir sebeple, mesela istimlak sebebiyle değerinin tesbit edilmesi gerekip karşılığı ödeneceğinde, geçmiş yıllarda ödenen vergilere bakılır ve ona göre değerlendirme yapılır. Yöneticilerin ve iş adamlarının kredi nisbetleri de geçmiş yıllarda ödedikleri vergi nisbetlerine göre düzenlenir.
İşte bu sebeplerden dolayı vergi tamamen beyana dayanır ve mükellef tarafından ödenir. Ramazan ayında beyan eder. Kurban bayramına kadar ödemiş olur.
"Vergi" beyan edildikten sonra aynen "borç" gibidir, ödenmemesi hâlinde diğer borçlar gibi muamele görür.
Bu vesileyle tekrar hatırlatalım. İslâmiyet te borç ve alacaklar devlet tarafından teminat altına alınmıştır. Herkesin borçlanma limiti vardır. O borçlanma limiti de ödenen vergilerle yükselir veya düşer. Borçlanma limiti içinde yapılan borçlanmalarda devlet kefildir. Önce devlet öder, sonra borçludan alır. Borçlanma limitinin üstündeki borçları devlet ödemez ama devlet tahsil eder, mahkum eder.
Borçlu borcunu ödemediği zaman ona sadece borçlanamaz cezası verilir; mallarına, tesislerine ve işine el konmaz, iş yapmasına engel olunmaz, haciz yapılmaz. Yani, bu uygulama buna borç vermeyin, verirseniz biz karışmayız demektir. Böyle iflasa mahkum olan kimseye kişiler borç verseler de artık mahkemeye gidip dava edemezler. Bu durumdaki borçlardan dolayı, borçlu sonra itibarını kazanmış olsa bile dava edemezler ve alacaklarını isteyemezler.
Borçlu borçlarını ödediği zaman itibarı iade edilir. Borçlarını ödemesi için de kamu ona yardım eder. Şöyle ki, en az borcu kalanların borçları ödenerek en çok kimsenin borçtan kurtulması ve itibarının iade edilmesi sağlanır.
Vergi borçlarının hükmü de böyledir.
Kişi ödemesi gereken borcunu ödeyemezse, borçlanma ehliyetini kaybeder. Ama vergisini ödediği mallara sahip olur ve devlet onları korur.