Önceleri… Daha Gaziantep mahpushanesinde iken, öğretmenler kasetlerini getirmişlerdi.

Ağlayan bir adam vardı… Peygamberin hayatını anlatıyor, ağlıyor… İslam tarihini dillendiriyor, ağlıyordu.

Yaşlarımız icabı, bu neyin nesi, ümmet zulüm altında iken, müslümanların canları yanarken, ağlamak niye diye itiraz etmiştik birçok arkadaşımızla birlikte. Yavan ve gereksiz bir hal diye hoş bakmamıştık. Sonra… Okullar, binalar, haneler çoğalmaya, yükselmeye başlayınca, ülkede öne çıkmaya, dünyada kimi işleri yapmaya başladılar… Dışarı çıkmıştık.

Namazlı, yüzleri temiz, halleri güzel insanlarla karşılaştık. Eğitimliydiler, üstleri başları temizdi.

Hele, dünyanın farklı yerlerinde, Türkçe bilen öğrencilerin oluşturduğu okullar açmaları, elit toplulukların evlatlarını buralardan mezun etmeleri takdire şayandı.

Hep iyi niyetle, güzel gözlerle baktık olup bitene. Sonra… AK Partiyle, görünür görünmez bir koalisyon kurmuşlardı. Birçok kurum, bunlara teslim edilmişti.

Hatta bir defasında, TÜBİTAK’a gitmiştim… Daire başkanı olan bir arkadaş beni koridorda görünce koşarak yanıma gelmişti. Özel konuşmak istedi.

Bir kenara çekildik… Kitaplarınızı okudum… Bana burada hayat hakkı tanımıyorlar… Kendilerinden olmayana iyi davranmıyorlar dedi. Şaşırmıştım. İtiraf etmeliyim ki, böylesi bir iddiayı konduramadım onlara. Yapmazlar dedim içimden, bir yanlışlık var dedim.

Sonra, bir siyasi parti gibi davranmaya, siyaseti, hükümeti dizayn etmeye başladıklarını görünce, şüphelerim daha da arttı… Yine de, alttaki temiz insanlara bakarak, bunların niyetlerinin kötü olabileceğini hatırıma getirmek istemiyordum.

Nihayetinde, alttaki insanları tanıdığımız için, işin öbür tarafını bilemiyorduk.

Hükümetle karşılıklı atışmalarını, hesaplaşmalarını da, uzun süre beraber oldular, şu an iktidar kavgasına tutuştular diye yorumladık…

l5 Temmuz gündüzü, bir kişi gelip de, bunlar, fetöcüler darbe yapacak dese, hadi ordan derdim… Açık yüreklilikle bunu dile getiriyorum.

Ne yazık ki, sırtını Amerika’ya dayamış ve ruh sağlığının bozuk olduğuna inandığım kişi, sonunda darbe yoluyla iktidarı ele geçirmek istedi. Birileri, bu darbe kalkışmasını, tiyotro, oyun, hükümetin bir planı olarak lanse etmeye çalışması, gülünçtür, lüzumsuzluktur, girdikleri çukurdan çıkma çabalarıdır. Amerika’ya sırtını vermiş idrak yoksunu zevatın haberi olmadan, onayı olmadan, buradaki uzantıların hareket etmeyecekleri gün gibi aşikâr… Elbet, yola giderken, sağdan soldan, farklı unsurlar işin içine girmişlerdir, değişik çevreler yönlendirme yapmışlardır…

15 Temmuz hain girişimine oyun demek, tiyatro demek, düpedüz akılsızlıktır, meczupluktur. Bugün… Alttaki insanlar… Cumhurbaşkanının ifadesiyle, ibadetle meşgul olan insanlar, gözaltına alınıyor, tutuklanıyor…

Ortası, ticaret… Ve üstü ihanet şebekesi yurtdışında, keyif çatıyorlar.

Olan yine gariplere, kimsesizler oluyor… Adam, sırtını Amerika’ya dayamış, orada saltanat sürüyor… Doktoru yanında, yemek yapanları çok, elinden tutanları çok, akıl dağıtanları çok… Amerika güdümünde orada burada yürüyüp duruyor… Garipler yine gariplikler içinde…

Yürütülen soruşturmalarda, kovuşturmalarda, birçok yanlışlık olduğu ortada… İktidar edenlerin, adalet ve hukuku zedelemeden, vicdanları kanatmadan bu işleri yürütmeleri gerekiyor…

Keyfilikler, sahtekârın, amerikaya sırtını vermiş hainlerin elini güçlendirir…

Amerika’ya işbirliği içindeki hainlerin elini güçlendirmemek gerekiyor… Adaleti, hukuku üstte tutmak kaçınılmaz.