Belli ki biz biz olarak kaldığımız sürece AB kapısı suratımıza sürekli olarak kapanacak. Ama biz biz olmaktan çıkar onları efendi kabul eder ve onların her dediğini yerine getirirsek, kısacası dönüşüm ve başkalaşımımızı tamamlarsak, buna razı olursak belki AB üyeliğimiz söz konusu olabilecek... Bu da binde bir ihtimalden öte gitmiyor. Bu gerçeği bugünkü AB nin ağabeyi konumunda olan Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) yıllarından beri dile getiriyoruz. Çünkü, biliyorduk ki, Avrupa Ekonomik Topluluğu nun hedefi siyasi birlikti. Biz o yıllar bunu dile getirirken bazı Batı hayranları bunu da nereden çıkardığımızı, böylesine peşin hükümlü olmanın anlamı olmadığını söylüyorlardı. Her ne ise bizim dün ne dediğimiz şimdilik önemli değil. Ekonomik Topluluk olarak kurulan birlik bugün AB olarak karşımıza çıkmış bulunuyor ve bizdeki bir takım Batıcılar ille de bu topluluğa girmek için yıllardan beri yırtınıp duruyorlar. Madem ki bu ülkede düşünce özgürlüğü var öyle ise biz "girmeyelim" derken birileri de "İlle de girelim" diyeceklerdir..
Ancak AB ye girelim diyeler biraz daha samimi davransalar, AB gerçeğinin toplumumuzu rahatsız eden yüzünü gizlemeye çalışmasalar mesele yok. Ellerindeki medya gücünü de kullanarak AB nin çirkin yüzünü yıllardan beri gizlediler, ülkemiz için AB yi bir kurtuluş olarak takdim ettiler. AB ye girince bir anda milli gelirimiz fırlayacak, ülkede işsiz kalmayacak, herkes zengin olacak gibi bir hava estirdiler. Kitlelerde estirilen bu havanın cazibesine kapılar önünü arkasını hiç düşünmeye ihtiyaç duymadılar.
Ne var ki, AB ile müzakereler başlayıp birbiri ardı sıra gelen istekler toplumun canını yakmaya, incitmeye başlayınca eski AB havası dağılmaya başladığı gibi, artık rüzgar tersine esmeye başladı. Bu rüzgara sadece bizim gibi başından beri AB ye karşı olanlar değil, yakın zamana kadar destek verenlerin katkısı daha fazla olmaya başladı.
İşte bir zamanların katıksız AB yandaşı Dışişleri Bakanı İsmail Cem in tesbitleri:
"Türkiye nin AB üyeliği mümkün gözükmüyor. Türkiye ye karşı tarihsel komplekslerinden, dinsel bağnazlıkla ırkçı titreşimlerinden kurtulamayan bazı AB çevreleri, meydanı boş buldu ve adeta 500 yılın rövanşını almaya özeniyor."
Bu tespitlere itiraz mümkün mü
Papa nın dinimize ve Peygamberimize saldırıları, Fransız Meclisi nin kabul ettiği Ermeni soykırımını tanımayanların cezalandırılması ile ilgili yasa, Danimarka gibi bazı ülkelerde Peygamberimize hakaret içeren karikatürlerin yayınlanması, İngiltere de adeta başörtülü avına çıkılmış olması gibi daha pek çok olay Cem in sözlerini doğruluyor.
Bu arada uyum yasaları adı altında yerine getirilmeye çalışılan istekler zinciri de dikkatlice incelendiğinde görülür ki, AB nin niyeti bizi arasına almak değil, bizi başkalaştırmak, kimliğimizden soyutlamaktır. Biliyorlar ki ondan sonra bu millet fazlaca ayakta duramaz, Batı karşısında direnemez.
Yine uyum adı altında her mahallede kiliselerin açılması, azınlık vakıflarına getirilen düzenleme başkalaştırmanın ağırlık noktasını Hıristiyanlaştırmanın oluşturduğunu göstermiyor mu
İsveç Parlamentosu Dış İlişkiler Komisyon Yardımcısı Ahlin de İsmail Cem i doğrular nitelikte sözler ediyor:
"Bu kulübün üyesi olmak istiyorsanız, o kurallara uyulması gerekmektedir. Kriterlerin yerine getirilmesi durumunda AB nin hayır deme şansı yok."
Tabii AB nin kurallarına uyulduğu takdirde ortada biz kalmayacağımıza göre bu işten Türkiye nin zarardan başka kârı olmadığı açıkça görülür.
AKP iktidarının özellikle özgürlüklerin pekişmesi ve sivil iktidarların elinin güçlenmesi için AB ye girmek istediği gibi bir görüntü var. Görünen o ki, AB bizi kültürel olarak kendisine benzetecek ama özgürlükler noktasından hiçbir gelişme olmayacak. Çünkü, AB de ağırlıklı çevreler Müslümanlıkla ilgili bizdeki laikçiler gibi inanç özgürlüğünün önündeki engelleri kaldırmaya niyetli olmadıkları gibi, engeller daha da kalınlaşacak gibi görünüyor. Kısacası, AB üyeliği bize göre değil. Bu sevdadan biran evvel vazgeçmekte, kendi iç meselelerimizi kendi içimizde çözmeye çalışmakta yarar var.