28 Şubat Post Modern Darbesi, medyanın, bu darbeyi arkalayan sivil toplum örgütlerinin, bürokrasinin, yargının ve en büyük ayağında toplumu sindirme, biçimleme, korkutma paradigmasıyla militarizme selam durdukları bir süreçti.

28 Şubat sürecinde demokratlığından taviz vermeyenler için gelen “Andıç”lar süreci medyadaki anti demokratik temizlik harekatının başlangıcı oldu.

Türkiye bu karanlık dönemi, siyasal ve toplumsal sürecin yeniden şekillendiği bir boyutta yaşamak zorunda kaldı, insanlarımız darbe endişesiyle, darbe korkusuyla günler geceler boyu yataklarında rahat uyuyamadı.

 Süreci arkalayan, destekleyen, gazetelerinin manşetlerinde ilgisiz, alakasız başlıklarla kullanan, televizyonlarının ana haber bültenlerinde hançeresini yırtarak haber okuyan, bulunduğu konumu bu sürecin daha da ağırlaşması için beyanat veren, askerin brifinglerine koştura koştura giderek, “Ne oluyor? Bağımsız yargıya kim brifing verebilir?” diye bile sormayanlar bu sürecin aktörü oldular.

BALANS AYARI SÖZÜ VE HATIRLATTIKLARI

28 Şubat’ta demokrasiye balans ayarı yapıldığı söylenirken sürecin ağırlığını hissederek dik duran ve karanlık mihraklarca odak noktasına konulan, dik duruş sergileyen isimlerden biri olan rahmetli Mehmet Ali Birand 28 Şubat: Son Darbe belgeseliyle ilgili kendisiyle yaptığım röportajda;  "Dik duranlar elbette oldu, onların haklarını yememek lazım. Ama, büyük bölümümüzün yatacak yerimiz yok" demişti.

28 Şubat’ı darbelerin duvara çarpışı olarak niteleyen Birand, “27 Mayıs’ta 500 bin kişi yürüdü Menderes’in arkasından. Üç gün sonra darbe oldu. Bir kişi bile yürümedi. Ondan önce kaç kere darbe oldu.

 Kimse kafasını çıkarıp da itiraz etmedi. Medya o dönemde, üniversiteler, iş çevreleri, laik kesim. Askerle birlikte bir bütündü. Bir bütündük. Orda demokrasi için hayır denir, böyle bir ilke yoktu ki. Asker ne yaparsa doğrudur, politikacı üç kağıtçıdır. Vatanını düşünmez. Ama asker düşünür, bürokrat düşünür. Beraber yaşadık bu dönemi. Benim de içinde olduğum bir süreç. Bizim ezberimiz buydu. Eğitimimiz buydu.