Avrupa medeniyetinin doğduğu topraklar, insan haklarını ve eşitliği savunduğunu iddia etmesine rağmen, Afrika kıtasında yüzyıllar süren bir insanlık trajedisine imza attı.
Sırf ten renkleri farklı olduğu için milyonlarca Afrikalı, Batılı devletlerin başlattığı ve sürdürdüğü köle ticaretine kurban gitti.
Portekiz'in öncülük ettiği sistem kısa sürede İngiltere, Fransa, Hollanda ve daha sonra Amerika'nın da dahil olduğu büyük bir sömürü mekanizmasına dönüştü.
Transatlantik köle ticaretiyle, milyonlarca insan evinden, yurdundan koparıldı; zincire vuruldu, gemilere dolduruldu ve köle pazarlarında satıldı. Kayıtlara göre, bazı köleler sadece birkaç kilo pirinç karşılığında satılırken, bazı köle tacirleri bir at karşılığında 25-30 köleyi takas edebiliyordu.
Kölelik yasaklandı ama etkisi hâlâ sürüyor. Hem Afrika’nın toplumsal yapısında, hem de Batı'nın modern refahında bu karanlık geçmişin derin izleri duruyor.

- TRANSATLANTİK KÖLE TİCARETİ NASIL BAŞLADI?
15. yüzyılın sonlarında Portekiz, Afrika’nın batı kıyılarında ticaret kolonileri kurmaya başladı. Başlangıçta baharat ve değerli maden peşindeydiler; fakat kısa sürede köle ticareti daha kârlı hale geldi.
Avrupa’dan gelen gemiler, kıtanın iç bölgelerinden zorla esir edilen veya yerel çatışmalar sonucu tutsak düşen Afrikalıları liman şehirlerine taşıdı. Bu insanlardan oluşan “yük”, Atlantik Okyanusu üzerinden "Yeni Dünya" olarak adlandırdıkları Amerika kıtasına gönderildi.
Afrika kıtasında özellikle Benin, Gana, Senegal, Gambiya ve Angola gibi ülkelerin limanları, köle ticaretinin merkezine dönüştü.
Bu süreçte tahmini 25-30 milyon Afrikalı esir edildi. Resmi kayıtlara göre gemilere bindirilen 12,5 milyon kişi vardı ama yolculuk öncesi veya sırasında ölenler dahil edildiğinde bu sayı çok daha fazlaydı.

- 1,8 MİLYON KİŞİ ATLANTİK'TE YAŞAMINI YİTİRDİ!
Köle ticaretinin en acı aşaması “Orta Geçiş” olarak bilinen Afrika-Amerika rotasıydı. Gemiler insanlarla tıka basa doluydu. Hijyen yoktu. Hastalıklar kol geziyordu. Zincire vurulmuş insanlar, haftalarca süren bu yolculukta neredeyse hareketsiz yatmak zorundaydı. Bu şartlar altında 1,8 milyon kişi Atlantik’te yaşamını yitirdi.
Yolculuk sonunda hayatta kalmayı başaranlar için de bekleyen bir kurtuluş değildi.
Brezilya, Küba, ABD gibi ülkelerde tarım alanlarında, şeker kamışı tarlalarında ya da madenlerde zorla çalıştırıldılar. Güney Amerika, özellikle de Brezilya, bu ticaretin ana varış noktası oldu. 1501-1867 yılları arasında sadece Brezilya’ya ulaşan köle sayısının 5 milyona yaklaştığı tahmin ediliyor.

- ÜÇ KÖŞELİ KÖLE TİCARETİ YÜZYILLARCA SÜRDÜRÜLDÜ!
Köle gemilerinin çoğu Avrupa-Afrika-Amerika üçgen rotasında hareket etse de binlerce sefer Amerika'da başladı, Afrika'ya devam etti ve yeniden Amerika'da sona erdi.
Bazı yolculuklar Newport (Rhode Island) ve Charleston (South Carolina) gibi ABD limanlarından başladı ve esirler dönüşte Amerika'ya getirildi.
Avrupa'da Nantes, Rochelle, Bordeaux, Liverpool, Bristol, Amsterdam ve Lizbon gibi limanlardan kalkan gemiler, Afrika'nın çeşitli bölgelerinden topladığı genç ve sağlıklı köle adaylarını Goree Adası'na götürdü.
Afrika, Avrupa ve Amerika kıtaları arasındaki üç köşeli köle ticareti yüzyıllarca Fransa, Portekiz, İngiltere ve Hollanda tarafından sürdürüldü.
Hollanda'nın 1652'de Güney Afrika'da kurduğu ilk kolonide 90 kişi bulunurken, 1795'e gelindiğinde köleleştirilen Afrikalı sayısı 16 bin 839'a ulaştı.

- NÜFUSUN 3'TE 2'Sİ KÖLELERDEN OLUŞUYORDU!
Senegal açıklarındaki Goree Adası, köle ticaretinin sembol yerlerinden biri. Burada kurulan “köle evleri”nde tutsak edilen Afrikalılar, gemilere binmeden önce günlerce hatta haftalarca tutuldu. Adeta canlı bir ticaret deposu gibiydi.
Benzer şekilde Kamerun’daki Bimbia limanı, Doğu Afrika’daki Bagamoyo ve Güney Afrika’daki Cape Town gibi yerler de köleliğin acı hatıralarını taşıyor. Özellikle Cape Town’da 1795 yılında nüfusun üçte ikisini köleler oluşturuyordu.

- KÖLELİK BİTSEDE ETKİLERİ BİTMEDİ!
İlk başarılı köle ayaklanması, 1791'de 22 Ağustos’u 23 Ağustos'a bağlayan gece o zamanki adı Santo Domingo olan bugün Haiti ve Dominik Cumhuriyeti arasında paylaşılan adada yaşandı.
1800’lü yılların ortalarından itibaren köleliğe karşı hareketler yükselmeye başladı.
İngiltere, 1807’de köle ticaretini yasakladı; 1833’te tamamen kaldırdı.
Fransa 1848’de, ABD ise 1865’te köleliğe resmen son verdi.
Brezilya ise bu süreci 1888’e kadar sürdürdü ve "Lei Aurea (Altın Kanun)" ile köleliği kaldıran son ülke oldu.
Ancak yasalar köleliği bitirse de etkileri bitmedi.
Afrika ülkeleri, hâlâ bu tarihin ekonomik, kültürel ve toplumsal izlerini taşıyor.
Yüzyıllarca süren sömürü, kıtayı sadece insan gücünden değil, aynı zamanda gelişme fırsatlarından da mahrum bıraktı.
Bugün bile Afrika’nın birçok bölgesindeki yoksulluk, eşitsizlik ve istikrarsızlık, bu karanlık geçmişin mirasıyla iç içe.





