Her sabah tatlı uykumuzdan muhakkak yeni zulüm haberiyle

karşılaşacağımızdan emin olarak uyanıyoruz. Adımız gibi eminiz ki yine bir

İslam beldesinde zalimler, nefislerinin ve inançlarının kaideleri gereği

Müslümanlara zulmetmiştir. Bu durum Osmanlı nın dünya siyaset sahnesinden

çekildiğinden beri Müslümanların sahipsiz kalması sebebiyledir.

Son yüzyılımız tarih sayfalarında İslam coğrafyasının

başına gelen zulümlerle yer alacak. Ülke, ülke nerede, ne kadar kişi öldü,

nasıl zulüm gördükleri tarih derslerinde anlatılacak. Bosna, her bir parçası

farklı toplu mezarlardan çıkan erkekleriyle; Suriye, deniz kıyısına vurmuş

Aylanlarıyla; Filistin, kolları, bacakları kırılmış, babalarının arkasına

sığınmış şekilde şehit edilen Muhammed Durreleriyle; Irak, Ebu Gruyb te

tecavüze uğramış Nurlarımızla ve diğer adını birden hatırlayamadığımız diğer coğrafyalar

nice hayat hikâyeleriyle

Gelecek nesiller, kitaplarında Iraklı Nur Bacımızın,

Size yalvarıyoruz; gelin ve kurtarın bizleri! Size, ailelerimize ve ülkemize

daha fazla utanç vermemek için ölmek istiyoruz! Bizi öldürün! Size

yalvarıyorum; Allah için bizleri, Amerikalıları ve onların piçlerini öldürün!

diyen mektubunu okuyacak.

Gençler Şeyh Ahmed Yasin in, Ümmetin suskunluğunu sana

şikâyet ediyorum! Bir halk yok mu Hiç mi kimse yok, Allah için ve ümmetin

namusu için kızacak Şerefli direnişçilerken, bizleri katil teröristler olarak

ilan edenlere karşı duracak! Omuzlarımıza el verecek ve gözyaşlarımızı silecek

bir bakış. Bu ümmetin kurumları, sivil güçleri, partileri, teşkilâtları ve

bariz şahsiyetleri, Allah için kızmaz mı diyen vasiyetine vahlanacaklar.

Tarih kitapları açlık sebebiyle ölen Suriyeli minik

kızın, Bu benim vasiyetimdir. Canım anneciğim! Senden benim güzel gülüşlerimi

hatırlamanı ve yatağımı olduğu gibi bırakmanı istiyorum. Ve sen ablacığım!

Arkadaşlarıma de ki: O açlıktan öldü. Ey Ölüm meleği! Acele et ve ruhumu al ki

artık cennette yemek yiyeyim. Ben çok açım. Ve ey ailem! Benim için korkmayın.

Ben sizin yerinize de cennette yiyebildiğim kadar çok yiyeceğim dediği

vasiyeti yazacaklar.

İslam coğrafyasında olan bu zulümler karşısında

Müslümanlar olarak seyirci kalamazdık. Çünkü Müslüman, Müslüman ın kardeşidir

emri ile muhataptık. Bizi kardeş kılan Allah tı (C.C.). Bu bize Allah ın bir

emriydi. İnsan ve kardeş olmamız gereği onlara sahip çıkmak vazifemizdi.

Müslüman ız ve kardeşimizin derdiyle dertlenmemiz gerekirdi.

Gücümüzün az olduğu, zayıf olduğumuz zamanlarda kardeşlik

vazifemizi yerine getirebilmek için çeşitli insanî yardım dernekleri kurduk. Bu

derneklerin çatısı altında kermesler, programlar yaparak elde ettiğimiz gelirleri

kardeşlerimizin yaralarını sarmak için harcadık. Onlara aş, yemek, hastalarına

ilaç ve her çeşit ihtiyaçlarını karşılamaya gayret ettik. Hastaneler,

yetimhaneler açtık. İnsanî yardım konusunda deprem, sel gibi doğal afetlerde

devletlerden daha önce müdahale edecek kadar da ileri düzeye ulaştık.

Savaşlarda, ablukalarda ilk müdahaleleri bile bu kuruluşlar gerçekleştirdi.

Diğer yandan bizim için de sadaka, zekât gibi dini vecibelerimizi hakkıyla

yerine getirmemizi sağladılar.

Fakat İslam ve mazlum coğrafya için yapmış olduğumuz

insani yardımlar vicdanımızı rahatlatmanın dayanılmaz hafifliğini bize

yaşatmasın. Mazlum coğrafyalarda fırın açmak, su kuyusu açmak, hastane yapmak

için yapmış olduğumuz kermesler, faaliyetler elimiz güçsüz iken belki bizi

kurtaracak olan amellerdir. Ahirette hesabımızı kapatmaya yetmeyecek.

Çünkü Allah bizi yeryüzünde halifesi olarak yarattı.

Meleklerine bu sıfatımız gereği Hz. Adem e secde ettirdi. Bize dünyada O na

yakışan fiilleri işlememiz için hayat verdi. Bize adil temellere dayalı,

zulümlerin, sömürülerin yaşanmadığı, insanın Allah tan başkasına kul olmadığı

sistemi, dünyayı kurmak vazifesiyle yarattı. Rabbimiz insana, yeryüzünde

doğruluğun, iyiliğin, güzelliğin, faydalının, adaletin hâkim kılmak için ömür,

akıl, güç, irade verdi. Müslümanları dünyada saadeti sağlamakla sorumlu tuttu.

Bizim öncelikli vazifemiz bir halife olarak, elestte söz

vermiş bir Müslüman olarak bir yetime daha bakmak, aç ve açıkta kalmışlara

barınma sağlamak, silahlı saldırı sonucu ayağı kopmuş kişileri tedavi etmek

değildir. Bizim vazifemiz, zulüm sebebiyle çocukların yetim ve öksüz

kalmayacağı dünyayı kurmaktır. Bizim vazifemiz, zulüm kimden gelirse gelsin,

mazlum kim olursa olsun zalime engel olmak, zulmü önlemektir. Allah ın

yeryüzündeki halifesi olmak için adaleti doğru hak anlayışını hayatımıza ve

dünyaya hâkim kılmaktır. Hem bu dünya hayatımız, hem ahiret hesabımız için

Adil temellere dayalı Yeni Bir Dünya yı kurmaya

götürmeyen her faaliyet, halis niyetle yapılmış olsa bile zalim ırkçı emperyalizm

ve destekçilerinin zulüm dünyasını devam ettirmesine sebep oluyor. Son 13

yıldır buna şahidiz. Yapılan yardımlar sadece yara bandı mesabesinde çare

oluyor. En kısa zamanda yeni yaraların açılmaması, yeni mazlum coğrafyaların

olmaması, yeni savaşları açılmaması için İslam Birliği mutlaka kurulmalıdır.

İslam Birliği nin çekirdeği olan D-8 lerin her alandaki hazır projeleri hayata

geçirilmelidir.

Zira çocukların vasiyet yazdığı dünyada ahirette

çekileceğimiz hesap hiç kolay olmayacak. Vicdanımızı rahatlatan ameller, yerine

getirmemiz gereken, üzerimize farz olan amelleri unutturmasın!

Not: Yapılan amelleri hafife almıyoruz. Biz ihlâsla

yapılan her amelin karşılığını Allah ın vereceğine inanıyoruz!