Cumhurbaşkanı seçimine gelininceye kadar Türkiye büyük ümitler içine girmiştir.

-Türkiye de artık askeri müdahaleler olmayacaktır, artık demokrasi gelmiştir!..

-Türkiye de artık para ve ekonomi istikrarını bulmuştur!..

-Türkiye artık Avrupa Birliği ne girmektedir!..

Biz bunların hepsinin hayal olduğunu biliyorduk; nitekim hep yazdık, bize güldüler!

Şimdi biz onların hâline gülmüyoruz, ama yapılanlara baktıkça sadece acıyoruz

Bunun gerçek sorumluları AK Partililerdir; çünkü başından beri siyasetlerini Millî Görüş ve Adil Düzen düşmanlığı üzerine kurdular. Kurdular da ne oldu İşte, perişan hallerini hep beraber görüyoruz.

Ama bugünkü durumun zahiri sebebi ise iki kişinin yani iki liderin uzlaşmaz tutumudur.

Baykal ve Erdoğan uzlaşmaz tavırları ile ülke yönetimini perişan etmişlerdir.

Erdoğan, Gül üzerinde ısrarda ne kadar suçlu ise; Meclis in çalışmasını engelleyen Baykal da en az onun kadar suçludur. Bunların uzlaşmamasının Türkiye yi nerelere götüreceğini bilemez hâldedirler.

Her iki taraf da uzlaşmaktan bahsediyor, ama; uzlaşmayı karşı tarafın kendilerine tâbi olması şeklinde anlıyor. Erdoğan kapıları kapattı, öbürü yani Baykal gelmiyor diyor! Erbakan Hoca nın teşbihiyle söylersek, tam bir horoz dövüşü komedisi!

Acaba bir gün bunlardan biri çıkıp da Uzlaşmanın yolları nelerdir diye düşündüler mi, uzlaşma usulünü ve hukukunu ortaya koydular mı Hayır! Herkes kendi nefsî heveslerine karşı tarafın uymasını istedi.

Biz her zamanki gibi görevimizi yapalım bu yazımızda uzlaşmanın nasıl olacağını çözüm olarak anlatalım; beğenmediğiniz, hattâ düşmanı olduğunuz adil düzene göre uzlaşmanın yollarını yazalım. Kabul etmezseniz ne olur Millî Görüş ve Adil Düzene bir şey olmaz, ama siz bugünkü halden de beter olursunuz.

1. Uzlaşmanın birinci kuralı görüşmedir.

Görüşmeyi reddeden yahut şartlara bağlayan herkes suçludur. Uzlaşmadan yana değildir. Erdoğan görüşmeyi istemiş de Baykal reddetmişse Baykal suçludur; Baykal görüşmeyi istemiş de Erdoğan reddetmişse Erdoğan suçludur. İkisi de beklemiş, ben neden gidecekmişim, o gelsin demişse, o zaman ikisi de suçludur. Şimdi buna göre okuyucu karar versin, kim suçludur Genel duruma bakılırsa her ikisi de suçludur.

2. Görüşmede kurallar vardır.

Uzlaşmak için taraflar isteklerini ihtiva eden maddeler hazırlarlar ve karşı tarafa sunarlar. Burada altın kural vardır. Siz öyle önerilerle gideceksiniz ki, siz onların yerinde olsanız onları kabul edesiniz. Uzlaşmak isteyen böyle makul tekliflerle gelir. Karşı taraf alır, bunlardan kabul edilenleri kabul diye işaretler.

Kabulün de altın kuralı vardır. Bir sebebi varsa reddedersiniz, yoksa kabul edersiniz. Yani kabul asıldır. Reddetme ispatı gerektirir. Sebepsiz reddedenlerde bir uzlaşma kültürü yoktur demektir. Görüşmede uzlaşılan maddeler üzerinde tartışılır. Sonuca varılanlara göre karar verilir. Kalanlar uzlaşma dışında bırakılır, uzlaşmış olduklarında birlikte hareket edilir.

3. Uzlaşmaya varılamayan hususlarda taraflar işin olabilirlik seyrine bakılmalıdır.

Mesela, cumhurbaşkanı seçimlerinde Baykal ile Erdoğan aday göstermeyeceklerinde uzlaşabilirlerdi. Anayasanın emrettiği gibi hareket ederlerdi. Erdoğan, Gül, Arınç ve Baykal aday gösterilmeyecektir diyebilirlerdi. Ondan sonra milletvekilleri adaylıklarını koyacaklar ve milletvekilleri kime fazla oy verirlerse o seçilecekti. Anayasamız zaten bunu emretmektedir. Anayasada partiler aday göstermiyor, seçim gizli oluyor. Bu uzlaşamama ama sorunlardan uzak durma uzlaşmasıdır.

4. Olabilir ki, geri durma üzerinde de anlaşma olmayabilir.

O zaman güçlü kim ise o başkan olmalıdır. Dolayısıyla böyle bir uzlaşmaya taraflar yanaşmayabilirdi.

O zaman yapılacak şey nedir Yapılacak şey hakemlere gitmedir. Taraflar adaylarını çıkarırlar, hangimizin adayı başkanlığa daha lâyık ise hakemler ona karar verirler. Hakemlerden birini bir taraf, diğerini diğer taraf seçer. Bu hakemler de baş hakemi seçer. Hakemler tarafların gösterdikleri adaylar üzerinde tercih haklarını kullanırlar. Liyakat kriterine bakarlar. Ona oy verirler. Böylece uzlaşma olmuş olur.

Demek ki, uzlaşmada görüşme, reddetme ve kabul işlemleri vardır; uzlaşmayanlarda serbestlik, dayatmadan vazgeçme ve sonunda hakemlere gitme vardır. Hakemlere razı olmayan uzlaşmaya razı değildir demektir. İşte, aklın, mantığın, ilmin ve adil düzenin emrettiği budur.

Şimdi ya yeniden meclise geleceksiniz, ya da ikiniz de meclis dışında kalabilirsiniz ve aslında sizin cezanız bu olmalıdır. Ama yine de meclise girdiğinizi farz ediniz. Yine cumhurbaşkanı seçimi ile karşı karşıya olacaksınız. Yine benzer uzlaşmaz tavırları takınırsanız, o zaman meclis yeniden seçime gidecektir ki; bu durum Türkiye deki rejimin sonuna yaklaşması demektir. Bunun vebalini sehpalar bile temizleyemez.

Ben sizlerin yerinde olsam, ya uzlaşır ya da istifa eder ve en azından siyasetten bir dönem uzak dururum.