BAŞBAKAN Davutoğlu nun liderlerden görüşme talebi

genellikle yeni anayasa için bir adım olarak yorumlandı. Aslında bu görüşme

trafiğini ilk adım olarak nitelendirenler de bulunmakla birlikte geçen

döneminde yeni anayasa yapmak gündemden düşmeyen konusuydu. Bunun için

oluşturulan komisyonda anlaşmaya varılan 60 civarında maddeye rağmen sonuç

alınamayışı hatırlandığında bu yönde yapılacak temasları ilk olarak

nitelendirmek yanlış olur. İster ilk adım ister yeni adım olarak nitelendirilsin

yeni anayasa ile birlikte başkanlık sisteminin birlikte gündeme getirilmesi bu

dönemin de sonuç alınmadan geçeceği anlamına gelecektir. Başbakan Davutoğlu

liderlerle görüşmesinde yeni bir anayasaya duyulan ihtiyacı dile getirip

muhtevası üzerinde durmayacaksa ters bir yanıt almayacaktır. Ama yeni anayasa

ile birlikte başkanlık sistemini de gündeme getirecekse temaslardan bir sonuç

alınması pek mümkün görünmüyor.

Bir takım kulis bilgilerine sahip olduğunu söyleyen bazı

bürokratlar Davutoğlu nun liderlere başkanlık sistemi ile değil yarı başkanlık

sistemi ile gideceğini belirtiyorlar. Hâlbuki tek parti iktidarı olduğu sürece

yarı başkanlık sisteminin uygulanmakta olduğunu söylediğinizde aynı çevrelerde,

yarı başkanlık sistemi uygulanmakla birlikte bunun hukuki bir zemine

oturtulması için anayasa değişikliğine ihtiyaç duyulduğunu söylüyorlar.

Kısacası, aslında AK Parti nin de başkanlık sistemi için ortamın müsait

olmadığını düşündüğü, bu bakımdan Cumhurbaşkanı Erdoğan ı da kırmamak için bu

hamleyi yarı başkanlık sistemini anayasal bir zemine oturtmak istedikleri için

yaptığı yorumu yapılıyor. Elbette tüm bunlar kişisel yorumlardan öte gitmiyor.

Ancak, bu yorumlarda başkanlık sistemi konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan ın

ısrarcılığı gözden kaçırılıyor. Hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan ın başkanlık

sistemine giden yolun kendi partisi tarafından engellenmesini hoş görmeyeceği

gerçeği unutuluyor.

Daha öncede dikkat çekmeye çalıştığım ülkemizin bugün

için en önemli sorununun terör olduğu, bu önemli sorunun başkalık sistemi

tartışmaları arasında gözden kaçırılmasının doğru olmadığını bir kez daha

vurgulamak yanlış olmaz. Çatışma bölgelerinden her gün şehit haberlerinin

geldiği bir ortamda iktidarı ve muhalefeti ile tüm siyasilerin teröre

odaklanması, bu hususta önerisi olanların ortaya koyması gerekiyor. Aksi halde

liderlerle yapılan görüşmelerde ana konu yeni anayasa ve başkanlık sistemi

olursa terör yeni anayasaya katık yapılmış olur ki, bunun acısını millet olarak

çekmeye devam ederiz. Bu bakımdan sorunların öncelik sıralamasını karıştırmak,

çözüm bulunabilecek sorunları da çözümsüz hale getirir. Kaldı ki, başkanlık

sistemini ısrarlı bir şekilde dayatma anlamına gelebilecek tekrarlar

inatlaşmayı beraberinde getiriyor. Çünkü başkanlık sistemi dedikçe bazı muhalefet

partilerinin direnci artıyor, tepkileri sertleşiyor. Israr başkanlık sistemini

adeta şahsileştiriyor, Cumhurbaşkanı nın özel isteği gibi algılamaya sebep

oluyor. Hâlbuki ülke yönetimi ile ilgili sistem değişikliğini kişisel bir

olaymış gibi algılamanın anlamı da yok. Hiçbir makam kimse için kalıcı

değildir. Cumhurbaşkanlığı Sarayı olayı da sanki Cumhurbaşkanı nın kişisel bir

yaklaşımı gibi algılandı, böyle takdim edildi. Cumhurbaşkanlığı Sarayı nda da

bugün Sayın Erdoğan oturuyorsa yarın bir başkası oturacaktır. Görev süresi

bittiğinde sarayı cebine koyup götürmeyeceği gibi, başkanlık sistemi

getirildiği takdirde gelecek statüyü iş başında bulunduğu sürece kullanacak,

dönem bitince bir başkası o yetkileri kullanacaktır. Meseleye devletin

devamlılığı ve kalıcılığı açısından bakılabildiği takdirde pek çok tartışmaya

gerek kalmayacak ama kişiselleştirme ve böyle takdim söz konusu olduğunda

direniş oluşuyor. Yoksa başkanlık sistemini de içine alan yeni bir anayasa

hususunda mutabakat sağlamak zor değil. Mesele zıtlaşmaya dönüşünce hem

öncelikli konular arada kaynıyor. En önemli konu bugün için acil olmayan bir

konuya feda ediliyor.