Ülkemizde ortam giderek gerginleşiyor. Bunun sonucu olarak insanlar birbirlerini dinlemez oldular. Bununla da kalmayıp karşılıklı inatlaşma ve restleşmeler devam ediyor. Sanki insanlığımızı unutmaya, birer taş parçası olmaya başladık. Çünkü üzüntü verici bir olay karşısında gözyaşı dökmek birilerinin eleştiri konusu oluyor. Onlar istiyorlar ki, ölmek isteyenler varsa bırakın ölsünler. Ne kadar çok insan ölürse sanki onların siyasetine o kadar katkı sağlayacak. Böyle bir katkı peşinde koşanların siyasete ne yararı olabilir ki Bu yaklaşımı şahsen insani bulmuyor tasvip etmiyorum.

Sözü Bülent Arınç hakkında verilen gensorunun görüşülmesi sırasında bazı parti sözcülerinin Meclis kürsüsünden ettikleri laflara ve açlık grevlerine getirmek istiyorum. Açlık grevi sonucu ölümler intihar anlamına gelir. Bu yönü ile insanların intihar hakkı vardır gibi bir savunma doğru değildir. Bu arada birileri gerilen ortamın etkisinde kalarak ağlamasının da gülmek gibi duygunun dışa vurumu olduğunu unutmuş görünüyor. Dökülen gözyaşlarını şov olarak nitelendiriyor, eleştiri malzemesi haline getiriyorlar. Böyle bir yaklaşımı doğru bulmak kesinlikle mümkün değildir.

Peki, toplumda sahte gözyaşı dökenler, ağlamadıkları halde ağlıyor gibi yapanlar yok mudur Hatta bunu meslek haline getirmiş olanlar bulunmaz mı Bulunabilir. Ancak, bu tipler bulunabiliyor diye bir siyaset erbabının gözyaşlarını hafife alcı, eleştiri konusu yapıcı yaklaşım ne anlama geliyorsa, "Erkekler ağlamaz" söyleminin tezahürü değilse eğer utanç vericidir. Niçin ağlamasın insanlar Şahsen ağlamasını bilmeyenin gülmeyi de bilmeyeceğini, duygusuz bir tip olacağını düşünüyorum. İnsan yeri gelir ağlar, yeri gelir güler. Bunun için diyorum ki toplumu yaşanabilir kılan taş kalpli insanlar değil, duygusal tiplerdir. Hiçbir olay karşısında tepki vermeyen, mermer misali insanlarla birlikte yaşanabilir mi Bu tiplerle birlikte olmak öyle sanıyorum insanı çileden çıkartır, çıldırtır.

Yıllardan beri devam edip gelen terör olayları toplumun her kesimini germiş ve tahammülsüz hale getirmiştir. Bunun mutlaka sona erdirilmesi gerekiyor. Ve bu hususta en önemli görev de yöneticilere düşüyor. Çünkü bu terör olayının biraz daha sürmesi toplumda taş kalplilerin sayısını artıracaktır ve işin acı yanı toplum bu taşlaşmış kalplerin sahiplerini haklı görmeye başlayacaktır. Böyle bir durum toplumun düşman kamplara ayrılması anlamına gelir ki artık o noktadan sonra akıl ve mantık devre dışı kalır, her ağızdan intikam çığlıkları yükselmeye başlar. Sanıyorum böyle bir noktaya gelinmesinin bu ülkede yaşayan hiç kimseye bir yararı olmaz. İnsanların intikam çığlıklarının atıldığı bir ülkede yaşamak istemeleri sağlıklı bir ruh halinin ifadesi olamaz. Ağlamak ve gülmek, sevmek ve sevilmek gibi duyguları yitirmiş, sadece ölmeyi ve öldürmeyi düşünen insanlardan oluşan bir toplumu hayal bile etmek istemiyorum Böyle bir tip, insandan çok robot olabilir. Birileri robotların oluşturduğu bir dünyada yaşamak istiyor olabilirler ama biz insanı tercih ediyoruz. O sebeple esas olan insanın yaşatılması, duygularını serbestçe ifade edebilmesidir.

Ağladı diye eleştirir, güldü diye hafife almaya kalkarsak bilesiniz ki o toplumda insani olan her şey kenara itilmeye başlanmış demektir.

Siyaset uğruna her şeyin kullanılması, gülmenin ve ağlamanın eleştiri malzemesi yapılması da tehlikeli bir gidişin ifadesidir. Bize inancımızın emirleri doğrultusunda insana yaklaşmamız düşer. Ne yazık ki, ağlamayı eleştiri konusu yapanlar her ağızlarını açtıklarında sevgiden söz diyorlar, özgürlük diyorlar. Kısacası insan sevgisini kimselere bırakmıyorlar. Bu çelişkiler yumağına insanımızı ve ülkemizi mahkûm etmeye kimsenin hakkı yoktur. Kaldı ki, sahte gözyaşı dökenler ile sahte kahkahalar atanları insanımız rahatlıkla anlayabilir. Çünkü bu bir samimiyetsizlik ifadesidir. Hâlbuki siyasette samimiyet ve dürüstlük esas olmalıdır. Samimi gözyaşı dökenler bulunmalıdır ki insan yönümüzü unutmayalım. Şahsen taş kalpli olmaktansa duygusallığı tercih ederim.