Sultan V. Murad iyi eğitim almış, Batıyla ünsiyet kesbetmiş bir şehzadeydi. Sultan Abdülmecid‘in büyük oğlu olması hasebiyle tahtın en büyük varisçisiydi. Hatta bu yüzden pek çok evlilik yapmış kırktan fazla çocuğu olmuş olan babası Sultan Abdülmecid daha 38 yaşında hastalıkla pençeleşip acılar içerisinde kıvranırken, onun yerine geçme hayalleri kurmuştu. Bu nedenle babasının kendisini değil de amcası Sultan Aziz‘i tahta varis yapmasına pek öfkelenip, sindiremediği pek çok kaynakta doğrulanmaktadır. Yine bu doğrultuda Abdülhamid‘in hatıratında babaları hasta iken ona çok kızıp, hastalığı sırasında hiç ziyaret etmediği, onun davetlerine aldırmadığı anlatılır. Amcası Sultan Abdülaziz‘in on beş yıllık saltanatı sırasında kendisini tahta hazırladığı, tahta geçmek için bazı girişimlerde bulunduğu yine kaynaklarda belirtilir.
Fakat gelin görün ki, Şehzade Murad‘da, Ispartalı Eşekçibaşı Ahmed‘in oğlu olan Hüseyin Avni Paşa ve avanesi diğer paşaların amcası Sultan Aziz‘i korkunç bir şekilde katlettikleri haberi akıl hastalığına varan ciddi korkular uyandırır. Tahta geçse de kendinde değildir. Nitekim taht süresi de 93 günle sınırlı kalır. Tahtan indirilip yerine Sultan II. Abdülhamid, Padişah olur. Sultan V. Murad‘da ömrünün sonuna kadar Çırağan Sarayı‘nda hapis hayatı yaşar ve orada vefat eder.
Sultan Murad‘ın kötü bir hususiyeti de Mason locasına üye olmasıdır. Bu nedenle Sultan II. Abdülhamid‘in tahtan indirilmesi için iki kez girişimde bulunulur. İlk girişim Ali Suavi tarafından gerçekleştirilir. İhtilalcı Ali Suavi de daha sonra adı "Yedi Sekiz Hasan Paşa"ya çıkacak olan bir asker tarafından baskın sırasında başına yediği odun parçasıyla öldürülür ve V. Murad‘ı tekrar tahta çıkarmak için başlatılan isyan bastırılır.
Ne var ki, V. Murad ve çevresindekiler tekrar onu tahta çıkarmak sevdasından bir türlü vazgeçmezler. Bu kez Masonların desteğinde başka bir girişimde bulunurlar. Annesi Ferahfeza Sultan bu girişimin öncülüğünü yapar. Sultan Murad‘ın kız kardeşi Seniha Sultan da, anne Sultan‘ın en büyük destekçisidir.
V. Murad‘ın daha şehzade iken onun en büyük sırdaşının Seniha Sultan olması Ağabeyi Murad‘ı tahta çıkarmak için bir başka amildir. Şehzade Murad, Mason olduğunu ve Masonluğun mahiyetini hanedan azasından olan kardeşi Seniha Sultan‘a bütün teferruatıyla anlatmaktan kaçınmamış olması aradaki yakınlığı ve güveni göstermesi açısından oldukça önemlidir.
İşte Sultan Murad‘ın annesi Ferahfeza (Şevk-efzâ) Sultan ve bacısı Seniha Sultan (Adliye Nazırı Damat Mahmud Paşa‘nın eşi) ittifak ederek sabık sultanı tekrar tahta çıkarmak için işbirliği edip yola çıkarlar. Gerisini Mustafa Ragıb Esatlı‘dan dinleyelim:
"O sırada milletlerarası Mason localarının İstanbul Locası reisi ve Türkiye Masonlarının Üstad-ı azamı Kleanti Skalari adında biri idi. Rum ve İtalyan kanının birleşmelerinden doğan bu adam, Veliahd Murad Efendi‘nin Mason olmasına delalet etmiş ve bu suretle milletlerarası Mason teşkilatı ilk defa Osmanlı İmparatorluğu hükümdar ailesi arasına sokulacak ilk adımı atmıştı.
"Veliahd Murad Efendi Mason olunca, bu milletlerarası Mason teşkilatı için pek sevindirici bir hadise olmuştu. En büyük İslâm devletinin müstakbel padişahının bahusus "Halife" unvanı taşıyacağı -manen- İslâmların dinî reisi sıfatını haiz bulunacak bir hükümdarın Mason olması, Masonluğun ve Masonların küfürle, dinsizlikle itham edilemeyeceği muhakkaktı. Hatta Müslümanların daha az tereddütle Masonluğa rağbet edecekleri tahmin ediliyordu. Bunun için Sultan Murad‘ın cülûsu milletlerarası masonlukta derin sevinçlere sebep olmuş, birkaç gün sonra şuurunun bozup da üç ay nihayetinde hal‘ edilmesi de büyük keder ve teessüflere vesile vermişti.
"Milletlerarası Masonluğun en büyük merkezi İngiltere‘de bulunduğundan ve İngiliz devlet adamlarından birçoğu da Mason olduklarından Türklerden Mason olanlarda da Veliahd Murad Efendi padişah olursa Osmanlı - İngiliz münasebetlerinin bir kat daha iyileşeceğini ve İngiltere‘nin Osmanlı İmparatorluğu‘na karşı çok dost politika takip edeceğini düşünerek parlak ümitler besliyorlardı.
"İşte Sultan Murad‘ın saltanat makamına geçmeden evvel gerek memlekette, gerek memleket dışında hâkim olan bu fikirler, şimdi (Sultan Abdülhamid‘in Adalet Bakanlığını yürüten Damat Mahmut Paşa‘nın karısı ve V. Murad‘ın küçük kız kardeşi) Seniha Sultan‘ın zihnini kurcalıyordu. Herhâlde Türkiye‘deki Masonların reisi Kleanti Skalari veliahdlığından beri pek dostu bulunduğu Sultan Murad‘ın tekrar padişah olmasını en çok isteyenlerden biri idi. Bu adam, Türkiye Masonluğu dolayısıyla Avrupa Mason teşekküllerine, bilhassa İngiliz Masonluğuna dayanarak Sultan Murad lehinde başta İngiltere olmak üzere bazı devletlerin yardımını temin edebilirdi. Vaziyeti böyle mütalaa eden ve Sultan Murad‘ın tekrar cülûsu için bu sefer yapılacak teşebbüsün muvaffak olacağını sanan Seniha Sultan, fikrini Sultan Murad‘ın annesi Ferahfeza Sultan‘a da telkin ederek muvafakatini almıştı. Şimdi de Kleanti ile temas etmek ve Masonlar reisinin bu husustaki mütalaasını sorarak ne dereceye kadar yardım edeceğini anlamaktan ibaretti. Seniha sultan, padişahtan korktuğu ve o devirde bir İslam kadınının yabancı bir erkekle hususiyle bir Hıristiyan‘la görüşmesi caiz olmadıktan başka böyle bir hâl hünkârı da kuşkulandıracak ve büyük bir tehlike doğurabilecek mahiyette idi. Diğer taraftan Seniha Sultan, yine padişahtan çekindiği için Çırağan Sarayı‘na gidemiyordu. Nitekim Kleanti Skalari‘nin ve Masonların yardımından istifade etmek fikrini de Sultan Murad‘ın annesine, bir kandil günü ziyaretinde bir fırsatını bulup valide sultana açabilmişti.
"Masonluk Türkiye‘de henüz yeni kurulmuş bir cemiyet olduğundan -kapitülasyonların temin ettikleri masuniyetten istifade eden- ecnebi nüfuz ve himayesi altında bulunuyordu. Mason locası Beyoğlu‘nda, Boğaz‘ın bazı yerlerinde ecnebi tebaasından olan kimselerin müessese veya evlerinde toplantılara devam ediyordu. Mason locasına intihap eden Türkler de bin bir kayda ve ihtiyata riayet ederek gayet gizli bir surette locanın toplantılarına iştirak ediyorlardı. Bu itibarla Türk tebaasından olmayan Kleati Skalari Osmanlı zabıtasının takibatı dışında kalarak istediği gibi hareket etmekte serbest bulunuyordu. İstanbul‘daki masonları da bir araya getiren adamdı.
"Bunu düşünen Seniha sultan, masonlar cemiyeti reisi ile -Sultan Murad lehine- gizlice temas edecek becerikli, aklı başında ne söylediğini bilir"* adamlar bulup, temaslarını sürdürür. Mason liderleriyle anlaşır. Anne Sultan amacına ulaşıp oğlunun tahta çıkması için hiçbir fedakârlıktan çekinmez. Mason teşekkülüne büyük bir kutu dolusu mücevher göndererek yardımda bulunur.
Fakat tüm bunlar gizlilik içinde olup biterken hesap etmedikleri tahta bulunan Sultan II. Abdülhamid‘in istihbarat teşkilatı vardır. Dolmabahçe Sarayı‘nda ikamet etmek yerine Yıldız Sarayı‘nı tercih eden Sultan Abdülhamid‘in, Çırağan Sarayı‘ndaki uçan kuştan dahi haberi vardır. Olayı açığa çıkarır, failleri yakalar. Masonların reisini batı kamuoyununu endişelendirmemek için dokunmaz, fakat gerekli önlemleri alır, masonlara göz açtırmaz. Ana ve kız sultanları, sorgulayıp bırakır. Çırağan Sarayı bütünüyle kıskaca alınır. Sabık Sultan Murad‘ın 1905 yılında 29 yıl süren vefatına kadar bu durum devam eder. Masonlar tekrar pusuya yatarlar. İkbal günleri yakındır. Nitekim Sultan Abdülhamid hal‘ edildikten sonra artık Osmanlı Paşaları nezdinde Masonlarının itibarı arttıkça artar... Bu artış beraberinde on yıllık bir süreçte altı yüz yıl devam eden İmparatorluğun sonunu getirir...
* Mustafa Ragıb Esatlı, Bir Devrin Tarihi, Hazırlayan: İsmail Dervişoğlu, Bengi Yayınları, İstanbul 2010, s. 426- 430.



