Yüce Mevla, hayırlı işlerde yarışmamızı emretmiş;

Efendimiz SAV de bu ayeti kerime mucibince güzel ahlak ve ilim konusunda

Müslümanların birbirileri ile yarışmalarını, hayırlı işlerle övünmeyi ve

düşmana karşı böbürlenmeyi müstehap görmüşlerdir. İşte bu yüzden biz;

ecdadımızın bin seneyi aşkın İslam a verdikleri hizmetler ile ehli sünnet

inancını ve Müslümanları müdafaa etmeleri; ayrıca haçlı seferlerini diğer iç

düşmanları def etmeleriyle övünürüz. Yine bu güzel özelliklerinden dolayı

onların izinden gitmeye da gayret ederiz.

Ecdadımız 1.000 seneyi aşkın bir süre İslam a hizmet

etmiş ve Memlukluları da sayar isek 650 sene halifelik makamını layıkıyla

sürdürmüştür. Ancak son birkaç asırdır içinde olduğumuz durumdan ders almayarak

hâlâ rahatımızın kaçmaması için Allah ın birçok emrini terk etmemiz;

endişelendirici bir mesele olarak karşımızda durmaktadır. İşte tam bu noktada

bazı hususlara dikkati çekmek gerekir:

1. Hiçbir kavmin diğerine üstünlüğü olmadığı için

seçilmişlik diye bir mesele yoktur. Bu konuda Yahudilerin kendilerini seçilmiş

zannederek Allah ın emirlerinden uzaklaşmaları ve sonunda kaç defa belaya

uğradıkları; bize defaatle örnek olarak verilmiştir. İslam davasının önderliği

Yahudilerden alınarak Araplara, onlardan alınarak Türklere ve diğer milletlere

verilmiştir. Bunun sebebi seçilmişlik değil; ecdadın ihlas ve samimiyet ile

Allah ın dinine hizmet etmeleri; Müslümanları ve tüm mazlumları muhafaza ederek

zalimlere karşı mücadele etmeleridir.

2. Halifeliğin en son bizim uhdemizde olduğu doğrudur.

Ecdadın İslam dinine hizmetlerinden dolayı Allah Teâlâ, bu millete nice

fırsatlar vermiş; kendilerine çekidüzen vermeleri için nice ikazlarda

bulunmuştur. Eğer bu atıl ve rahat tavrımız devam eder ise Meâzallâh Allah

Teâlâ, bu davanın önderliğini bizden alarak belki de beğenmediğimiz ya da küçük

gördüğümüz milletlere verecektir. Zira Allah Teâlâ, yeryüzünü salih kullarına

miras kılmıştır.

3. Ümmeti Muhammed in toplu helaka uğramayacağı doğrudur.

Bu Allah Teâlâ nın bize lütfudur. Fakat Allah ın yolundan ayrılır isek Mevlâ

Teâlâ, bizi; açlık, hastalık, savaş, zulüm, korku (yani terör), toplumsal

karmaşa ve huzursuzluk gibi birçok afetle imtihan edecektir.

4. Allah Teâlâ, kâfirler istemese de hatta bir kısım

Müslümanlar istemese de davasını/dinini galip getirecektir. Fakat buradaki asıl

mesele; bizim bunda bir payımız olup olmadığıdır. Bazen İslam dini galip gelir

lakin bunda emeği olmayanlar mağlup olurlar, bir şey kazanamazlar. Bazen de

devletimizi kaybederiz; savaşı kaybederiz ama üzerine düşen sorumluluğu yerine

getirenler kazanırlar. Şayet Allah murat ederse sizi helak edip yerinize

başkalarını getirir.

5. Şayet Allah ın davası bize rağmen galip gelirse; Allah

muhafaza bu durum, bizim felaketimizle de sonuçlanabilir. Nitekim Mehdî AS

geldiğinde, öncelikli olarak kendisine itaat etmeyen ve Allah ın yolundan

uzaklaşmış Müslümanlar ile mücadele edecektir. Şayet biz Allah ın yolunda olur

isek Mehdî AS de bizimle birlikte olur. Şayet biz, Allah ın yolunda değil isek;

Mehdî AS ın zuhur etmesi bizim kurtuluşumuz değil felaketimiz olacaktır.

6. Geçmişte iyi işler yapmamız ya da iyi insanların

çocukları olmamız da bizi kurtarmayacaktır. Zira mühim olan akıbet yani doğru

yolda kalabilmek ve ölüm geldiğinde doğru yolda olabilmektir. Nice doğru insan

vardır ki son anlarında yanlış safta oldukları için yanlış üzere ölürler. Bunun

sebebi, bu kişilerin samimi olmamasıdır. Nice yanlış yolda olan ama o yoldan

kurtulmayı isteyen insanlar da eninde sonunda hidayete nail olacaktır. Allah,

hidayet etmeyince kul hidayete eremez. Lakin kul talep etmeyince de Allah

hidayeti nasip etmeyecektir. Ayrıca hepimiz Adem AS ın çocuklarıyız. Lakin

dedemizin peygamber olması, bizi kurtarmayacaktır. Yine unutmamak gerekiyor ki

gâlû belâ da yani insan ruhu yaratıldığında, hepimiz Allah a iman ettik. Fakat

mühim olan, dünya hayatına geldiğinde biat ve iman tazelemektir. Bu yüzden

kişi, buluğa erinceye kadar bu ilk ahdi üzeredir. Buluğa erdikten sonra

kendisinden ahit tazelemesi yani iman etmesi istenir. Eğer ahit tazelemez ise

ezelde vermiş olduğu o sözün bir ehemmiyeti olmadığı gibi aynı zamanda Allah a

verdiği sözden döndüğü için ayrıca hesaba çekilecektir.

7. Şu halde geçmişte yaptığımız iyilikler, o günde

kalmıştır. Allah bize ömür verdiği sürece iman üzere kalıp Allah yolunda

mücadele etmek gerekmektedir. Geçmişte çok hizmet ettik , biz eski

mücahitlerdendik gibi sözlerle geçmişle övünmek ya da çok hatamız oldu gibi

geçmiş için pişmanlık duymak gaflettir. Biz yaşlandık, bizden iş geçti demek

de bir nevi hayattan vazgeçmek yani dolaylı yoldan intihar etmektir. Ve bu da

Allah a isyandır, Allah ın verdiği nimetlere nankörlüktür. Bize düşen; ölüm

bize gelene kadar iman ve ihlas ile amel etmek; kıyamet bizim üzerimize kopana

kadar elimizdeki ağacı dikmektir.