Medya yüzeysel olarak takip edilirse ülkede  herşey yolunda görünür. Okullar tatile giriyor, herkes yaz planlarını yapıyor. Kimse durumdan şikayet etmiyor. Ortalık süt-liman, aslında fazlası ile  süt-liman. Türkiye nin hiçbir döneminde böylesine sessiz bir durum yaşanmamıştır.  İşin garip yanı da zaten bu. Ortalıkta inanılmaz bir sükunet hakim.  Adeta fırtına öncesi yaşanan bir sessizlik gibi.

Hadi diyelim ülke içindeki tüm olaylar "olağanüstü bir şekilde iyi idare ediliyor" Tabii, böyle bir şey yok ama bunu yazan çizen de yok. Dışardaki olaylar, etrafımızdaki gelişmeler neredeyse kontrolden çıkmak üzere ama bunun üstünde duran yok. Aslında durumları yansıtmaya niyeti olan da yok. İşin garip tarafı da bu zaten! Bunların nedenini bulmak gerekir. Çünkü bugünkü mevcut durum  sanal bir huzur ve yapay bir  iyilik göstergesidir. Bu yüzeysel dekorun arkası boştur. Gerçek tehlikeler pusuda beklemektedir.

Yakın bir geçmişte, İtalya da benzer bir metod kullanıldı.  Politik güç,  medyaya hakim olduktan sonra onun kanalıyla kitleleri uyutup, rahatlatarak ele geçirilmişti. Daha önceleri de mesela,  II. Dünya Savaşı yıllarında Nazi ve Faşist idarelerde ardından Komünist idarelerde medya yolu ile kitleler uyutulup, kandırılarak ve korkutularak idare edildi. Bunlar bilinen olaylardır. Ama bilinmeyen ve anlaşılmayan olay, şimdi Türkiye de nelerin olduğu hususudur. Daha da önemlisi, bu durumdan nasıl kurtulanılacağı konusudur.

İçeride Büyük Gizlilik Sendromu:

İçeride, büyük bir gizlilik ve acelecilik olayların gidişatına hakim olmaya başladı. Mesela, özelleştirme olaylarına bakınız: satışlar, satışlar Herşey satılıyor. Türkiye, adeta iflas etmiş tüccar havasına ve ruh haline sokulmuş. Elde ne varsa satılıyor. Hem de neredeyse yok pahasına. NEDEN    Milletin nesiller boyu fedakarlıklarla yaptığı, başardığı ve hiç te zarar etmeyen, iyi işleyen, iyi verim veren tesisleri satılıyor, hem de yabancılara. NEDEN   Bir Erdemir, bir Seydişehir olayı aynen bu kategoride.  Buradaki mantığın ne olduğu anlaşılmamaktadır. Hükümet neden bunları satmaya bu kadar azimlidir, neden bu kadar acele etmektedir İşin arkasındaki güçler, mantık ve çıkar nedir Bu hususlar, halka ve topluma  NE ZAMAN ANLATILACAK VEYA AÇIKLANACAKTIR Yoksa, burada da bir uyutma ve sanal iyilik sendromu mu işletilecektir.   Bu olaylar, bir çiftçinin en verimli tarlasını satıp, yamaçtaki çorak araziyi kendisine bırakmasına benzemektedir. Yani halkımızın daima fakir, geri kalmış ve zavallı durumda yaşatılması mı gerekmektedir Bu belli bir politika mıdır yoksa bir tesadüf müdür Bazı dış grupların isteği midir yoksa aynen Birinci Dünya Savaşı öncesi Osmanlı devletine uygulanan programların başka isimler altında tekrar Türkiye de uygulanmaya çalışılması mıdır

Dışarıda Gizlilik Sendromu:

Şu anda en önemli ve hayati konu Kıbrıs la ilgili  Ankara Anlaşması Ek Protokolü nün imzalanması  konusudur. AB, bunun hemen imzalanması için bastırmaktadır.  Rum tarafı, Ankara da temsilcilik açmaya, gemi yollamaya, uçak yollamaya o kadar hazır ve hevesli ki, şimdiden bunları ilan ve talep ediyor. Evet, bunu AB den yazılı olarak  talep ettiler bile.

Dışişleri bakanımız, aşırı bir kararlılık ve acelecilikle "imzalanacak" diyor . Dışişleri bakanlığında ise, kişilerin bilgi almak girişimlerine karşın, olayı anlatacak, sis perdesini aralayacak, halkı rahatlattıracak kişi pek bulunmamaktadır. Ya,"yetkimiz yok cevap veremeyiz" denmekte ya da çok kaba davranılmakta veya "sürekli toplantıda oldukları" mazereti kullanılmaktadır.

İmza yetkisi, Brüksel deki elçiye verilmiştir.  Kısacası, halkın haberi bile olmadan bu ek protokol sessiz, sedasız imzalanacaktır. Belki de gizlice oldu bile Asla bilgi verilmiyor ki! Gizlilik herşeye hakim.

Böylesine kritik bir olay, en azından mecliste genel görüşmeye açılmalı, milletvekillerinin, basının, halkın haberi olmalıdır. Bütün ülkeler, benzer konuları böyle halletmektedirler. Hatta böyle milli konuları, haftalarca çeşitli platformlarda tartışmaya açmaktadırlar. Ama bizde gizlilik esastır. Genel görüşme yapılmıyor ve yapılmaması için meclis-içi  taktik prosedürler uygulanıyor. NEDEN

Yangından mal kaçırır gibi, son derece acele bir şekilde bu iş bitirilmek isteniyor, NEDEN NEDEN   Ortada beklemeyi icap ettirecek bunca sebep mevcut iken, bu acele neden Eski çağlarda,  azledilen paşa veya vezirin kafası vurulduktan sonra cellat "kelleyi"  yıldırım hızı ile saraya ulaştırırmış, iyi bir bahşiş alabilmek için. O zamanlardan bir ata sözü kalmıştır. Manasız bir telaş ve anlamsız girişimler içinde olanlara " hayrola saraya kelle mi yetiştiriyorsun " derler.  İnsanın aklına nedense bu günlerde  hep bu ata sözü geliyor.

Son haberlere gore, Almanya Türkleri istemiyor. Papalık olumsuz ifadeler kullanıyor. Nis Anlaşması na gore, AB nin büyümesi 27 üye sayısında dondurulacak ve bu da Romanya ve Bulgaristan ın katılımı ile tamamlanacak. Fransa ve Almanya Cumhurbaşkanları bunu da ilan ettiler. O zaman herkesin sorması, hatta haykırması gerekir:  Madem durum ortada, o halde neden bu Ek Protokolü imzalıyoruz Neden Kıbrıs ı elden çıkartıyoruz Neden Kıbrıs ı bir hiç uğruna kurban ediyoruz Neden beklemiyoruz

Müzakereler başlasa bile, 20 yıl sürse bile yine Türkiye yi almayacakları çok net olarak belli olmuş durumda O halde bu KURBANI NEDEN VERİYORUZ  

Bu arada,"ilave mektup yazılacak, orada Rumları tanımadığımız ifade edilecek" diyerek halk, kamuoyu kandırılıyor Madem öyle, neden, tam o anlaşma ek protokolü üstüne şerh düşülmüyor Mühim olan halkı kandırmak mıdır Halkı sanal olarak yatıştırmak mıdır Yapay bir mutlulukla uyutmak mıdır yoksa doğru olanı yapıp, "hayır" diyebilmek cesaretini mi göstermektir Mühim olan hangisidir Bugün Türkiye de HANGİSİ YAPILMAKTADIR

Uyanmanın, silkinmenin ve hakikatleri görmenin zamanı gelmiştir.