Bu ülkede yayınevleri edebi türler içinde neden şiir

kitabı neşrinde çekinceli dururlar Bunun sebebini şair ve şiire bağlamak

gerekir.  Başka nedenler aramaya gerek

var mı sizce Kanaatımca başka sebepler de olmalıdır. Şöyleki şiir diğer edebi

türlere göre sanırım en zor olanıdır. Şair mısraları oluştururken en zor bir

işe giriştiğinin farkında olmalıdır. Çünkü roman bir yana hikaye yazmayacaktır.

Sadağında kelimeler bol olmalıdır. Bu da yetmez kelimeleri titizlikle

seçmelidir. Kelimeler dizelerde yerli yerine oturmalı ki okuyanı da rahat

ettirsin. İşte şiir budur! dedirtsin. Yoksa şair yerine göre okuyanı da rahat

bırakmayabilir. Çünkü şiir yeri geldiğinde sorgulatmalıdır da. Elbette rahatsız

da etmelidir. Bir sanat eserinin amacı toplumu sadece eğlendirmek, hoşça vakit

geçirtmek, sanatın bedii ve estetik zevkini vermek değildir.

Şairin bir derdi olmalıdır. Kendi varlık problemi her ne

kadar şiirlere yansısa da şair ideolojik de takılabilir sanatını o meyanda da

yazabilir, üretebilir ancak güdümlü olmamalıdır. Şayet şairin derdi gerçek bir

dert değilse edebiyat dünyasında ne işi var Şair saygınlığı ve tavrı net

olmalıdır. Egosunun kurbanı olan, sadece tribünlere oynayan, saçma ve

derinliksiz bir biçimde şiir yazan şairden hiçbir şey beklenmez. Şair,

konumunun gerçekliği ile kendi gerçekliğini bir birine karıştırmamalıdır. Kibri

şiirinin önüne geçemez. Kendini her şeyden büyük göremez. Şairin büyüklüğü

zamanla kendiliğinden ortaya çıkar. Zaman şairin hakkını verir zaten.

Şair samimi olmalıdır. Bir takım hesaplardan arınmış,

çıkar ilişkilerine kanmamış olmalıdır. Bir bakıma şiir samimi bir arayıştır. Bu

da şairin sınırlarını zorlaması anlamına da gelir. Bu bakımdan şair yapaylıktan

kendini kurtarır ve kurtarmalıdır. Nitekim şairi ayakta tutan da kendi

sınırlarının dışına çıkmasıdır. Arayışlarını bilgece ve bir avcı hassaslığıyla

ses avcılığı yapmasıdır.

İnsanlarda aradığımız erdem şairde de olmalıdır.

Yazdıklarıyla toplumun sesi olmalıdır. Ve şair zamana seslenmelidir.

Şiir, benzersiz olmalıdır. Yaşantıyı, duyguyu

olabildiğince yürekten anlatmaya çalışmalıdır. Yürekten yazılan şiirler şairin

açık gönüllüğüne inancı kolaylaştırır. Her ne kadar şair şiirinde kendini ele

vermemeye çalışsa da mısralara yansıyanlar yaşadıklarını veya hissettiklerini

açığa çıkarır.

Bir insan elbette hissettiği duyduğu keder, hayret, coşku

vs. nedenleri dışa vurmak için kaleme sarılmaz. Ama netice itibariyle şiirde bu

durumlar yer bulur ve bulmalıdır da. Şiir yerine göre deneyimlerin ötesine

geçer. Maverada dolanır. Kendine yeni yollar bulur. Bulmak da

mecburiyetindedir. Yoksa aynı yoldan gitmek, bir izi takip etmek şaire bir şey

kazandırmaz. Bu durumda olan bir şair taklitten öte gidemez. Kendini kör

kuyularda bulur.

Şair belki mutlak bir sahicilik için hareket eder ancak

gerçekte hiç de öyle gitmez. Şairin yaptığı bir yanılsama gibidir. Hissettirir,

duyurur, heyecanlandırır, coşku, ümit, karamsarlık, üzüntü, keder verir ama

acıları kendi derininde yaşar.

Kapalılık ve açıklık şiirde hep tartışılmıştır. Okuyucu

şiiri anlamak zorunda mıdır Bu bakış açısı her şairin düşüncesinde olmasa da

bazı şairler böyle düşünür. Şair yaşadıklarını veya hissettiklerini,

tasarladıklarını, düşlediklerini mısralara döker. Kapalı şiir yazan şairlerin

anlaşılmaz oluşu da bu içselliğe bağlı ve orantılıdır. Yani bir bakıma şiirde

de nesnel görüntü görüldüğü gibi olmayabilir. Bazı şairler, manzum ve açık

şiirin şiiri basite indirgediğini düşünebilir. Şairlerin ne tarz ve nasıl şiir

yazmaları kendi sorunlarıdır.

Usta şairler genç şairlere; iyi şiirlerin, okur hesaba

katılmadan ve usta şairlerin şiirlerinin ve şiirle ilgili görüşlerinin

okunarak, etüt edilerek, yazılabileceğini belirtirler. Bu fikir de şairlerin

şiir hakkındaki samimiyetinin bir göstergesi olarak kabul edilmelidir. Genç

şairler veya şair adayları yazdıkları şiirlerin heyecanıyla hemen bir

yayınevinin kapısı çalmaktalar. Kendi imkânları ile kitap çıkarmaktalar. Bu nedenle

de şiir kitaplarının standart sorunu göze çarpmakta dolayısıyla bir şair

enflasyonundan da söz edilmektedir. Bu durumda şiirle ilgili yazı ve yorumlarda

Şiir yazan çok (yayınlayan da) okuyan yok dedirtmektedir. Kendine güvenen,

nitelikli şiir yazan genç de olsa şairler elbette kitap sahibi olmalılar. Buna

kimsenin de itirazı olamaz. Öyle şairler var ki kitap çıkarmayı bunca birikim

ve niteliğine rağmen kitap yayınlama hususunda tereddütler yaşamaktadırlar. Bir

Yahya Kemal in bir şiirinin bir mısraı için otuz altı yıl beklediği düşünülürse

şiirin ne denli güçlü, iyi ve zorlu bir sanat olduğu daha iyi anlaşılabilir.

Şiir; samimiyet ve edebi güzelliğin niteliğinde geçmişten

gelen geleneksel derinliği içinde kendi tahtına kurulmalıdır. Gün geçtikçe usta

şairler aramızdan bir bir ayrılıyor. Türk şiirinin idamesi usta çırak ilişkisi bağlamında sürmese de  genç kuşak şairlerine büyük görevler düşüyor.