Sessiz sedasız geldi, ruh dünyamıza çeki düzen verdi, gönüllerimizi onardı, yeniledi. Ruh dünyamızda kıyametler kopardı. Her şeyi hallaç pamuğu gibi atıp yeni bir düzen verdi. Kimseye fark ettirmeden yine sessiz ve sedasız gidiyor. Oruç, müslümanın nefsine karşı bir kalkandır. İnsanın bütün mücadelesi nefsi iledir, gönlü ile insanın herhangi bir derdi yoktur.

Hazımsız nefisler vardır, her insanın nefsinin algı farklılıkları vardır. Bu yüzden oruç ayında yapılan birtakım aktivitelere nefis yön verir. Burada orucun bir suçu yoktur. Çünkü oruç derûnî bir haldir. Bu halin yaşanmasını ister kendisiyle iletişim kurmak isteyenlerden!

Fakat birtakım hazımsız nefislere sahip insanlar, oruç iklimine kendi nefislerinin rengini bulaştırırlar. Diğer insanlar da bu seslere kulak verince ortaya orucu lekeleyen durumlar çıkar.

Her güzelin ve güzelliğin düşmanı olduğu gibi orucun ve oruçlunun da düşmanı vardır. Bunlar bazen içeriden olur bazen dışarıdan! “İçeriden kast-ı mahsusa ile orucu düşmanlık yapılır mı ” derseniz, elbette yapılmaz cevabını vereceğim. Fakat gaflet ve nefis devreye girince düşmanın bile yapamayacağını yapar bu gibi kişiler. Kaleleri dışarıdan yıkmak zordur, kaleler genellikle içeriden yıkılır veya fethedilir.

Ramazan’da akordu bozuk seslere kulak vermeyenler huzur içinde oruçlarını tutup hâlisane dualarla onu uğurluyorlar. Buna hakları da vardır. Çünkü çirkin seslere kulak vermek güzel sesleri duymaya engeldir. Bazen da elinizde olmaz, fakat yine de “ıslah” için dua edilir.

Gaflet büyük bir vebaldir. Gafletinden gafil olmak ise daha büyük bir vebaldir. İşte masum olan oruca zarar verenler bunlardır. Oruç edeptir, oruç masumiyettir, oruç iyi niyettir, oruç içi dışı bir olmaktır. Orucu bağırtmak orucun edebine yakışmaz. Ne buyuruyor edebin peygamberi Size kötü söz söyleyenlere, sizi taciz edenlere karşı “Ben oruçluyum” deyiniz buyuruyor.

Oruç gece ile gündüzün yer değiştirmesidir. Gecenin farkına vardırıyor, gecenin kıymetini biliniz diyor, oruç nefsinize hâkim olunuz diyor, oruç beni üzmeyiniz diyor. Oruç sağlığınızın kıymetini biliniz diyor. Oruç çok yemeyiniz diyor, oruç az uyuyunuz, az yiyiniz diyor. Hatta enerjinizi idareli kullanınız anlamında az konuşunuz diyor.

Oruç ayı maddî ve manevî anlamda “paylaşma”nın adıdır. Orucu nefislerinize alet etmeyiniz. Üç kuruşun, beş dakikanın hesabına girmeyiniz. Hâlisane duygularla orucunuzu tutunuz diyor.

Oruç örselenmeye gelmez, gelmiyor da! Onun için orucu örselememek gerekir. Orucu bozan şeylerin kenarında köşesinde olmamak gerekir!

Orucun vakti tartışılıyor, ne olur yarım saat fedakârlık etseniz. Bunun için bas bas bağırmaya ne gerek var Nefislerine söz geçiremeyenler feryat ediyorlar. Oysa müslümanın vakitle bir sorunu yoktur, varsa vebal o başkalarınındır. Ben orucumu tam anlamıyla “tutmak” istiyorum. Bırakınız da tutayım. Orucumu örselemeyiniz. Nefisleri tahrik etmeyiniz!

Nefislere yönelik söylemler “nefsi” mutlu ediyor. Üç dakikanın hesabını yaptırıyor nefis! Niçin “boş yere!” üç dakika bekliyorsun ki diyor nefis! Nefis üç kuruşun, üç dakikanın hesabını yaptırıyor. Nefis üç kuruş için “insan”ı katil bile yapıyor.

Oysa oruç nefsi devre dışı bırakmak istiyor. Nefis ne kadar devre dışı bırakılırsa makbuliyeti o orandadır çünkü!

Orucu bu sene de örseleyenler çıktı. Dedim ya her zaman “güzel”in düşmanları vardır. Orucun vakti ile uğraştılar, orucu bozup bozmayan şeylerle uğraştılar, orucu örselediler. Hatta “su içmek” orucu bozmaz diye fetva vermeye kalkıştılar. Maalesef bütün bunları “oruç” adına yaptılar.

Oruç ayının alâmet-i fârikası olan “teravih” ile uğraştılar. Müslümanları camiden alıkoymak için ne diller döktüler. Hatta bazı gafiller teravih saatinde “eğlenceler” düzenlediler. Adına da Ramazan eğlenceleri dediler. Bu konuda biraz başarılı oldular. Camilerin önemli ölçüde boşalmasına sebep oldular. Önceki yıllarda daha dolu olan camiler, klimalara rağmen “yarı doluluk”la Ramazan’ı geçirdiler.

Peki insanları camiden uzaklaştırmakla ellerine ne geçti Allah onların sevabını mı arttırdı Cenneti mi garantilediler Oysa camiye gelen müslümanları irşat adına daha çok motive eden ve edecek olan hususlar üzerinde durulması için zihin yorsalardı!

Ramazan ayında “orucu” anlatmak için yapılan televizyon programları “gaflet”in bir örneği olarak geride kaldı. Ortada oruç yoktu, orucun edebi yoktu. Beceriksizliklerin öne çıktığı baştan savma programlar ve “nefisler” vardı. Dedim ya, nefis “reyting”i seviyor. Görünür kılınan kişinin enaniyetini kabartıyor. Yaramaz çocuklar gibi “Ben yaptım” dedirtiyor. Allah onları da bizi de ıslah etsin!

Not: 1 Ağustos Perşembe günü vefat eden sütun komşum değerli insan, “dava adamı”, son nefesine kadar “mücadele”yi elinden ve dilinden bırakmayan Mustafa Miyasoğlu’na yüce Rabbimden rahmet diliyorum. Makamı cennet olsun inşallah!