Galatasaray Sivas’a biraz tedirgin, biraz endişeli, biraz da kuşkulu gitti. Hava alabildiğine soğuk olacaktı. Üstelik Sergen’le Sivasspor ciddi biçimde ayağa kalkmış, en azından Carlos’un dönemindeki gibi yazlık formatında oynamıyordu. Üstüne üstelik de puan puandır diyerek tehlikeli bölge lafını da artık duymak istemiyordu. Galatasaray ise bunların hepsini alt alta topladığımızda yarışın bu hafta ilk oynayan takımı olarak rakiplerinin pazar pazartesiyi keyifle geçirmelerini de istemiyordu.

Maça direkt geçmeden önce önemli bir konuya temas etmek istiyorum. Kış koşullarının en ağır biçimde yaşandığı Sivas gibi bir şehrimizde ülkenin her tarafı karla kaplıyken böyle bir zemin bulmak beni çok sevinirdi. Hatırlarım; bu sahanın altına ısıtıcılar yerleştirirken burun bükenler vardı. Ama gördük ki, keşke ülkenin her sahasına, İzmir ve güney kentlerimiz de dâhil bütün statlarının altına bu ısıtıcılardan yerleştirebilsek.

Galatasaray’ın Melosu yoktu. Onun yerinde Selçuk’la Hamit değişerek görev yapacaklardı. Yaptılar da... Ama hal böyle olunca da öndeki hücum silahı sayısı zaman zaman eksik kaldı. Sabri dönmüştü. Bu şu demekti; Galatasaray’ın en azından sağ kanadı sağlama alınmıştı. Hem savunmada, hem de öne katkıda... Ama Bruma, ki, hâlâ ben bu oyuncunun büyük takımda oynayabilmesinin mümkün olmadığını savunuyorum, bir kanadı eksik oynatıyordu. Olcan hareketli, katkılı idi ama sakın ola ki bu maçtaki performansı kimseyi aldatmasın, büyük maçlara bakıp karar verelim. Yasin bir gol attı, sonra yattı gibi... Hamza kardeşimiz Yasin-Telles değişikliğini, ne yazık ki eldeki mecburiyetten yaptı. Şimdi dersiniz ki Telles  gol attı. Doğrudur ama o Sivasspor savunmasına kim gol atamazdı ki Bir yere daha takıldım. Burak çıktığında Emre’nin oyuna girişine... Umut ne güne duruyordu ki kenarda Sonra öyle mecbur kaldı ki Hamza kardeşimiz, bu hatasını Sneijder gibi oyuncu kenara alıp Umut’u oyuna sokmakla itiraf etti adeta... Böylece rakipte Sneijder korkusu kalmıyordu. Bu arada Sergen Yalçın, futbolculuğundan gelen görgüsü ile daha maçında 35.dakikasında Kadir’i alıp Batuhan’ı oyuna aldı. Çünkü Sivasspor’un öne çıkardığı topların hiç biri tutulamıyordu. Batuhan hem duvar oldu, hem de bunları tuttu. Hatta son saniyede bir de gol atıyordu neredeyse... Yani oyuncu değişikliği için 60. dakika diye bir kural yoktur.

Bence Sivasspor bu maçta kendi evi diye Sergen geldiğinden bu yana ilk defa bu kadar hatlar arası derinlikler bırakıp bu yenilgiyi gördü... Hal böyle olunca da yüklendiğinde Chedjou ile Koray ikilisine de kademe yapma, sıkışma şansı tanıdı. Hele hele Utaka’nın topları inanılmaz biçimde kaybetme cinayetleri olmasa idi, acaba ne olurdu

Sonuçta Galatasaray zaman zaman, hele hele sonlara doğru belli bir bölümde topu gezdirerek dinlendi, rakibe topu vermemeye gayret gösterdi. Bence bu maçtaki en olumlu Galatasaray görüntüsü bu idi... Çünkü 3-1 oynanıyordu...