Bismillâhirrahmanirrahîm!
TÜRKİYE’DE ekonomik kriz, orman yangınları, yükselişe geçen ahlâk tahribatı, dış politika faciaları, sosyal trajediler bitmeden; şimdi de bazı siyasi skandallar yaşanmaya başladı. İktidar ve ana muhalefet partisi arasında bitmek bilmeyen söz düelloları... Bunlara siyasi skandallar da eklenince çarşı büsbütün karıştı. Göz gözü görmez hale geldi.
Hiç beklenmeyen zamanda, 1 büyükşehir belediye başkanı 3 ilçesinin belediye başkanları ve bazı belediye meclis üyeleriyle birlikte AKP’ye katıldılar. AKP’nin kuruluş yıl dönümünde farklı illerinden 5 ilçenin de belediye başkanları iktidar partisine geçtiler. Düşündürücü olan, bir başkanın çeyrek asır milletvekili ve belediye başkanı olarak CHP’de siyaset yaptıktan sonra AKP’ye geçmesiydi. Olay üzerine kamuoyunda çok iddialar dolaştı.
Millî Gazete; yolsuzluk, siyasi ayartma, şantaj ve tehdit üzerine kurulmuş siyasi skandala “SİYASET BU DEĞİL” (15 Ağustos 2025) manşetiyle verdi. Haberini şöyle gerekçelendirdi: “Ekonomik kriz, hayat pahalılığı ve adalet anlayışıyla boğuşan vatandaş, çözüm beklediği siyasilerin skandal iddialarla gündeme gelmesinden rahatsız. Bunlar siyaset kurumuna olan güveni zedeliyor.”
Çok şahit olduk. Nice sağcının sol partilere; nice solcunun da sağ partilere gittiğini biliyoruz. Sağ ve solculuğun hiçbir içeriği yok. Bu savrulmalarda “çıkar ilişkileri” belirleyici oluyor. Sağcılık ve solculuğun yeniden ele alınması gerekiyor. Erbakan Hoca’nın şu sözü değerlerimiz yönünden daha tutarlıdır: “Ne sağdayız, ne solda! Hak yoldayız, hak yolda!”
DEMOKRATUR MU?
BAŞTAN beri “demokrasi”nin yanar-döner, zikzaklı yöntemine bir türlü ısınamadım. Bu yöntem insanları “net duruş” ortaya koymaktan uzaklaştırıyor. Kibir, bencillik, çıkar için çalışan insanlar haline getiriyor. Bir başkan kalkıyor, 23 senedir bulunduğu partisinden “bir günde” ayrılıyor. Vefakârlık ve sadakat dip yapıyor. Bir de sıkılmadan, “Ben zaten Cumhurbaşkanı’na uzak değildim; beni kardeşlerini, ablalarını görmüş gibi karşıladılar” diyebiliyor.
Aynı günlerde CHP’li Afyonkarahisar Belediye Başkanı Burcu Köksal’ın da AKP’ye geçeceği yönündeki “iddialar” kamuoyuna yansıdı. Görüşlerini paylaşmasak da, Başkan Köksal, daha “tutarlı” ve “sorumlu” davrandı. Partimde siyaset yapacak bir alan kalmasa bile, yine partide bir “alan” açarım, diyerek net konuştu: “Kapıdan kovsalar, bacadan girerim.” (15 Ağustos 2015)
Siyaset yapmanın da belirli kuralları olmalı, değil mi? Bir seçim döneminde herhangi bir partiden milletvekili veya belediye başkanı seçilmişseniz, oy verenlere saygınız için, süreniz içinde seçildiğiniz partide kalmalısınız! Türkiye’de halkı yok sayan, skandal sayılabilecek olaylar yaşandı. Bu sebeple, en kısa sürede “Siyasi Ahlâk Yasası” çıkarılmasının bir ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.
Cezayir’de 1991’de Abbas Medeni liderliğindeki İslâmî Selâmet Cephesi yüzde 54,2 oyla seçimleri kazanmıştı. Mısır’da ise Muhammed Mursi 2012 yılında yüzde 51,73 oy alarak cumhurbaşkanlığı seçimlerinin galibi oldu. Her ikisine de darbe yapıldı. Bu demokrasi mi; yoksa, halkın yönetime alet edilmesi anlamında demokratur oyunu mu, dersiniz?
TEYAKKUZ HALİNDE
KRİZLERLE çalkalanan Türkiye’yi bekleyen yeni bir tehlike var. Son aylarda ülkemizin dört yanını saran orman yangınlarını yaşıyoruz. Yaygınlığı sebebiyle “Türkiye yanıyor” ifadesi kullanıldı. Yanan orman arazilerini imara açtırmak isteyen “aç gözlüler” çıkabilir. Tüm millet olarak bir karış bile olsa, yanan orman arazisini imara açtırmamak için teyakkuz halinde olmalıyız.
Böyle bir faciaya sebep olmamak için Saadet Partisi güzel bir kampanya başlattı: “Senin Fidanın Hepimizin Yarını”; “Bir Fidan da Senin İçin Dikelim” başlığı altında gerekçelerini açıkladılar: “Dikili bir ağacım bile yok” diyenlerin, elektronik ortamda ad, soyadı ve isteklerini belirten form doldurtuyorlar. Bu olaydan sonra, DİB da fidan dikme kampanyası başlattıklarını duyurdu.
Saadet Partisi’nin teklif ve projelerinde Türkiye ve insanlığın faydasına olan güzellikler var. Baştan beri Gazze’ye “Barış gücü” ve “asker gönderip” oradaki ablukayı sona erdirmek için güzel öneriler sundular. İktidar; diplomatik ilişkiler ve sonuç alıcı tekliflere ilgisiz kaldığı için, şimdi de, dünyada konuya ilgi duyanlarla birlikte Gazze’deki soykırım, açlık ve zulüm ablukasını sona erdirmeye giriştiler.
“Uluslararası Necmettin Erbakan Özgürlük Filosu, Gazze’deki ablukayı kırmak için bu ayın son günlerinde yola çıkıyor. Zulme karşı direnişin, özgürlük için umudun yolculuğudur bu! Filomuz yolda! Sessizliğe karşı ses ol! Katkı sağla! Dua et! Destek ol!” Ne demişti Mahmut Arıkan: “Kaptan Saadet, rotamız Gazze!”

