Kur'an'ı Kerim'i anlamadan okumaya itirazlar var. Bunu zaman zaman ilim ehli de dile getirir, ömründe bir kere bile Kur'an'ı eline almayan da...

Buna rağmen Kur'an her daim arapçasından okunur. Tabi Arapça bilen veya ana dili Arapça olanların anlamama gibi bir sorunları yok. 

Sorun, anlamadan okumakta. Tabi hakikaten de sorun mu bir bakalım...

Kur'an, Yüce Allah'ın kitabıdır ve O'nun sözlerini içerir. Buyurdu ki: 'Eğer yeryüzündeki ağaçlar kalem, deniz de mürekkep olsa, arkasından yedi deniz daha ona katılsa, Allah’ın sözleri (yazmakla) yine de tükenmez. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.' (Lokman/27)

Kur'an 600 sayfa, Allah'ın kelamı sonsuz... Peki, bu durum nasıl açıklanır?.. Şöyle açıklamak mümkün: Yüce Allah, Kur'an'da temel mesajları vererek, insanlara 'hiç akletmez misiniz?' buyuruyor. 

Bu durumda insana Kur'an tabanında Kâinat'ı okumak düşüyor. E akıl boşuna verilmedi ya! Ancak altını çizmek lazım gelir ki; insan, her ne düşünürse düşünsün, her ne keşfederse etsin, her ne icad ederse etsin, o hususta Kur'an'da bir temelinin olduğunu akletmelidir. İşte buna tefekkür denir.

Bundan dolayıdır ki iman ehli herkesin Kur'an ile barışık olması, onu rehber edinmesi ve anlama çabası içerisinde olması gerekir. Buraya kadar kısaca Kur'an'ın illa ki anlayarak okunması gerekliliği üzerinde durduk. 

Peki Kur'an'ı me'al olarak bir kere baştan sona okumak yeterli olur mu?.. Hayır değil! Kur'an herhangi bir kitap değildir. Ondaki herbir mesaj farklı zamanlarda daha farklı, daha yeni ve modern mesajlar içeriyor olabilir. Kur'an'daki bu metod, kıyamete kadar insanlığa lazım olacak ve ışık tutacaktır. Çünkü Allah'ın kelamı sonsuzdur...

Bunun anlamı şudur: Kur'an bir hayat rehberidir. Yani insan, kendi kurtuluşu için hayatını onun gösterdiği istikamette sürdürmesi icap eder.

"Peki, Kur'an'ı anlamadan okumaya ne diyeceksin?" sorusu gelecektir... Onu da şöyle açıklayalım. Bir defa baştan şunu ifade edebiliriz. Kur'an'ı anlamadan okumak da bir ihtiyaçtır. 

Şöyle ki; Yüce Allah, 'Biz her şeyden çift çift yarattık.' (Zariyat/49) buyuruyor. İnsan ise ruh ve beden olmak üzere çift yaratılmıştır. Bunlar insan özelinde birlikte varlığını sürdürüyor olsa da aslında ihtiyaçları açısından iki farklı varlıklardır. Yani hem bedenin hem de ruhun illa ki karşılanması gereken ihtiyaçları vardır.

Bedenin hava, su ve besinler olmak üzere en temel üç ihtiyacı vardır. Şayet bunlar belli sürelerde karşılanmazsa, beden ölür... 

Tıpkı beden gibi ruhun da en temel üç ihtiyacı vardır ki onlar: İman etmek, Salih amel işlemek ve cihad etmektir. Bunu biz Asr Suresi'nden biliyoruz. 

Buyurdu ki Yüce Allah, 'Asra yemin olsun ki, insan hüsrandadır. Ancak, iman edip, salih amel işleyen ve birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler (cihad edenler) müstesnadır.' 

Bedenin su ihiyacı ne ise ruhun salih amel ihtiyacı da odur. Kur'an okumak da salih ameldendir. İnsan ihtiyaç duydukça su içer. Ancak suyun kimyasal ve fiziksel bir çok özellik ve görevleri vardır. Suyun bu durumuna vakıf olmayanlar su içmesin denilebilir mi?.. Hayır denilemez. O halde madem Kur'an okmak da ruhun en temel ihtiyaçlarındansa illa da anlayarak okumak icap etmez. 

Su nasıl ki bedenin susuzluk ihtiyacını gideriyorsa, Kur'an okumak ve diğer amelleri yerine getirmek de ruhun salih amel ihtiyacını karşılar. İsteyen herkesin su ile ilgili bilgi edinmesi mümkündür ve buna bir engel yoktur. Aynı şekilde her mümin de dinini öğrenmesi mümkündür ve de mükelleftir. Okuduğu Kur'an'ı anlaması için de imkânlar mevcuttur.

Bedenin en temel ihtiyaçları karşılanmadığı takdirde ölüm gerçekleşir. Oysa ruhta ölüm söz konusu değildir. Ancak onun da en temel ihtiyaçları karşılanmazsa hüsrana uğrar. 

Bu husustaki 'İnsan ve Asr Suresi' başlıklı yazımızın linki: https://www.facebook.com/share/p/1AuyauN4fL/ arzu eden okuyabilir.