Geçen haftaki yazımızın son satırlarında İlhan Berk in kaynakları hakkında bir yuvarlama yapmış ve şu soruyu sormuştuk: "Müslümanlara hitabeden kaynaklarla arası nasıldı "

Bu sorunun cevabıyla ilgili manzara ilk bakışta çetrefilli bir âlem sunuyor bize. Sözgelimi, yazdığı birkaç metni kabaca göz önüne alırsanız, maşallahı var İlhan Berk in diyebilirsiniz, aferin, iyi yaslanmış kaynaklarımıza. Burada şu soruları sorar ve boğazınızda bıraktırırız sözünüzü: İyi ama, bu yaslanmanın mahiyeti ne Ne maksatla gelmiş dayamış sırtını bu kaynaklara

 İşte o esnada, ona yakışmıyor bu söylemler dediğiniz metinleriyle karşılaşırsınız İlhan Berk in. Mülakatları, günlükleri, deneme tarzı yazıları arasında rastlarsınız bunlara. Tabii, onun dünyası hakkında yeterli bir birikime sahip değilseniz, şaşırır, hatta sizi mahcup ettiği için, küçük öfke seanslarına yakalanırsınız

Şimdi başa dönelim: Öncelikle şunu net bir şekilde ifade edelim; İlhan Berk in Müslümanlara hitabeden kaynaklarla arasını araştırmakla onun dine, hususiyle İslâm a olan akrabalığını araştırmak arasında çok büyük farklar vardır. İlkini araştırarak ikincisini sorgulamak maksadımızı aşar. Bununla birlikte, ikisi arasında doğrudan bir bağlantı da yok değildir. Söz konusu bağlantının ilmekleri arasında gezinmek isteyenler, isteklerinde tamamen hürdür. Böylesi bir kayıttan sonra, İlhan Berk i Müslümanların kaynaklarına yaslanmak bakımından "aferin" makamına oturtacak nitelikteki yapıp etmelerine göz atma vakti geldi diyebiliriz. Yalnız, buraya da bir not düşelim, kapsamlı bir makale için derlediğimiz fişlerimizden birkaçını sunmakla yetineceğiz şimdilik.

Bu bağlamda İlhan Berk in "Müslümanlar" (İstanbul Kitabı, Adam Yay., İst., 1994, s. 22), "İbn-i Hacer Heytemi ye Göre Bir Ulunun Hayatı Üstüne Konuşmalar" (Deniz Eskisi, Adam Yay., İst., 1993, s. 39), "Sandal" (Delta ve Çocuk, Adam Yay., İst., 1984, s. 48), vb. gibi metinleri kayıt altında tutulabilir. Eklenebilecek birkaç metin de dâhil onun bu eserleri, bizim şairle ilgili yanlış hükümler vermemize sebep olabilir. Belirtildiği üzere, bu metinler sahici bir dünyaya esaslı bir kulak kesiliş ürünü değildir. Tamamıyla İlhan Berk in çalışma standartları sonucunda ortaya konulmuş plastik ürünlerdir.

Bunu nasıl açıklarız Elbette yine kendi satırları üzerinden hareket edeceğiz. Mesela, yukarıda andığımız ikinci metniyle ilgili olarak kaleme aldığı "Bir Ulunun Yaşamı Üstüne Konuşmalar" (Şairin Toprağı, Simavi Yay., İst., 1992, s. 40) başlıklı tafsilatlı yazıda hayli ipucu bulabiliriz. Bir cümleyle özetleyelim: "İmam-ı Azam ın Menkıbeleri" adlı kitabı okuyan şair, bu kitapta altını çizdiği satırları defterine geçirirken küçük müdahalelerle alt alta getirir. Bilen vardır sanırım, İlhan Berk in bu plastik cerrahi yöntemi sadece bu metinle bağlantılı olmayıp, genel bir tutumdur.

Böylesi bir tutuma rağmen, İlhan Berk in başka bir kısım manzumesinde olduğu gibi, yukarıya çıkardığımız metinlerinde de nispî duygu yoğunlukları yoktur diyemeyiz. Hatta, gerek mensup olduğu İkinci Yeni hareketi şairleri gerekse onunla aynı dünyayı paylaşanlara göre, bu metinlere imza atabilen İlhan Berk, yürekli tutumundan ötürü bir adım beride sayılabilir. Zaten göbeğimizin çatlamak üzere oluşu da buna binaendir.

Fakat tam da bu aşamada, keşke diyorsunuz, İlhan Berk in kendi kendini öteki leştirici fiil ve söylemleri olmasaydı Elbette bunlardan da bir iki kaydı buraya düşeceğiz:

İstanbul, Galata, Pera gibi eserlerle alışılagelmişin ötesinde edebî denemelere girişen İlhan Berk, bir mülakatta son ikisi için şu hükmü veriyor: "Galata ile Pera bir kentin (Fethedilmeyen İstanbul un) çizgi dışı bir topografyasıdır." (Kanatlı At, YKY, İst., 1994, s. 129) Onun fetih ve sonrası İstanbul dan ziyade "ilk İstanbul"a sahip çıkışı bu örnekle sınırlı olmayıp, isteyenin İlhan Berk metinlerine müracaatta serbest bırakıldıklarını bildirelim.

Bir başkası, gerçi geçen günlerde (3. 9. 2008) gazetemiz yazarlarından Kâmil Yeşil mükemmel bir üslupla ortaya koymuştu; İlhan Berk, "Tanrı Tanımazlığım" başlıklı bir yazıyla piyasaya vuruyordu kendisini.  Bu yazıdan bir cümleyle iktifa edelim: "Her türlü inancı yadsıdım." (Uzun Bir Adam, YKY, İst., 1997, s. 72)

 Başka bir yazısında ise, "Kur an onca şiir yüküne karşın, korku kitabıdır sanki. Cehennem iki de bir önünüze sürülür. Bağışlamaya da pek yer verilmez." diyen (Güzel Irmak, Adam Yay., İst., 1992, s. 55) İlhan Berk, aynı yerde Şuara suresinin 224 ve 225. Ayetlerini genel bağlamından kopararak iktibas etmekte, dolayısıyla tahrifata girişmektedir.

Bütün bunlardan sonra şöyle diyelim: Bu dünyaya veda etmiş bir şairin günah defteri üzerinde durmak değil işimiz. Lâkin, bu defterde kayıtlı birtakım hususları okuyup anlamadan hüküm veren bazı zavallılara da şu realiteyi hatırlatmadan geçmek bize yakışmaz: İlhan Berk iyi bir şiircidir, iyi bir kalem sihirbazıdır, iyi bir şiir aktörüdür; olabilir. Ayrıca bunlardan faydalanmak da her şairin işi gücü arasındadır. Ancak, İlhan Berk in zihniyet dünyası takdir ve takdim edilecek bir dünya değildi. Noktayı böyle koyalım

P. K. 205, Ulucami, BURSA    *  www.cevatakkanat.blogcu.com