Geçen yüzyılın başında Osmanlı nın mirasının paylaşılması

ile ilgili haritaya uygun bir şekilde Suriye ve Irak ta sınırların değişmekte

olduğu giderek genel kanaat halini almaya başladı. Geçen yüzyılın başında

ortaya atılan harita ve bu haritada o zamanlar ortada olmayan bazı

devletçiklerin yer alması ve bu haritanın da İngilizlerin ürünü olduğu

düşünülürse aslında 3 seneyi aşkın süreden beri Suriye de devam eden iç savaş

ile ABD ve müttefikleri tarafından Irak ın işgali ile uygulamaya konulan bu

ülkenin bölünmesine yönelik planda düşünülürse Suriye ve Irak ın sınırları

yeniden çizilmek üzere. Bunun anlamı ise bu iki ülkenin ufalması ve bununla da

yetinilmeyip uzun yıllar gündemden düşmeyecek düşmanlıkların temelinin atılması

olayını yaşıyoruz.

Bugün için İngiltere nin ortada görünmüyor olması, buna

karşılık bölgeye yönelik geçmişte İngiltere tarafından hazırlanmış harita ve

planın uygulanmasında ABD nin ön planda görünmesini bu iki devlet arasındaki

bölgemize yönelik işbirliğinin bir ürünü olarak yorumlamak yanlış olmaz. Bu

arada, ortada görünmemeye özellikle dikkat eden İsrail in İngiltere ve ABD yi

meydana sürüp gelişmeleri yakından takip etmeyi tercih ettiğini bilmek

gerekiyor. Meseleye bu açıdan bakıldığında ABD ve İngiltere kendi çıkarları

doğrultusunda bölgemizi karıştırır, iç çatışmaları tetiklerken özellikle de

İsrail in çıkarlarına hizmet ettikleri bir gerçek.

Bu noktada Suriye de çatışmalar başladığı andan itibaren

Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu nun açıklamaları hatırlanacak

olursa birkaç ay içinde Irak ta Esad gidecek yerine muhaliflerin oluşturduğu

bir koalisyon gelecekti. AK Parti iktidarı bu görüşünde bir yılı aşkın bir süre

ısrarcı oldu. Giderek baktı ki işler bildikleri ve düşündükleri gibi değil,

daha doğrusu onlara söylenenlere pek uymuyor görüşlerini tekrardan vazgeçtiler.

İşte o günlerde basında ısrarla, Türkiye Suriye ile çatışmaya zorlanıyor ya

da Türkiye Suriye deki iç çatışmaya çekilmek isteniyor yorumları yapıldı.

Hükümet kanadından yapılan açıklamalar bizde de bu düşünceyi gündeme

getirmişti. Netice itibariyle bunca zaman geçmesine rağmen Suriye de ne yönetim

değişti ne de Türkiye bir çatışmaya girdi.

Şimdilerde ise benzer söylemler Irak konusunda

tekrarlanıyor bir taraftan, Türkiye yi Irak a çekmek istiyorlar söylemi

ısrarla tekrarlanırken öbür yandan, Sorumlu davranıyoruz, tahriklere gelmeyiz

açıklaması yapılıyor. Böylece sanki Irak ve Suriye de harita değişirken

Türkiye nin sadece olayları seyretmesi akıllı bir siyaset gibi takdim ediliyor.

Elbette, Türkiye komşulardaki gelişmelere aktif olarak müdahale etsin, ordusu

ile yürüyüp gitsin, her iki ülkede de belirleyici olsun demek insanımızın

gurunu okşayabilir. Ancak, bölgemize yönelik plan ve uygulamaların sahiplerinin

İngiltere, ABD ve İsrail olduğu düşünülür, özellikle ABD ve İngiltere ile

müttefik olduğumuz hesaba katılırsa, bölgemize yönelik Türkiye nin

müttefiklerinden bağımsız bir eylem geliştirmesi en azından şimdilik pek mümkün

görünmüyor. Böyle olunca da Türkiye ye gelişmeleri bekleyip görmek kalıyor. İki

komşu ülkede yaşananlar karşısında 60 yıldır üyesi olduğumuz NATO nun devreye

girmeye pek istekli olmadığı düşünülürse Türkiye nin yapacağı fazla bir şey de

kalmıyor. NATO nun devreye girmesi için bölgemizde özellikle ABD nin

çıkarlarının tehlikeye girmesi gerekiyor. Türkiye nin çıkarları aslında

NATO yu, ABD ve İngiltere yi ilgilendirmiyor.

Bu bakımdan Türkiye nin yeri geldiğinde seyircilik

pozisyonundan çıkabilmesi, en azından bunu yapabileceğini müttefiklerine

göstermesi gerekiyor. Belki o zaman kendi çıkarları ile birlikte Türkiye de

akıllarına gelebilir. Gelişmelere seyirci olunarak büyük devlet olunamaz.