Bir şeyler yazmak için bir sebebiniz olması lazım…
İyi ya da kötü bir nedeninizin olması lazım…
Ortaya atılan bir fikre karşı destek açıklamanız gerek ya da gördüğünüz yanlışa itiraz etmeniz gerek…
Ama muhatabınız Ali İhsan Karahasanoğlu ise işiniz epeyi zor, hatta imkânsız…
Zira ortada cevap verebileceğiniz seviyede ya da mantık çerçevesinde bir yorum ya da hakaret bulamıyorsunuz.
Hakaret etmeye çalışıyor ama onu da hakkıyla beceremiyor.
Dikkatlice izleyen ya da okuyan biri en fazla “saçmalıklar manzumesi”ne şahitlik ediyor.
Akit TV’de sabahları yorum yapan Ali İhsan Karahasanoğlu, “dükkân benim, istediğim seviyede davranırım” edasıyla karşısına da birini oturtarak Millî Gazete’nin her haberine sallıyor. Hatta öyle ki; yazmadıklarına da sallıyor.
“Nereden biliyorsunuz?” derseniz, televizyonlarda ya da yazılı medyada “Millî Gazete” geçen her söz ajanslar tarafından bizlere ulaştırılıyor.
Bizler ise mahallenin seviyesizi edasındaki bu arkadaşı pek de ciddiye almıyoruz. Hatta artık ajanstan gelen maillere de bakma ihtiyacı bile hissetmiyoruz. İpe sapa gelmez sözler, mantıktan, haktan, hukuktan, adaletten uzak yorumlar...
Elbette bizlerin de eleştiriye ihtiyacı var. Yapılan eleştirin de işimize yarayacak, önümüzü açacak belirli bir seviyede ve mantık çerçevesinde olması lazım.
Bu arkadaşın tek doğrusu var; o da Tayyip Bey…
Bu kafadakilere göre Tayyip Bey’in -haşa- hata yapma ihtimali düşünülemez dahi.
Neyse, konumuza gelelim...
Önümüze düşen son videosunda demiş ki: “ İsrail, 3 vekile (Necmettin Çalışkan, Sema Silkin Ün, Mehmet Atmaca) bakmış ki; bunlar CHP listelerinden seçilmişler, o zaman serbest bırakayım bari”…
Yukarıda da bahsettiğimiz gibi bu seviyesizliğe hakikaten cevap vermek mümkün değil.
Ama en azından Filistin ve Gazze konusunda bari, seviyenizden birkaç basamak yukarı çıkmayı deneseniz…
Ya da denemeyin, burası size çok yakışıyor…




