Mahfi Eğilmez…
Bir zamanların en çok konuşulan ismi…
Bir dönem ağzından çıkan kelime ve cümleler ekonomiye yön verdi…
Biraz kimliğinden bahsetmek gerekirse;
* 18 Nisan 1950'de İstanbul'da doğdu…
* Türk iktisat uzmanı, eski Hazine Müsteşarı, akademisyen ve yazar.
* Ankara Atatürk Lisesi'nde okudu.
* Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun oldu.
* Gazi Üniversitesi'nde doktora yaptı.
* Maliye Bakanlığında müfettiş yardımcısı olarak çalışmaya başladı.
* Hazine Müsteşarlığında çeşitli görevlerde bulundu, Washington büyükelçiliği ekonomi müşavirliği yaptı.
* 1997 yılında hazine müsteşarlığına atandı, ancak kendi tercihiyle kamu hizmetinden ayrıldı.
* Özel sektörde çeşitli finans kurumlarında yönetim kurulu üyelikleri ve başkanlıklarında bulundu.
* 2000-2010 yılları arasında İstanbul Bilgi Üniversitesinde, 2011-2017 yılları arasında Kadir Has Üniversitesinde ve 2018-2024 yılları arasında Altınbaş Üniversitesinde ekonomi ve maliye dersleri verdi.
* Yayımlanmış 26 kitabı ve çok sayıda makalesi bulunmakta.
***
Mahfi Eğilmez bugünlerde farklı bir ‘kuram’ ile gündemde…
Mahfi bey ekonomiye “Büyük Sessizlik Kuramı”yla baktı, bugünlerde;
Dünyada uygarlık olasılığına rağmen iletişimin olmayışı arasındaki çelişkiyi ortaya koyan Nobel ödüllü fizikçi Enrico Fermi'nin Büyük Sessizlik Kuramı’nı Türkiye’nin ekonomik sessizliğiyle ilişkilendirdi.
Mahfi Eğilmez, artan hayat pahalılığına karşı toplumun geniş kesimlerindeki tepkisizliğin dikkat çekici olduğunun altını çizdi.
Eğilmez, “Satın alma gücümüz eridi, özel okul fiyatları uçtu, ama kimse sesini çıkarmıyor” dedi.
Hazine eski Müsteşarı, ekonomist Mahfi Eğilmez, kendine ait internet sitesindeki ‘Kendime Yazılar’da Türkiye ekonomisini, 21 yaşındayken Pisa Üniversitesi’nden fizik doktoru unvanı almış olan İtalyan asıllı Amerikalı fizikçi Enrico Fermi’nin ortaya koyduğu Fermi Paradoksu ile yorumladı.
Şöyle ki;
* “Türkiye’de son yıllarda ortaya çıkan sorunlar yüksek enflasyon, düşük büyüme gibi sorunlarla sınırlı değil. Bunların yanı sıra gelir dağılımının hızla bozulmuş olması, orta sınıfın yok olması çok büyük bir sorun olarak ortada duruyor. Nüfusun 17 milyonu Portekiz ortalamasında yıllık gelire (kabaca 27 bin dolar), 17 milyonu Brezilya düzeyinde yıllık gelire (kabaca 10 bin dolar), 17 milyonu Tayland düzeyinde (kabaca 7 bin dolar), kalan 35 milyonu da Ürdün düzeyinde (kabaca 4 bin dolar) yıllık gelire sahip durumda.”
* “Buna karşılık örneğin özel okulların yıllık ücretleri Portekiz’de yıllık 6 bin dolar, Brezilya’da 5 bin dolar iken Türkiye’de 20-30 bin dolar dolayında bulunuyor. Özel okul ücretleri yıllık kişi başına geliri Türkiye 4 katı dolayında olan Fransa, Almanya ve İtalya’da 20.000 dolar dolayında.”
“YAŞAM DAHA PAHALI HALE GELİYOR, SES ÇIKARILMIYOR”
* “Eskiden Türkiye’de gelirler düşüktü ama hayat Avrupa kadar pahalı değildi, bir başka ifadeyle satın alma gücü yüksekti. Satın alma gücü paritesine göre kişi başına gelirimiz bugün de yüksek gibi görünmekle birlikte bunun düşük tutulan kurdan kaynaklanan bir yanılsama olduğunu biliyoruz. Kiralar, otomobil fiyatları, gıda maddeleri fiyatları Avrupa’dan ve dünya ortalamalarından daha yukarıda. Bu gelişme, son on yılda ve özellikle de faiz neden enflasyon sonuç yaklaşımının yaşama geçirildiği son birkaç yılda çok daha görünür hale geldi.”
* “Yaşamın giderek daha pahalı hale gelmesine karşılık bu duruma ses çıkaranların sayısı fazla değil. Herkes sessizce artan fiyatlara uyum sağlamaya çalışıyor. En fazla itiraz, kişi başına geliri nispeten Avrupa düzeyinde olanlardan çıkıyor. Tayland, Mısır düzeyinde kişi başına gelire sahip nüfusun çoğunluğundan kendi aralarındaki itirazlar dışında ses çıkmıyor. Bir bölümü bu durumu dünyada kendilerine verilmiş bir sınav olarak, bir bölümü kader olarak kabullenip susuyor.
Büyük sessizlik kuramı bizim buralarda böyle işliyor.”
---




