Geçtiğimiz günlerde Tunus’ta düzenlenen seçimlerle ilgili pek çok yazı kaleme alındı. Ama seçimlerin Nahda Hareketi tarafından kaybedilmesine rağmen, aslında nasıl da kazanıldığını yazan çok az sayıda kişi vardı. Bir kişinin tarih yazabileceğine çok fazla inananlardan değilim, ama sanıyorum bu istisnai durumlardan biri. Normal şartlarda %38.24 oy alan laik bir kimliğe sahip Nida Partisi galip gelmişken, nasıl oldu da İslam dünyasında kazananın %31.33 oy alan Nahda olduğu ilan edildi Zafer galiba tam da hareket alanını tamamen kaybetmeme, meşruiyet çerçevesi içerisinde mücadelede kalabilmeyle alâkalı. Tüm dünyadaki İslami hareketlere büyük darbeler vurulmaya çalışılırken, Nahda Hareketi’nin oyun içinde kalması bile bizlere önemli görünüyor.
Ortadoğu’da yaşanan gelişmelere kabaca yapısalcı bir gözle bakacak olursak, verilen mücadelenin belirli sosyal grupların karşıt sosyal grupları alaşağı ederek devlet kontrolünü ve gücünü ele geçirme adına yapıldığı iddia edilebilir. Bugüne kadar belli bir sosyal cephenin devleti ele geçirerek geçici de olsa ülkede istikrarı sağladığına şahit olduk. Mısır örneğinde olduğu gibi belli bir sosyal cephenin ilk etapta kontrolü ele geçirirken, sonradan kontrolü karşı cepheye kaptırdığına da şahit olduk. Tabi Suriye örneğinde olduğu gibi uzun bir süredir karşılıklı sosyal cephelerin bir türlü birbirini egale ederek kontrolü ele geçiremediğine de şahit oluyoruz. İşte burada Tunus Örneği’nin önemli bir istisna olduğunu düşünenlerdenim. Çünkü son seçimler gösterdi ki karşılıklı birbiriyle mücadele eden gruplar arası birbirlerini yemeye çalışma dışında sosyal bir uzlaşmaya da varılabilir. İşte bu uzlaşmada ise Gannuşi zekâsı ön plana çıkmaktadır.
Mısırlaşma Riski
Seçim sonrası Batı’daki algı genel manada seçimlerin laikler tarafından kazanıldığıdır. Batı ısrarla seçim sonuçlarına daha demokratik bir Mısır örneği süsü vermeye çalışıyor. Ancak kaçırdıkları bir nokta var, o da Nahda Hareketi’ni Mısır’da İhvan’a yapıldığı gibi sindiremediler. Daha doğrusu Nahda Hareketi’nin sosyal ve politik meşruiyetini ellerinden alamadılar. Tam da bu sebeple İslam dünyası içerisinde genel olarak seçimler kaybedilse de Nahda’nın zafer kazandığı söylemi geliştirildi. Ancak tam da bu noktada Tunus siyasetinin Mısırlaşma riskinden kurtulduğu düşünülmemelidir. Alınan oy oranlarının oldukça yakın olmasından dolayı çok zor bir ihtimal de olsa demokrasi içerisinde de Nida iktidarının Nahda Hareketi’ni sindirme ihtimali var. Bu ihtimal hiçbir zaman gözden kaçırılmadan tüm sosyal tedbirler alınmalıdır.
Nasıl bir zafer
İslam dünyası seçim sonuçlarını Nahda Hareketi açısından bir zafer olarak görüyor dedik. Peki bu zafer hangi çerçevede ele alınıyor Tabiî ki bu noktada hareketin tefsiye olmamış olması ve demokrasi oyunu içerisinde kalınmasını ilk iki neden olarak sayabiliriz. Ancak daha önemlisi Gannuşi liderliğindeki Nahda’nın Arap Baharı sonrası tüm ülkelere örnek olacağı toplumsal uzlaşma modelidir. Son olarak da bu seçim kaybedişin aslında iktidarı getirecek bir kaybediş olduğunu da eklemek gerekiyor. Önümüzdeki dönemlerde büyük bir krize girmesi beklenen Tunus’un böyle bir geçiş döneminde yara alacak olan iktidarın Nahda’nın elinde olmaması belki de Nahda’ya Nida sonrası daha uzun bir iktidar halısı serecektir. Geçiş döneminin tüm olumsuzlukları Nida’nın üzerine kalacak ve Nahda kendini toparlayarak daha hazır bir şekilde ortaya çıkabilecektir.
Gannuşi Erbakan’ı Örnek Aldı
Bugünlerde konuyla ilgili model tartışmalarının ısrarla dillendirilmesi gözlerden kaçmıyor. Türkiye tarafı, Türkiye modeli artık Tunus’ta uygulanabilir derken; Batı da Tunus örneğini asıl Türkiye örnek almalı diyor. Yani iktidarı iade et ve mücadeleye devam et. İşin aslına bakılırsa ne Tunus Türkiye’yi örnek alıyor ne de Türkiye Tunus’u örnek almalı. Bir kere Batı dünyası Türkiye’de hiçbir zaman politik gelişmeyi kabul etmedi ve her fırsatta müdahale etmekten geri durmadı. Ancak Türkiye’de de tam bir toplumsal uzlaşma olduğu da iddia edilemez. Seçim sonuçları bile bir uzlaşıyı ortaya çıkaramıyor. Bana kalırsa ortada biri birini örnek aldı ise Gannuşi’nin Erbakan Hocayı örnek aldığı söylenebilir. Çünkü Erbakan Hoca hiçbir zaman sosyal bir çatışmadan yana olmadı, her zaman toplumsal uzlaşı yoluna gitmeyi tercih etti. Üçüncü Dünyacı hareketlerin inanılmaz oranlarda yükseldiği, İran Devrimi’nin etkilerinin zirve yaptığı ve kendi güçlü kitlesinin kontrolünü elinde tuttuğu dönemlerde Erbakan Hoca geniş bir kitleyi sokağa dökebilirdi. Ama o çatışmacı bir yöntemi tercih etmedi. Bugün aynı yöntemi Gannuşi takip ederek en azından Tunus’un ileri siyasal hayatında İslami hareketlere yer açmış oldu. İşte bazen bu şekilde kaybettiğiniz anda bile gerçekte kazanabiliyorsunuz. Biz Erbakan Hocada hep bunu gördük.