Türkçede ‘ciğeri kediye emanet etmek’ diye bir tabir ve deyim var. Dini de Mısır’ın fiili yöneticisi Abdulfettah Sisi’ye emanet etmek bu tarz bir işlem olsa gerek. Kimse dini Sisi’ye emanet etmiş değil ama o kendinden menkul bir biçimde dinin sahibi ve koruyucusu olduğunu söylüyor. Belki bize söylem abartılı gelebilir ama söylediği tam da bu. İmanın ve İslam’ın katili, imanın ve İslam’ın bekçisi olduğunu söylüyor. Müslüman kisvesiyle İslam’a ve dindarlara meydan okuyor ve bu yolda katliama girişmekten de geri durmuyor. Sky News adlı kanala yaptığı konuşmasında Sisi aynen şu sözleri sarf ediyor : “Bundan böyle dini liderlik diye bir şey yok. Dini alandan ve ahlak ve değerlerden de ben sorumluyum. İnsanların dini anlayışını ben tayin ederim …” Görüldüğü ve tasvir edildiği gibi adam dini mühendislik kurguluyor. Halkı bölük kendisini de komutanı olarak görüyor. Bu zeminden dini değerlerini de tayin ediyor. Maalesef statik bir mevkiden insanın dünyayı algılaması böyle olur. Bir çırpıda ve yasakla Müslüman Kardeşlerin toplumsal köklerini kuruttuğunu vehmediyor. Bunu kendisi gibi asker kökenli olan ve selefi bulunan Nasır’ın bile yapamadığını unutuyor. Nasır’ın yapamadığını Körfez parasıyla yapmaya kalkışıyor. Velid Şarabi gibi zevat Sisi’nin söyleminin İslami söylem değil Firavun’a ait bir söylem olduğuna parmak basıyorlar. Firavun da halkına ve tebasına şöyle seslenmiştir: “Benim gösterdiğimi göreceksiniz. Sizi ancak doğru yola iletirim…” Demek ki doğru yolu bulmak Firavun’un adesesiyle veya merceğiyle bakmaya bağlı.

*

Firavun zorbalığı budur. Onun dışında bütün yollar kapalıdır. Firavun mantığı zaman zaman bize de bulaşmıştır. Bu karelerden birinde dönemin Ankara Valisi Nevzat Tandoğan, polisçe yakalanan solcu gençlere hitaben şöyle seslenmiştir: ‘memlekete komünizm lazımsa biz getiririz, siz kim oluyorsunuz ’ Tekrar Sisi’ye dönecek olursak; mademki dinin bekçisi ve kendisini görevli ve tayin edilmiş bir kişi olarak görüyor; bu telkini Hıristiyanlara da yapabilir mi Misyonu onları da kapsar mı Hıristiyanlar gerçekten de kendisini çok seviyorlar. Ama kendilerine karıştığı için değil İslami konulara müdahale ettiği ve İslamcıları enselediği için! Sisi dine vasilik konusunda çifte standart uyguluyor. ‘Dini liderlik yok. Bu benim harcım ve işim’ diyen Sisi’nin bu sözleri acaba Kıpti Hıristiyanlar için de geçerli mi Ne gezer Nitekim yazar İzzet Ceref bu söylemenin veya misyonunun Mısır Kıpti Ortodoks Kilisesi Patriği II. Tavadros için de geçerli olup olmadığını merak ediyor. Elbette geçerli değil. Sisi mesele Hıristiyanlar veya Yahudiler olunca haddini bilir. Böyle yüksek perdeden atamaz. Yoksa sınır aşan efendileri karşısında fiyakası bozulur. Sisi’nin gücü sahipsiz Müslümanlara yetiyor.

*

Müslümanlar arasında da bilerek veya bilmeyerek bu dalgaya binenler ve Sisi’yi alkışlayanlar da var. Mısır’daki sufilerin bir kısmı bu cinsten. Sisi’ye dini bir misyon ve kutsiyet yüklüyorlar ve onun Ehl-i Beyt’in adayı olduğunu ileri sürüyorlar. Sufi heyetini karşılaması sırasında gözlerinde biriktirdiği bir damla yaşı döken Sisi vatanın ve dinin selameti açısından Mürsi’yi devirmeye mecbur kaldığını söylüyor. Bu eyleminden dolayı da Allah’ın rızasını beklediğini de ilave ediyor! Bu jesti karşılıksız bırakmayan bazı sufiler Sisi’nin Ehl-i Beyt ve İmam Hüseyin’in adayı olduğunu ileri sürüyorlar. Ona ilahi bir misyon atfediyorlar. Bu türrehat ve saçmalıklara karşı ulemadan İsam Telime ise Sisi’nin soy kütüğünün uzansa uzansa Ebu Leheb’e uzanabileceğini ifade ederek lafı gediğini koyuyor.