Ülkemiz yine bir seçimle birlikte kendisini yönetecek
olanları seçti. Milli Görüşlüler açısından zorun daha bir zoruydu bu seçim. Bir
yandan maddi imkânsızlıklar, bir yandan da doğruya en yakın yanlışla mücadele
ediyor olmak, diğer bir yandan da ülkede sürekli olarak gerginlik ve düşmanlık
üzerine gelişen siyasi oluşumlar seçimleri bir oldubittiye getirdi. Milli
Görüş ün temel söylemleri halkta karşılık bulmadı. Daha doğru bir ifade ile
krediye bulanmış, mevcut yapının değişmesinin çıkarlarına ters düşeceğine
inanan nefislere Önce ahlak ve maneviyat cümlesi ağır geldi. Faiz, zina,
domuz eti zihinlerde tiksinti oluştursa da duble yollar ve kredi faizlerinin
artmaması halkımıza daha sevimli geldi. Çalıyorlar ama çalışıyorlar cümlesi
çalınmadan da çalışılacağını akıllara getirmedi. Özellikle Meclis teki
partilerin mevcut sistemden rahatsız olmamaları ve biz Meclis e girelim de
gerisinden bana ne! tavırları; Konjonktürün de bu durumu desteklemesi bu
neticeyi ortaya çıkarmıştır. Milli Görüşlüler bundan sonra ne yapmalıdır
Eyvah! Bittik artık iflah olmayız! Bu oy oranı ile bir daha belimizi
doğrultamayız! Diye düşünerek bir yere varamayacağımız aşikâr. Peki, ne
yaparsak bu durumu düzeltebilir yeniden şahlanışa geçeriz İşte asıl
konuşulması gereken konu bu olmalı bence!
Seçim bitti artık. Seferden sorumlu olup zaferin
kendilerine ait olmadığının bilincinde olan kimseler olarak bir kere
yenilmişlik psikolojisine kapılmamalıyız! Zira Hak davanın yüzdesi olmaz.
Tarihte kimi peygambere tabi olan bir tek kişi dahi bulunmamış ama onlar
vazifelerini yapmışlardır. Bizler elbette zaferden sorumlu değiliz ama o
zaferin kazanılmasında görevli olan fetih nesli olmak gibi bir idealimiz olmalı
ve bunun için çok çalışmalıyız. Şimdi bize düşen eksik kalan, hatalı yanımızı bulup
düzelterek ye se düşmeden, üzüntümüzü asgariye indirerek yine yeniden seher
vaktinde şuurlu bir besmele ile güne başlamaktır.
Yılmadan mücadele azminden zerre sapmadan çalışmak!
Çalışmak ama önce kendi nefsimizin eksiklerinden başlayarak sağlam bir Müslüman
ve dava eri olmak. Başkalarının hakkımızda ne düşündüğünü önemserken Allah
hakkımızda ne düşünür kısmını unutuveriyoruz her nedense. Önce Mevla nın
hakkımızdaki düşüncesi önemli tabi ki! Namaz başta olmak üzere ihmal ettiğimiz,
noksan bıraktığımız ibadetlerimizi tamamlayacağız! Yani asıl şimdi yüreğimizin
sesini dinlemeye ihtiyacımız var! Allah a kul olamayanın davara er
olamayacağının şuuruna varacağız öncelikle! Kendimiz neye inandığımızı ve o
inancın gereklerini iyice öğreneceğiz. Allah derken kuru bir lakırdı olmayacak
ağzımızdan çıkan yani. Allah ı Zati ve Sübuti sıfatları başta olmak üzere
Esma-ül Hüsna yı manasıyla öğreneceğiz. Ve O nun bizden ne istediğini
belleyeceğiz. Sadece bellemekle de kalmayıp hayatımızın her anını O nun
istekleri doğrultusunda düzenleyeceğiz. O nu tanıdıktan sonra emirleri
doğrultusunda şuurlu bir insan olmak zorundayız ve bunun için de en mühim emir
olan beş vakit namazımızı mümkünse cemaatle eda etmeye gayret edeceğiz. Namaz
kılmadığı halde cihat ayetlerini peş peşe sıralayarak mücahitlik yapmayacağız.
Yarın devam edelim kısmet olursa
Minik bir tebessüm
Stalin in tavuğu
Diktatör Stalin dostlarıyla ülke nasıl yönetilmeli diye
sohbet etmektedir. Kimi demokrasiden, kimi eşitlikte kimi de paylaşımdan
bahseder. Konuşulanların hiç biri Stalin in hoşuna gitmez. Emrindekilere bir
tavuk getirmelerini emreder.
Tavuk getirilir ve Stalin tavuğun tüylerini canlı canlı
yolmaya başlar. Tavuk can havliyle gıdaklar ama tüm tüyleri de yolunur.
Tüylerinin tamamı yolunmuş olan tavuğu bulundukları odanın içine salıverir ve
der ki Stalin:
- Şimdi izleyin bakalım nereye gidecek bu şaşkın tavuk.
Canı yanan zavallı tavuk odada bir oraya bir buraya
seğirtir ama bir türlü dışarı çıkamaz. Tüysüz kanatları koşuşturmaktan yara
bere içerisinde kalmıştır. Sonunda döner dolaşır ve çaresiz bir şekilde
Stalin in bacakları arasına sığınıp saklanır. Cebinden bir avuç yem çıkaran
Stalin tane tane tavuğa atmaya başlar. Tavuk her taneyi yedikçe Stalin in
peşinde dolanmaya başlar ve peşinden ayrılmaz. Şaşkınlık içerisinde kendisini
izleyen arkadaşlarına döner Stalin ve der ki:
- Halk dediğiniz topluluk tavuk gibidir. Tüm tüylerini
yolup aldıktan sonra bir avuç yem verin bir daha peşinizden ayrılmaz.
İlgilisine Notlar:
Biz elhamdülillah inançlı insanlarız. Biz inanıyoruz
ki; Allah bize yardım eder. Allah bize yardım ettiği zaman ancak biz galip
geliriz. Kimse bize galip gelemez. Prof. Dr. Necmettin Erbakan