Prof. Ümit Meriç Hanım rüyalarıyla meşhur. Bana kadar

intikal etti. Bir defasında da rüyasında Hillary Clinton’ı, İslam’a iman etmiş

olarak görüyor. Clinton’lar esnek insanlardı. Mehmet Ali Birand kimyasında olan

Bill Clinton da Müslümanlara karşı esnek ve yumuşaktı. Bununla birlikte mesele

İsrail olduğunda ilk karelerine geri dönmekten çekinmezlerdi. Bill Clinton,

Beyaz Saray’ı bırakmadan az önce, İsrail’in varlığının bir tehdide maruz

kalması halinde elinde eski bir tüfek de olsa imdadına koşacağını söylemiştir.

Eşi Hillary Clinton da yumuşak huylu görünmesine rağmen yine de İsrail ve

‘terörle mücadele’ konusunda ABD’nin genel çizgisini aşamıyordu. Tabuların

sınırları içinde kalıyordu. Gerçekten de Hillary, iman etti mi Sakın bir

zamanlar Barack Hüseyin Obama’dan önce, gizli Hüseyin ismi taşıdığı ileri

sürülen Prens Charles meselesine benzemesin Oysaki eşi Diana son demlerinde,

Dodi ve Hasnet Han gibi Müslümanlara gereğinden fazla yakınlaştığı için infaz

edilmedi mi   Hillary’den sonra halefi

John Kerry’nin de ‘Müslüman bulaşığı’ olduğu ortaya çıktı.  Biyografisine göre, John Kerry şöyle bir

adam: Tanınmış bir Katolik ve onun ötesinde bir mason. Onun ötesinde göğsünde

haç/istavroz taşıyor ve elinde de bir tespihi var. Mücmel olarak Tevrat, İncil

ve Kur’an-ı Kerim’e inanıyor. Bu kareler bana ABD’de bel fıtığı ameliyatından

dönen Şevket Demirel’e Süleyman Demirel’in hediyelerini hatırlattı. Kur’an-ı

Kerim, tespih ve Makyavelli’nin Prens kitabı! Siyasetçiler mi net olmuyor yoksa

hayat mı net olmaktan uzak

*

Babaları tarafından ataları Avusturya’ya dayanıyor. Soy

kütüğü David Cameron gibi ataları üzerinden Yahudilerle kesişiyor ve buluşuyor.

Dinler hakkında yaptığı incelemelerle tanınıyor. Kur’an, İncil ve Tevrat

arasında farklılıklar bulunduğunu ikrar ediyor lakin iman noktasında ortak

yönlerinin bulunduğunu da ifade ediyor. Mushaf yakan Terry Jones’ın yanlış ve

şeytani bir iş yaptığını da düşünüyor. Ataları üzerinden Yahudilerle kan bağına

sahip olduğu gibi aynı zamanda Bush gibi Masonluk’la irtibatlı Kuru Kafa ve

Kemik cemiyetine üye. Hayatının ilk devrelerinde Napolyon’un gençliğindeki gibi

fakir ve kimsesiz yaşıyor ardından evliliklerle şansı yaver gidiyor ve talihi

dönüyor. İkinci eşi milyarder. Baba Bush karşısında girdiği seçimleri kaybetse

de Dış İlişkiler Komisyonu’nda pişti ve sonunda Hillary’nin ardından Dışişleri

Bakanlığı koltuğuna oturdu. Beşşar Esad’la altı defa bir araya geldi ve onu hep

savundu. Neden sonra Suriye’nin de Arap Baharı kervanına katılmasından sonra

Beşşar’ın çekilmesini istedi. Suriye ile alakası derinden. Daha doğrusu

madalyon olarak Klikyalı Aziz Christopher’in ikonunu taşıyor. Klikyalı

Christopher bilahare Suriye’de yaşıyor ve Romalı krallar tarafından işkence ile

öldürülüyor. Sembolizme önem veriyor. ABD Başkanı Barack Obama da ikinci

başkanlık dönemi için biri Abraham Lincoln, diğeri Martin Luther King’e ait iki

İncil’e elini koyarak yemin etmişti.

*

Püritenler gibi dindar olan John Kerry gençliğinde ciddi bir

biçimde ruhban ve papaz olmaya karar veriyor. Bununla birlikte araya mânialar

giriyor ve bugün karşımıza dini konularla ilgilenen dışişleri bakanı olarak

çıkıyor. Bu çelişikler yumağına nasıl bakmalıyız   Amerikalılar gibi Obama’nın gizli gizli

Müslüman olduğunu mu düşünmeliyiz Yoksa Müslümanlar gibi onun tuz denizinde

tuza dönmüş bir adam olarak mı algılamalıyız  ABD’nin sufilerin tabiriyle bir renklenme ve televvün döneminden

geçtiğini söyleyebiliriz. Bu tablonun halis bir imandan uzak olduğunu da

söylemeliyiz. Lakin bir hazırlık devresi olduğu da pekâlâ söylenebilir. Hem

Mevlana hem de İbni Teymiye önceden İslam dünyasını işgal eden Moğolların

Müslüman olacağını öngörmüştür. Moğollar gerçekten de bir iki asır sonra

tamamen Müslüman olmuş ve İslam denizi içinde eriyip gitmişlerdir. ABD de

Moğollar gibi İslam denizinde eriyip gidebilir. Bugün dünyada dört kişiden

birisi Müslüman. On yirmi yıl içinde bu oran her üç kişiden birisi Müslüman

olacak şekilde gelişecek ve değişecektir.   Şimdilik Kerry’nin imanı İbni Teymiyye’nin karşı çıktığı Moğolların

imanına ve laikliklerin de yasalarına benziyor. Lakin İslam’ın yasaları,

yasaların anası ve baskını hâline gelecektir.