Öylesine beynimin içi kaynıyor, birbiri ile bağlantısı olmayan cümleler yan yana diziliyor ki, inanın özellikle İsrail’in bebeklere yönelik katliamları karşısında dilim tutuluyor, yapılanları ifade edecek kelime bulmakta zorlanıyorum. Çünkü İsraillilerin gözünü öylesine bir hırs ve kan bürümüş ki, izah etmek mümkün değil. Hemen belirteyim ki, İsraillilerin bebek katilliği öyle bir noktaya gelmiş ki, şimdi de bebeklerin hayatı pazarlık konusu yapılıyor. Yaşadığımız dünyada maddenin putlaştırıldığı, dünyada çıkar uğruna pazarlık konusu yapılmayacak hiçbir değer kalmamış görünüyor. Böyle olunca da İsrail tanklarının kuşattığı üç hastane kapandı, yoğun bakımda fiş çekildi, prematüre bebekler öldü, kaldırılamayan cenazeleri köpekler yiyor. Katliam yapan İsrail bir yandan da HAMAS’ın elindeki rehineleri kurtarmak için bebeklerin hayatını pazarlık konusu yapıyor. Sanki ölen yavrular geri gelecekmiş gibi. Zaten katiller ölen bebeklerin üzüntüsünü yaşıyor değiller. Sadece hastanelerde bir odaya kapattıkları bebekleri öldürmemek için İsrailli rehinelerin teslim edilmesi pazarlığını gündeme getiriyorlar. Kaldı ki gözlerini böylesine kan bürümüş, 40 günde 20 binin üzerinde bebek ve kadın katletmiş olanların sözüne güvenilirmiş gibi… Hemen belirteyim 40 gündür Gazze ve Filistin’de İsrail’in işlediği cinayetler katliam boyutuna ulaşması karşısında yukarıda da belirtmeye çalıştığım gibi kahroluyorum. Özellikle bebek cesetlerinin yan yana sıralınmış görüntüsünün ekranlara yansıması karşısında elim ayağımın birbirine karışması yetmediği gibi şimdilerde insan hafsalasının almadığı işler sergilenmeye başladı. Özellikle de İsrail’in öldürmek için bebekleri, kadınları seçmesinin de soykırım dışında insan bir izahını bulamıyor.
Aslında yaşananlar karşısında yaşananların nasıl ifade edileceği pek de önemli değil. Önemli olan bu soykırımın baştan engellenmesi gerekiyordu. Ancak, bu yönde demokrasi ve insan hak ve hürriyetleri kavramlarını dillerinden düşürmeyenlerin İsrail’e ne kadar işleyebilecekse o kadar cinayet işleme desteği vermiş olmaları işi çığırından çıkardı. Geldiğimiz noktada İsrail aldığı destek ile iyice insanlıktan çıkmış bir noktaya geldi. Çünkü gelinen noktada İsrail’in tavrını Filistin’de canlı kalmasın anlayışının hakim kılınmaya çalışıldığını görüyoruz. Çünkü öylesine bir bombardıman sürdürülüyor ki, gece gündüz demeden her gün binlerce bomba atılarak Filistin’de canlı kalmasın isteniyor. Kısacası, İsrail’in yaptığını, “Canlı kalmasın bombardımanı” olarak nitelendirmek yanlış olmayacaktır. Aslında İsrail’in saldırılarının başladığı ilk günlerde hedefinin Gazze başta olmak üzere Filistin’in insansızlaştırılması olduğu görülmeye başlanmıştı. Ancak, işin bu boyutlara getirileceğini insanlar düşünmek istemiyorlardı. Ama, düşünsek de aklımıza gelmesi mümkün olmayan bir vahşet sergileniyor. Böyle olunca da insanlık nerede kaldı diye sormadan edemiyor insan. Çünkü bir hastanenin doğum ünitesindeki bebeklerin öldürmesini insanın hafsalası almıyor. Çünkü böyle bir durumu biraz olsun merhameti olan bir kimse aklına getiremez, getirdiği takdirde ayakları bedenini taşımaz. Tüm bunları elbette bebek katillerini anlatmak için belirtiyor değilim. Çünkü böylesine bir vahşeti sergileyen, sergileyebilenlerden insan diye bahsetmek yerine insan kılıklı olarak nitelendirmek sanıyorum daha uygun olur. Çünkü çoğu zaman bazı insanlar görünenin ötesinde bir yapıya sahip olabilirler. Sanıyorum bebekleri sadece öldürmekle tatmin olmayan İsrailliler bir de o öldürdükleri bebekleri parçalayacak merhametsizliğe sahiplerse sanıyorum haklarında söylenecek söz kalmamış demektir. Ne var ki; bizler işimiz gereği yaşananları okuyucularımıza aktarmak durumundayız. Çünkü söz konusu canilerle aynı yer yüzünde yaşıyor ve aynı cinayetlere şahitlik yapmak durumundayız. O yüzden okuyucularımdan dua istiyorum.