Selam olsun sessiz sedasız çıkan dergilere. Selam olsun
son kalan harçlıklarına kadar dergiye yatırıp kendileri aç sabahlayan emek
sahiplerine. Ben eskiden dilime kolay geldiği için olmalı şöyle özetlerdim
dergi çıkarma maceralarını: Çıkarı olan dergi çıkarır .
Biliyorum bütün genellemelerin insanı düşüreceği tuzağa
ben de düşmüştüm. Ama düştüğüm yerden kalkmam fazla sürmedi. Sağımdan solumdan
bir selam gibi süzülerek geçen dergileri gördükçe aleykum selam tadında
cevaplar vermeye çalıştım.
Eskişehir de bir grup (grup bile değil) üniversiteli kız
öğrencinin elime tutuşturdukları İstikbal-i Kalb dergisi Eskişehir den
İstanbul a bir kış günü dönüşümü üstelik trenle- ne de güzel taçlandırmıştı.
Ortadan muhkem bir iple tutuşturulmuş bu mütevazı dergi samimiyetin nelere
kadir olduğunu göstermesi bakımından çok güzel bir örnekti. Editörlüğünü
Sümeyye Ayaz ın yaptığı dergi aynı zamanda ekip ruhunu da ihmal etmemiş. Vahide
Betül Köroğlu, Raziye Yıldız, Aslı Erenoğlu, Raziye Nursultan Taş ve Büşra
Kaygısız da bu yürüyüşe refakat etmişler.
Arka sayfası Hasan Aycın çizgisiyle renklenen derginin
her ürünü bir senfoniyle birlikte gelip yüreklerdeki kendine ait yerine
yerleşiyor. Ürünlerden özellikle bahsetmeyeceğim, çünkü bu okumaya niyetlenen
kişileri hazıra konmaya sevk edebilir.
Sevgili okur, insan gerçekten okur ise arar tarar bu
dergiyi bir şekilde okur. Aramakla bulunmaz demeyin, bulanlar hep arayanlardır.
Ey Osmangazi İlahiyat Fakültesi yönetimi bu gençlere destek olun!
Genç edebiyatçılar Burak Koç un çıkardığı İmge dergisi,
Abdullah Enes Aydın ın Fosforlu Elma , Recep Terler in Ayasofya dergileri de
uzun bir yolculuğa eşlik edebilecek samimiyette dergiler. Rabbim keyfiyetlerini
artırsın, lakin büyüyüp azmanlaşmaktan muhafaza etsin. Ego büyürse dergiler de
büyür.
İsmail Atakan Çetiner in 10. sayıya ulaşan A mâk-ı
Efkâr dergisi bir iddiayı omuzlayarak yola koyuluyor. Sadece edebiyat
dergisi değil A mâk-ı Efkâr aynı
zamanda irfan ve tefekkür dergisi. Fikirlerin derinliklerinden gelip boy veren
bu derginin iddiasına eşlik etmek, vatan borcu, insan hakkı ve duaya âmin
sayılsa yeridir.
Serap Kadıoğlu da iflah olmaz dergicilerimizden. Şiar
dergisini çıkarıyor. Şiar şairin kız kardeşi mi diye sorası geliyor insanın.
Şiar hem kâğıt hem de tezyin açısından biraz fazla süslü olsa da kendi içinde
tutarlı olmadığı söylenemez. Üç ayda bir çıkıyor. Bu yönüyle zorlu bir yürüyüş.
Fakat Celal Fedai, Berat Demirci gibi isimlerin kalıcı ürünleri ile dergide yer
alması Şiar ın ömrünü uzatıyor. Son sayıda İbrahim Sadri ile bir söyleşi
yapılmış. Bana bu da değişik geldi. Şiar ın azmine ve enerjisine hayran kaldım.
Ey vefakâr okuyucu, sen de oku sen de hayran kal!
Ben seni şimdilik bu dergilerle baş başa bırakıyım; bana
müsaade, zira daha okumam gereken bir sürü dergi var. Yedi İklim i
dolaşmalıyım, Karabatak nasıl havalanıyor seyre dalmalıyım, sözün Dergâh ına
varıp iflah olmalıyım. Bir Nokta da koskoca bir âlemi Hece lemeli ve Ay Vakti
Melâmet hırkasını üstüme giyip Türk Edebiyatı nı, bir baştan bir başa Edebiyat Ortamı nı
dolaşmalıyım.