Geride bıraktığımız hafta genelinde finansal

piyasalarımızda yaşanan normalleşme görünümlü eğilimlere bakarak durumun

düzelmeye başladığını düşünmek ve risk almak çok ciddi bir hata olabilir.

Türkiye nin de içinde bulunduğu gelişmekte olan ekonomilerdeki durgunlaşma eğilimi

güçlenmeye devam ediyor. Döviz kuru ve faizlerin kısmen gerilemesi, menkul ve

gayrimenkul şeklindeki varlıklardaki değer kaybının durması olumsuzlaşan

beklentilerin yeniden olumluya dönüşmeye başladığı anlamına gelmiyor. Ne olup

bittiğini anlamak ve bundan sonra yaşanacakları öngörebilmek adına küresel

düzeydeki gelişmeleri mercek altına almak gerekiyor.

Gelişmiş ekonomilerin tümü oldukça sorunlu ve bu nedenle

içine düştükleri durgunluktan çıkmaları, başka bir deyişle normalleşerek

sürdürülebilir nitelikte yeni bir denge tesis etmeleri pek olası değil.

Gelişmekte olan ekonomilerin de kademeli olarak durgunlaşmaya başlaması başta

gelişmişler olmak üzere tüm Dünya Ekonomisi için alarm zillerini çaldırıyor.

2002 yılı sonrasında parasal genişleme dalgaları ile beslenen finansal

sermayenin gelişmekte olan ekonomilere akın etmesi, oralarda hesaben

yarattıkları gelirler sayesinde koşulların daha kötüye gitmesini geçici olarak

önledikleri gerçeğini dikkate almak zorundayız. Bir anlamda finansal sermaye

akımı gelişmekte olan ekonomileri balonlaştırarak daha kırılgan hale getirir

iken, gelişmişlerdeki krizin daha yıkıcı olması önlenmişti. Bu geçici bir

durumdu ve eninde sonunda riskten kaçışın başlaması ve finansal sermaye

açısından eve dönüşün başlaması ile birlikte ortalık karışacak, hiç bir şey

eskisi gibi olamayacaktı. Daha açık ifade etmek gerekir ise gelişmekte

olanlarda birileri yer iken giderek büyüyen çoğunluğun bakmak durumunda kalması

kıyametin, büyük istikrarsızlığın sebebi olacaktı.

Küresel krizden yaklaşık üç yıl sonra yaşanan ve Arap

Baharı olarak tanımlanan gelişmeler bu süreçte ciddi bir uyarı idi ve yönetim

değişiklikleri ile bir şeylerin kalıcı olarak düzelmesi olası değildi. Fakat

uzatmaları oynamak için emtia fiyatları yapay bir şekilde geriletildi, parasal

genişleme dalgaları ile doping etkisi yaratılarak riskten kaçınma eğilimi terse

çevrildi ve her şey olduğundan farklı gösterilerek zaman kazanıldı. Dünya

ekonomisinin daha önce yaşananları aratacak türden sert dalgalanmalar

yaşayacağı ve daralacağı, görece az kaybedip ayakta kalabilenlerin ise kazanmış

sayılacağı biliniyor. Hal böyle olunca Büyük Şeytan herkesi uyutarak risklerini

azaltmaya en az kayıpla bu işten sıyrılarak yerkürenin geleceği üzerinde

belirleyici olma yeteneğini geri almaya çalışıyor.

ABD Merkez Bankası Federal Reserve nin parasal

genişlemeyi kısma ve 2014 ortasında durdurma takvimi, hasarsız veya görece

hafif kayıplar ile deniz aşırı risklerin azaltılmasını hedefliyor. Bizim gibi

ülkelerin ya büyüyen iç muhalefete veya komşularda yaşananlara yoğunlaşması

uyumak ve hiç bir şeyin farkında olmamak anlamına geliyor. Bu gafletin doğal

sonucunun ise kendi geleceğini belirleme hakkını kaybetmek olabileceğini görmek

gerekiyor.

Parasal genişlemenin varlığı ve büyümesi gelişmekte olan ekonomileri

balonlaştırdı ve patlayacak hale getirdi. Kontrollü sermaye çıkışı ise

patlamayı önlüyor, fakat olumsuzlaşan finansal fiyatlar yolu ile çok boyutlu

bir istikrarsızlık yaratıyor ve bu olumsuzluğu büyütüyor. Durgunluğun

derinleşmesi veya ekonomik daralma olasılıkları güçleniyor. Erken harekete

geçenin hasarsız çıkabileceği geç kalanların ise büyük kayıplara katlanmak

zorunda kalacağı biliniyor. Evet döviz kuru ve faizlerdeki cüzi gerileme,

sermaye çıkışının geçici olarak durmasına bakarak kendimizi aldatmayalım;

tehlikeyi fırsat sanıp tuzağa düşmeyelim, sapla samanı veya at izi ile it izini

karıştırmayalım. Ülkemizi yönlendiren konumdaki etkili ve yetkili kesimlerin

gerçekler konusundaki farkındalığını sorgulayalım. Geçmişte yaptığımız

hataların bedelini bir şekilde ödeyeceğiz fakat bu bedelden kaçınmaya çalışır

iken daha büyük ve yıkıcı tuzaklara düşme olasılığının çok arttığını görmezden

gelmeyelim...