1944 yılında New Hampshire de imzalanan Bretton Woods

Anlaşması, küresel ekonomik ve finansal strüktürün ana merkezini oluştururken,

buna bağlı olarak ABD Doları, Bretton Woods Sistemi nin ana çekirdeğini

oluşturmaya başladı. Bu anlaşma, aynı zamanda Uluslararası Para Fonu (IMF) ve

Dünya Bankası nın da temelini oluşturan ana dinamiktir. G-20 ise, Bretton Woods  ardışık yapısına dâhil küresel örüntü

şeklinde dünyanın gelişmiş ekonomik güçlerini yılda bir kez bir araya getiren

bir platform niteliğindedir.

2008 de ortaya çıkan küresel kriz, Supprime Mortgage

krizinin ortaya koyduğu domino etkili finansal etkileşim sonucu ABD de, Bear

Stearns, Lehman Brothers, MerrillL Lynch gibi yatırım bankaları iflas ederken,

ABD Doları da büyük bir çöküş yaşadı. Bunun sonucu olarak, Bretton Woods

Sistemi nin işlevsizliği ayan beyan ortaya çıkmaya başladı.

Bunun üzerine, dönemin ABD Başkanı George W. Bush, Kasım

2008 de G-20 Platformu nun toplanmasını sağladı. G-20, dünyadaki en önemli

yirmi ekonominin yılda bir kez bir araya geldikleri bir forumdur. Bu forumu

oluşturan yirmi ülke dünya nüfusunun %60 ını oluştururken, asıl belirleyici

role sahip G-7 ve BRIC in on iki ülkeden oluşan bloğu küresel bağlamda söz

sahibidir. Aralarında Türkiye nin de bulunduğu diğer sekiz ülkenin etkinliği

kapsayıcı ve kuşatıcı güçten uzak olup, bu ülkeler ortak hareket etme

noktasında kendi aralarında MIKTA adıyla bir birliktelik ortaya koymuşlardır.

G-20 Platformu, küresel emperyalizmi oluşturan ve Türkiye

gibi gelişmekte olan ülkeleri borç bataklığına sürükleyen Dünya Bankası ve IMF

kuruluşlarının yapısını oluşturan Bretton Woods Sistemi nin bir uzantısıdır. Bu

forum 2008 de acil ekonomik krizler için regülatör bir sığınma (enclave)

olarak düşünülmüşken, zamanla küresel bağlamda birçok soruna el atma

gerekliliği içerisinde olduğu görülmektedir.

15-16 Kasım da Antalya da yapılacak G-20 Zirvesi nde

küresel ekonomideki zayıf gelişme, büyüme ve istihdam stratejileri, yatırım

stratejileri, ticaret, enerji ve finansal sektör esnekliği (resilience) gibi

konular yanında, mülteciler, terör, Suriye ve Irak gibi konular da masaya

yatırılacaktır.

Suriye ve Irak ta kendi çıkar politikalarına göre hareket

eden ve çözümden çok, çözümsüzlük politikalarını benimseyen küresel emperyalist

güçlerin, G-20 çözüm odaklı birer güç olarak karşımıza çıkmaları dikkat

çekicidir. Bu cümleden hareketle, Suriye ve Irak ta istikrarın yeniden tesis

edilmesi konusunda ABD ve Rusya nın Ortadoğu da oluşturmaya çalıştıkları

dengeleri ve dinamikleri hesaba katmadan yeni bir hesabın içerisinde olmak pek

mümkün olmazsa gerek.

Yakın geçmişte, Türkiye ve ABD arasında özellikle Suriye

ve Irak düzleminde ortaya çıkan güç eksenli yeni işbirliği, ABD nin İsrail

çıkarlarını önceleyecek boyutta olsa gerek. ABD, İsrail in bölgedeki varlığı ve

güvenliğini ön planda tutarken, Türkiye, özellikle Kuzey Suriye politikasında

dengeleri korumak adına pragmatik bir yaklaşımla ontolojik olarak var olma

isteğiyle askeri ve siyasi olarak model ortaklık uyarınca ABD politikalarını

benimsemekle, kendi politik alanını daraltmakta ve ABD nin arkadan yönlendirme

(leading from behind) politikalarına koşulsuz cevaz verme eğilimine girmektedir.

Ezcümle, yıllardan beri Ortadoğu yu yangına çeviren

küresel güç odaklarının, sorunların yaşanmakta olduğu Ortadoğu ya bir adım

ötede yer alan Antalya da düzenleyecekleri yoğun gündemli iki günlük G-20

Liderler Zirvesi nin nasıl bir sonuç vereceği doğrusu merak konusudur.