ABD, IMF nin kuruluşunun, dönemin güçlü devletleri

sayılan Avrupa nın galip devletleri tarafından kabulü sonrasında Avrupa nın

yaralarını sarması için karşılığı olmayan dolarlarını basarak Avrupa ya

Marshall Yardımı adı altında yardım ve kalkınma hamlesi başlatırken, BM nin

de Milletler Cemiyeti kimliğinden çıkarttırılarak yeni bir kimlik altında ve

tamamen ABD nin kontrolünde olacak şekilde tekrar hayata geçmesini sağlamış.

ABD, dünyanın kaderinde ciddi rol oynayan Güvenlik

Konseyi ni de kendi başkanlığı ve İngiltere ve Fransa gibi kayıtsız koşulsuz

kendisinin yanında olan 2 ülkenin desteği ile hayata geçirerek, dünya üzerinde

var olan diğer ülkelerin kaderleri üzerinde de söz sahibi olmayı başarmış.

1945 yılından sonra dünya üzerinde yaşanan olayların planlayıcıları,

başta ABD olmak üzere İngiltere, Fransa ve Almanya gibi kayıtsız, koşulsuz

kendisine destek veren yardakçıları ve ABD nin bu küresel hegemonyasına karşı

çıkmayan çalışan Rusya ve Çin.

Ama her yükselişin bir sonu olduğu gibi ABD ve AB nin de

yükselişinin durduğu ve her ikisinin de gerileme dönemine girdiğinin sinyalleri

belirgin bir şekilde gelmeye başladı.

ABD Ulusal İstihbarat Konseyi nin (National Intelligence

Council, NIC) her 4 yılda bir hazırladığı raporlardan bir tanesi olan Global

Trends 2030: Alternative Worlds yani Küresel Eğilimler 2030: Alternatif

Dünyalar başlıklı raporu ABD nin küresel çapta son durumunu açık bir şekilde

ortaya koymakta.

Gerçekte bu rapor, ABD nin kendi içinde farklı

kulvarlarda faaliyet gösteren 16 farklı İstihbarat Teşkilatı tarafından

müşterek bir çalışma ile hazırlanıyor. Raporun hedefi 2035 yılında ABD nin

durumunun ne olacağının en sağlıklı ve duygusal olmayan bir şekilde tespiti.

Rapor özetle, ABD nin çöküşünün 2025 yılında başlayacağı

ve 2035 yılına doğru da II. Dünya Savaşından sonra dünya üzerinde kurmayı

başardığı küresel aktörlük gücünü yitireceği şeklinde.  

Bu yıllarda ABD küresel aktörlük gücünü kaybetmeye

başlayacak ve dünyanın ekonomik, siyasi ve güvenlik güç merkezi Batı dan

Asya ya doğru, Türkiye üzerinden kaymaya başlayacak.

ABD nin ellerinden kayıp gidecek olan bu gücün nerede ve

nasıl odaklanacağına başta Çin olmak üzere Hindistan, Türkiye, İran, Meksika,

Vietnam ve Endonezya nın büyük etkisi olacak.

İşte bu aşamada Türkiye faktörü ve Türkiye nin bölgesel

önemi ortaya çıkmakta ve başta ABD olmak üzere AB yi ve İsrail i rahatsız

etmekte. ABD nin çöküş sürecinin başlamasının ve güç kaybının, İsrail i de çok

yakından etkileyeceği kesin. ABD nin gerileme sürecine girmesi, dünyanın

jandarmalığını yapamaz hale gelmesi ve çöküşü başta Orta Doğu olmak üzere kıta

Asya daki istikrarı da olumsuz etkileyecektir. Bu etkilenmenin sonucunda

çıkabilecek olası bir 4cü Arap-İsrail savaşında nükleer bombaların karşılıklı

kullanılması büyük bir olasılık. İsrail in can havli ve hayatta kalmak içgüdüsü

ile kullanacağı nükleer bir bomba, hem kendinin hem de bölgenin sonunu

getirecektir. Bu aşamada bölgesel aktörlüğün Türkiye nin sırtına çok önceden

yüklenmiş olacağı da yanlış bir varsayım olmaz.

Zaten Türkiye nin yükselişi de başladı.

Dünya coğrafyasında Avrupa nın ortasından neredeyse

Japonya ya kadar olan bölgede sanayisi en gelişmiş ülkelerden bir tanesi

Türkiye (Devam edecek.)