Türkiye, tüm dünyaya kültürel çeşitliliğini, 44 toplumsal kesimin günlük hayatından fotoğrafların yer aldığı ‘‘Ebru‘‘ başlıklı sergiyle anlatacak. Fotoğraf sanatçısı Atilla Durak, Türkiye‘yi dünyaya anlatmanın en iyi sembolünün ‘‘mozaik‘‘ değil ‘‘ebru‘‘ motifi olduğunu belirterek, ‘‘Anadolu topraklarının, ebrudaki gibi, binlerce yıldır, renklerin birbiri içine geçtiği, kültürlerin birbirini etkilediği, melezleştiği yapısı vardır. Ebru, bu topraklardaki kültürel yapıyı anlatmak için en iyi metafordur‘‘ dedi.
Bu yıl Türkiye‘nin ‘‘onur konuğu‘‘ olarak katılacağı Frankfurt Kitap Fuarı etkinlikleri kapsamında, Türkiye Ulusal Yürütme Komitesi tarafından 26 Eylülde, Haus Am Dom‘da, Türkiye‘nin kültürel zenginliğini gösteren ‘‘Ebru‘‘ başlıklı fotoğraf sergisi açılacak. Sergideki 90 fotoğrafta, Anadolu‘yu karış karış gezip, farklı grupların yaşamlarından ‘‘an‘‘ları fotoğraflayan Atilla Durak‘ın 7 yıllık çalışmaları yer alacak. Durak, Türkiye‘nin ‘‘çok kültürlülüğünü, çok renkliliğini‘‘ anlatabilmek için böyle bir çalışmaya başladığını, 2000 yılından bu yana Türkiye‘de yaşayan etnik grupları fotoğrafladığını söyledi.
Durak, çalışmasında, farklı grupların günlük yaşamlarına ilişkin fotoğraflar çektiğini belirterek, proje sonunda Anadolu‘da 44 farklı grubun olduğunu gördüğünü dile getirdi.
Atilla Durak, şunları anlattı: ‘‘Türkiye‘nin 7 bölgesinden her sene bir bölgeye gittim. Orada kimler yaşıyorsa onlara baktım. Örneğin, Karadeniz Bölgesi... Orada kimler yaşıyor, Lazlar, Çepniler, Rumca konuşan Müslümanlar, Hemşinliler, Gürcüler. Bu gruplarla orada temas kurdum. Onlarla zaman geçirdim. O insanların güncel, sıradan yaşamlarından, onlar nasılsa ben de öyle yaşayarak kesitler aldım. Yani onlar gibi yaşayarak, onların dillerinde dans ederek, cenazelerinde üzülerek, yani onlar ne yapıyorsa, birlikte yaşayarak o dönemi fotoğrafladım. Bir grubun fotoğraflarını çekip, bitirdikten sonra öbür gruba geçtim. İşte, Türkiye‘deki bu 44 etnik grubu düşünürseniz 7 yıl sürdü.‘‘
Durak, Türkiye‘deki kültürel zenginliği göstermek açısından, projesinin adını neden ‘‘mozaik‘‘ değil de ‘‘ebru‘‘ seçtiğiyle ilgili soruyu da şöyle yanıtladı: ‘‘Mozaik Türkiye‘deki çok kültürlülüğü anlatmaya yetmez. Hatta yanlıştır. Yıllardır bize dayatılan bir şeydir: ‘Türkiye mozaikler cennetidir‘ diye. Oysa ki mozaiğe baktığınızda ne görürsünüz? Birbirinden uzak, küçük küçük farklı renkli taşlar görürsünüz. Kırmızı, mavisi, sarısı... Evet çok renklidir ama bu taşlar keskin hatlarıyla birbirlerine hiç dokunmazlar, birbirleriyle hiç iletişim kurmazlar. Arada da bir tane çimento vardır. Onların birbirleriyle kaynaşmasını engelleyen bir çimento vardır. Oysa ki Anadolu topraklarının, ebrudaki gibi, binlerce yıldır, akışkan bazlı, renklerin birbirinin içine geçmişliği, kültürlerin birbirini etkilediği, değiştiği, melezleştiği bir yapısı vardır. O yüzden ebru, bu topraklardaki kültürel yapıyı anlatmak için bizce en iyi metafordur. O yüzden de mozaiği terk edip, artık ebru üzerinden düşünmeye başlamamız gerektiği için biz öyle bir proje başlattık. Ebruyu da kendimize yol göstericisi olarak aldık.‘‘
Durak, fotoğrafların ABD‘de 3 defa sergilendiğini, ardından İstanbul‘da sergi açıldığını, daha sonra da Türkiye‘nin 9 şehrini dolaştığını söyledi.



