Gündem

Tek bir satırına itiraz olabilir mi? Milli Gazete her dönem ‘itidal’den yana... Yarım asırdır aynı çizgide… Yıllar öncesinden bugüne sağlıklı bakış

Bundan 12 sene önce meydana gelen Gezi Olayları’nın nasıl okunması gerektiğini, nasıl tahlil edilmesi lazım geldiğini Milli Gazete tam da o süreçte ortaya koymuştu.

Abone Ol

Bugünlerde ‘Gezi Olayları’ yine gündemde…

Farklı platformlarda Gezi Olayları tartışılıyor…

Hatta bugünlerde bazı eylemlerin ve göz altıların olduğunu da basında okuduk…

Ama şunu kimse konuşmuyor;

Bundan 12 sene önce meydana gelen Gezi Olayları’nı nasıl okumak lazım?

Bu olayları ve tepkileri nasıl analiz etmek gerekir?

Bundan 12 sene önce meydana gelen Gezi Olayları’nın nasıl okunması gerektiğini, nasıl tahlil edilmesi lazım geldiğini Milli Gazete tam da o süreçte ortaya koymuştu.

Hatırlayanlar hatırlayacaktır…

Konuyla ilgili farklı görüş ve düşüncelere girmeden…

Anılan süreçte…

Hem de dört dörtlük bir bakış açısı ile Milli Gazetenin o manşet haberini hatırlatıyoruz. Buyursunlar; 

“TAKSİM’ BU KAPAĞIN ALTINDA

Türkiye’yi büyük bir kaosun içerisine sokmayı amaçlayan son günlerdeki olaylar zinciri, bütün yönleriyle tartışılırken, görülen bir hakikat var ki; gelişmeler başlangıç noktasından gittikçe uzaklaşıyor.

Türkiye’yi büyük bir kaosun içerisine sokmayı amaçlayan son günlerdeki olaylar zinciri, bütün yönleriyle tartışılırken, görülen bir hakikat var ki; gelişmeler başlangıç noktasından gittikçe uzaklaşıyor. İlk başlarda kamuoyunda sempati dahi bulan protestolar, iktidara tepki ekseninden inanca saldırı ve kaos eksenine taşındı.

Alkollü içki markalarının ‘Alkol kullanımıyla ilgili düzenlemelere’ karşı verdiği ilginç gazete reklamlarından sonra, bira şişeleri göstericilerin de ana maddesi haline geliverdi. Gazete ilanlarıyla kendisini gösteren alkol lobisi, protestoları da etkileyerek direnişini sürdürüyor. Bir başka açıdan bakıldığında, alkol lobisinin faaliyetleri TAKSİM BU KAPAĞIN ALTINDA dedirtiyor.

KÜRESEL EFENDİLER KAOS İSTİYOR!

Sıradan, küçük bir eylem birdenbire öylesine büyüdü, öylesine büyütüldü ki Türkiye adeta cinnet ortamına sokuldu. Kimse ne yaptığını bilmiyor. Hemen herkes şuursuzca elindeki körükle Taksim meydanına atılan kıvılcımı alevlendirmeye çalışıyor. Herkes yumruklarını sıkarak konuşuyor. Bir memleket düşünün ki, en sorumsuzlardan en sorumlularına kadar hemen herkes gözünü karatmış. Oysa şiddete taraf olmak hakikati görmeye engeldir. Geleceği oyuna gelenler değil, kendine gelenler belirler. Biran önce kendimize gelmeliyiz ve bu ülkeyi cinnet ortamından kurtarmalıyız. KÜRESEL EFENDİLER kaos istiyor, cinnet istiyor diye, bu ateşe kimse odun taşımasın.

EYVAH! AVRUPA’YA REZİL OLURMUŞUZ

Türkiye günlerdir huzursuz. Özellikle İstanbul’da yaşanan çatışmalar, vatandaşı canından bezdirmiş durumda. İstanbullular olaylar nedeniyle sokağa dahi çıkmaktan çekinirken İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, vatandaşın çilesini bir kenara bırakıp, “Bu kentin belediye başkanı olarak buradaki görüntülerin dünyaya çok kötü yansıtılmasından dolayı üzüntülüyüm. Biz 2020 Olimpiyatları’na bu görüntülerle nasıl insanları ikna edeceğiz. Bu bizim için zor olacak.” diyerek vatandaşın çektiği ızdaraba ne kadar yabancı kaldığını gösterdi.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da Topbaş gibi ‘Elâlem ne der’ derdine düşen isimlerden oldu. Davutoğlu, “Taksim’de yaşanan olaylar, ülkemizin dünyaya hiç de hak etmediği bir şekilde yansıtılmasına neden oldu” diyerek Avrupa’ya rezil olduk endişesine kapılanlar arasında yer aldı.

GÖSTERİLERİN BİLİNÇALTINDA YATAN GERÇEK: ALKOL

Yeni alkol düzenlemesiyle alkollü içki reklamlarının gazetelerde yer almayacak olmasına, alkol şirketleri ilanlı tepki vermiş, şirketler verdikleri ilanlarla adeta düzenlemeyi halka şikayet etmişti. Şarap Üreticileri Derneği, gazetelere verdiği ilanda, göndermede bulunmuş.

“7000 yıllık Anadolu şarabı artık size emanet” vurgusu yapmıştı.  Şarapçılar da gezi parkı bahanesiyle etrafa verdikleri zararla emanete sahip çıktıklarını gösterdiler. Türkiye’de Mey içki ile faaliyet gösteren İngiliz alkol devi Diageo ise, Türkiye’de yasalaşan alkol yasasına tepki gösteren bir ilan vermişti. Efes Pilsen de gazetelere verdiği ilanla hayli ilginç bir reklam kampanyasının fitilini ateşlemişti. Gazetelere tam sayfa verilen ilanda Efes Pilsen’in adı geçmedi, hiçbir amblem yer almadı. Üstünde markası yazmayan Efes Pilsen’in klasik bira şişesi tasarımıyla mesajını veren firmanın sloganı ise “Görmesek de Biliriz!” “Bira bu kapağın altında” oldu.

YANLIŞLAR LİSTESİ

Taksim Gezi Parkı bahane edilerek gittikçe büyütülen olaylarda, göstericilerin ortaya koyduğu yıkıcılık bir tarafa, hükümetin süreçteki yanlışları da hadiselerin bu noktaya gelmesinde büyük rol oynadı.

1) Gezi Parkı eylemcilerine sabah saatlerinde yapılan operasyonda aşırı güç kullanıldı. Bu kıvılcımdan sonra başlayan gösterilerde polis sertleştikçe, protestolar sempati kazanmaya başladı.

2) Yandaş ve Merkez medyada yapılan karartma Sosyal Medya’yı amaçları dışında kullanmak isteyenlerin işine yaradı. Sosyal medya olayı abartılarla tetikledi.

3) Başbakan Tayyip Erdoğan, TİM’de yaptığı konuşmada, polisi geri çekeceğini açıklamış olsaydı, belki de büyük bir hamle yapmış olacaktı. “Taksim’de polis dün de vardı, bugün de var, yarında olacak” yaklaşımı ters etki yaptı. Başbakan’ın açıklamalarına rağmen nitekim öğleden sonraki saatlerde polis Taksim meydanından çekildi. İstanbul nispeten rahatladı ama, olaylar öbür şehirlere çoktan sıçratılmıştı bile.

4) Tüm bu süreçte, toplumda ‘sıkışan gaz’ görmezden gelinerek mesele salt ‘oy’ düzleminde ele alındı. Sayın Başbakan dün yurtdışına giderken yaptığı açıklamada bile “Yüzde 50’yi zor tutuyoruz.” ifadesini kullandı. En az bunun kadar hatalı bir söylem de, “1 milyon kişiyi Kazlıçeşme’ye getiririz” sözleriydi. Kimilerine göre ‘tehdit’ kokan ifadelerdi bunlar.

5) Protestoculara karşı kullanılan ‘çapulcu’, ‘eşkıya’ gibi söylemler de böylesine provokasyona açık hassas bir ortamda ‘kışkırtıcı’ bir nitelik taşıdı.

6) Oysa bir kaos provası olduğu belli olan bu gelişmeler karşısında Başta Sayın Başbakan olmak üzere iktidar sözcülerine düşen görev ‘sükunet’ ve ‘itidal’ çağrısı yapmaktı. Fakat iktidar süreci hem iyi okuyamadı hem de gerekli adımları atmakta çok gecikti.

7) Taksim Gezi Parkı gösterilerini, ağaçların sökülmesi kadar meydana bir AVM yapılmak istenmesi de ateşledi. Başbakan Erdoğan, süreç içinde yaptığı konuşmalarda, “Hayır, bu bölgeye AVM yapmayacağız” sözünü net bir şekilde vermediği gibi, olayı adeta ‘muallakta’ bıraktı.

8) İktidarıyla, muhalefetiyle bütün siyasiler olaylara sorumluluk duygusuyla yaklaşmalı.  İktidar sözcüleri daha bir sorumlu davranmalı. Zira siyasileri devlet adamı yapan en önemli özellik olaylar karşısında gösterdiği sağduyulu, temkinli tavırdır, duruştur. Halkı, vatandaşı teskin edeceğine, sivri ve köşeli kavramlarla onları tahrik etmek, kişi ya da grupların sinir uçlarını harekete geçirmek iktidar ve muhalefetiyle hiçbir siyasiye yakışmaz, ‘devlet adamı’ kimliğiyle örtüşmez.

Eylemcilerin amacı ilk etapta gezi parkını yıkılmasını engelleyerek yeşil alanın korunmasıydı. Sonra ne olduysa oldu. Yeşil alanı korumak bahanesiyle meydanlara çıkanların Türkiye verdikleri zarar, dudak uçuklatan cinsten.

İÇKİ ŞİŞLERİYLE EYLEME KATILDILAR

Çatışmaların yaşandığı yerlerde yağmalanmadık tek bir kamu kurumu, kalmamış durumda. Sokak lambaları, kaldırım taşları, billboardlar, levhalar, kısacası her şey eylemcilerin öfkesinden nasibini almış.

Gözaltın alınanların ve etrafa zarar verenlerin çoğunun alkol alarak eyleme katıldığı belirtiliyor. Eylemdeki görüntülere bakınca ellerinde içki şişeleriyle eylemlere katılanların çokluğu dikkat çekiyor.

(MİLLİ GAZETE, 4 HAZİRAN 2023, SALI)

***

Bu satırlara kimsenin bir itirazı olabilir mi?

Konu gündeme gelmişken hatırlatmak istedik…